Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2013/17189 E. 2014/2769 K. 12.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/17189
KARAR NO : 2014/2769
KARAR TARİHİ : 12.02.2014

MAHKEMESİ : Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 27/12/2012
NUMARASI : 2010/313-2012/503

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmiş ancak davalı vekilinin eksik temyiz harcını verilen kesin sürede yatırmadığı için mahkemece verilen 26.09.2013 tarihli ek kararla temyizden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine başlattığı icra takibine konu kredi sözleşmelerindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını belirterek takip konusu kredi sözleşmeleri nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, %40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; alınan bilirkişi raporu ile takip konusu 25.02.2005 tarihli genel kredi sözleşmesindeki imzanın davacının eli ürünü olmadığının tespit edildiği, 03.02.2005 tarihli sözleşme nedeniyle ise davacının kefalet limiti ile sorumlu olduğu, takibin kötüniyetli yapıldığının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne davacının takip nedeniyle davalıya 90.618,22 TL borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin ve tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiş, eksik temyiz harcının verilen kesin sürede ikmal edilmemesi üzerine mahkemece verilen ek karar ile davalı vekilinin temyiz isteminden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiştir.
Davacı yan, davalının başlattığı icra takibine konu genel kredi sözleşmelerindeki imzanın kendisine ait olmadığını belirterek iş bu menfi tespit davasını açmıştır.
Davalı ile dava dışı …. İnşaat Turizm San. Ltd. Şti. arasında akdedilen 03.02.2005 tarihli 26.000 TL. limitli genel kredi sözleşmesi ile 25.02.2005 tarihli 140.000 TL. limitli genel kredi sözleşmesinde davacının müşterek borçlu müteselsil kefil olarak isim ve imzasının yer aldığı, anılan 2 ayrı genel kredi sözleşmesine dayalı olarak davalının davacı ile dava dışı asıl borçlu ve diğer kefiller aleyhine dava konusu Ankara 1. İcra Müdürlüğü’nün 2005/12964 sayılı icra takibini başlattığı dosya içeriğiyle sabittir.
Yapılan yargılama sırasında grafoloji ve sahtecilik uzmanından alınan 18.07.2011 tarihli bilirkişi raporunda, yukarıda anılan takip dosyasına konu 03.02.2005 tarihli genel kredi sözleşmesindeki kefalet imzasının davacı eli ürünü olduğu, 25.02.2005 tarihli genel kredi sözleşmesindeki kefalet imzasının ise davacı eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir.
Davacının imzasının yer aldığı 03.02.2005 tarihli genel kredi sözleşmesi uyarınca dava dışı asıl borçluya kullandırılan kredi borcundan kefil sıfatıyla sorumluluğu bulunmakta ise de, imzasının yer almadığı 25.02.2005 tarihli genel kredi sözleşmesi uyarınca dava dışı asıl borçluya kullandırılan kredi borcundan kefil sıfatıyla bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu itibarla takip konusu kredi borcunun hangi miktarının 03.02.2005 tarihli, hangi miktarının 25.02.2005 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığının tespit edilmesi gerekmektedir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, mali müşavir bilirkişinin, dosya üzerinden ve icra takip dosyasında yer alan hesap dökümünü incelemek suretiyle 21.06.2012 havale tarihli kök ve 18.12.2012 tarihli ek raporunu tanzim etmiş ve raporlarda, davacının imzası bulunan 03.02.2005 tarihli genel kredi sözleşmesinde kefalet limitinin 26.000 TL. olduğu, davacının davalı bankaya 26.000 TL. asıl alacak olmak üzere toplam 30.513,60 TL. borçlu olup, 90.618,22 TL. borçlu olmadığı belirtilmiştir.
Anılan bilirkişi banka kayıtları üzerinde bir inceleme yapmadığı gibi davacının borcu olarak belirlenen miktarın tamamının imzası bulunan 03.02.2005 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığına ilişkin bir tespit de yapmamış, sadece bu sözleşmenin kefalet limitini dikkate almıştır. Davacı vekili gerekçelerini de göstererek hesap bilirkişi raporuna itiraz etmiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece yapılması gereken iş, konusunda uzman yeni bir bilirkişi veya bilirkişi kurulundan, bilirkişiye davalı banka kayıtları üzerinde inceleme yapma yetkisi verilmek suretiyle, davacı vekilinin bilirkişi raporuna itirazlarını da karşılayacak şekilde, takip konusu borcun hangi miktarının hangi genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığına ilişkin ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli yeni bir rapor alınarak tüm deliller birlikte değerlendirilip varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesinden ibarettir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde davacıya iadesine, 12.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.