Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2013/16631 E. 2014/585 K. 06.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/16631
KARAR NO : 2014/585
KARAR TARİHİ : 06.01.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 12/06/2013
NUMARASI : 2011/426-2013/148

Taraflar arasındaki birleşen menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kabulüne birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Asıl davada davacı vekili, müvekkilinin davalıdan 143.000,00 TL tutarında mal satın aldığını, karşılığında avans olarak aynı tutarda 3 adet çek verdiğini, ancak davalının bir kısım malları teslim etmediğini, davalıya gönderilen ihtarnameye rağmen mal teslim edilmediği gibi bedelsiz kalan çekin de iade edilmediğini, davalının müvekkiline teslim etmediği mal bedelinin 32.394,03 TL olduğunu belirterek müvekkilinin 27/07/2011 tarihli 50.000,00 TL bedelli çekin 32.394,03 TL’lik kısmı yönünden davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı davaya cevap vermemiştir.
Birleşen davada davacı vekili, asıl davaya konu 27/07/2011 tarihli 50.000,00 TL bedelli çekin davalı faktoring şirketine temlik edildiğini ve çekin arkasının yazdırıldığını öğrendiklerini, söz konusu çekin 32.394,03 TL’lik kısmının bedelsiz olduğunun davalı faktoring şirketine bildirildiğini, buna rağmen ihtiyati haciz kararı alındığını, haciz ve muhafaza tehdidi altında kalan müvekkilinin ihtirazı kayıtla borcu dosya fer’ileri ile birlikte icra dosyasına ödediğini belirterek müvekkilinin 27/07/2011 tarihli 50.000,00 TL bedelli çekin 32.394,03 TL’lik kısmı yönünden davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine ve icra tehdidi altında icra dosyasına yatırılan paranın tüm fer’ileri ile birlikte davalıdan istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, müvekkili ile asıl dava davalısı arasında akdedilen faktoring sözleşmesine istinaden davaya konu çeklerin ait olduğu faturalı alacak ile birlikte temlik alındığını, dolayısıyla müvekkilinin mevzuatın kendisine yüklediği görevi tam ve eksiksiz yerine getirdiğini, müvekkilinin kötüniyetli olmadığını, meşru ve yasal hamil olarak temlik aldığı çek hakkında yasal işlem başlatabileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan delillere göre; asıl davada davacının davalıdan aldığı 110.606,00 TL tutarlı mala karşılık 3 adet çekle 143.000,00 TL ödeme yaptığı, en son birleşen dava konusu çekin ödeme olarak sunulduğu, bu durumda davacının asıl dava davalısı Eko-Usısı Şirketi’nden 32.394,03 TL alacaklı olduğu, asıl dava davalısı şirketin birleşen dava konusu çeki aralarında akdedilen faktoring sözleşmesine istinaden birleşen dava davalısı faktoring şirketine ciro ederek verdiği, çekin mevzuat hükümlerine uyularak alındığı ve tahsil edildiği, 6361 sayılı yasanın 9.maddesi ve TTK’nın 687.maddesi hükümleri doğrultusunda davalının kötüniyeti olduğu yönünde dayanak olmadığı gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle davacı tarafça dava konusu 27/07/2011 tarihli 50.000,00 TL bedelli çeke dayalı olarak başlatılan icra takibinde ödemenin asıl dava davalısına değil birleşen dava davalısına yapılmış olması nedeniyle davacının asıl davadaki istirdat talebinin yerinde olmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Birleşen davada uyuşmazlık, borçlunun önceki alacaklıya karşı ileri sürebileceği şahsi def’ileri, alacağı temlik alan davalı faktoring şirketine karşı da ileri sürüp süremeyeceği, faktoring şirketinin iyiniyetle iktisap savunmasının davanın sonucuna etkili olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Yerel mahkeme kararının gerekçesinde sözü edilen 6361 Sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu 13/12/2012 tarihinde, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ise 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe girmiş olup yürürlük tarihinden sonraki uyuşmazlıklar hakkında uygulanabilirler. Başka bir anlatımla geçmişe şamil değildirler.
Somut olayda faktoring sözleşmesi 18/08/2010 tarihli olup davaya konu çek 27/07/2011 keşide tarihini taşıdığından uyuşmazlığın çözümünde 2006 tarihli Finansal Kiralama, Factoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.
Faktoring sözleşmesi temelinde alacağın temliki hükümlerini barındıran karma nitelikli bir sözleşme türü olarak kabul edilmektedir. Bu niteliği itibariyle faktoring ilişkisinde dava tarihi itibariyle somut olayda uygulanması gereken 818 Sayılı BK’nun 167/1. maddesi uyarınca, borçlu, önceki alacaklıya karşı ileri sürebileceği şahsi def’ileri temlik alan durumundaki faktoring şirketine karşı da ileri sürebilmektedir. Faktoring şirketinin alacağı temlik alırken bile bile borçlunun zararına hareket edip etmediği hususunun bu tür uyuşmazlıklarda sonuca etkisi bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 Sayılı TTK’nın 599. maddesinin de olayda uygulama yeri bulunmamaktadır.
Mahkemece bu yönler gözetilmeden eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle birleşen davada yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle birleşen davada hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 06.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.