Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2013/16282 E. 2014/12205 K. 03.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/16282
KARAR NO : 2014/12205
KARAR TARİHİ : 03.07.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 08/07/2013
NUMARASI : 2009/471-2013/403

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün taraf vekilleri ile Fer’i Müdahil vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek. Av. Ö.. Ö.. ile davalı şirket vek. Av. A.. F.. K.. ve davalı asil A.. K.. ile fer’i müdahil vek. Av. H.. Ö..’in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan taraf ve taraf avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-KARAR-
Dava, bankadan temlik alınan Genel Kredi Sözleşmelerinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla asıl borçlu ve kefiller hakkında başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalılar vekili, müvekkili şirketin bir kısım ortakları ile alacaklı görünen G.. Motorlu Araçlar Şti.’nin fiili ve gayri resmi ortaklık içinde bulunduklarını, M. S.. Ç..’nun 01.05.2007 tarihinde davalı A.. K..’nın A..’de sahibi olduğu %40 hisseyi devraldığını, hisse devir bedeli olarak öngörülen 10.000,000 Euro’nun A.. adına kredi kullanılarak kredi borcunun M. S.. Ç.., B.. B.. ve Ö.. Ç. tarafından geri ödenmek üzere temini konusunda anlaşmaya varıldığını, M.S.. Ç..’nun da bu krediye kefil olduğunu, ancak müvekkili şirketten M. S.. Ç..’nun hesabına para aktarıldığını, A..’nin zarara uğratıldığını, M.S.. Ç..’nun halen şirket ortağı olduğunu, kredi borcunun müvekkili şirketin kaynaklarından ödendiğini, davacı şirketin ortakları ve banka ile muvazaalı işlem yaptığını, nitekim bankanın 28.01.2009 tarihinde hesabı kat etmesine rağmen, temlik sözleşmesinin 27.01.2009’da yapıldığını, bu durumun temlikin gerçek olmadığını gösterdiğini muvazaalı işlemlerde bulunan davacı ve ortakları arasındaki perdenin kaldırılması gerektiğini, kanuna karşı yapılan hileye hukuk düzeninin izin veremeyeceğini, müvekkili A.. şirketinin dolandırıldığının savcılık aşamasında alınan bilirkişi raporuyla da sabit olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, 27.01.2009 tarihli temlikname ile dava dışı İş Bankasının davalı A.. Tanıtım AŞ.’ye kullandırdığı TL ve döviz cinsinden 5.618.986 TL alacağını davacı şirkete temlik ettiği, temliknameye istinaden 28.01.2009 tarihinde A.. şirketi hesabına parayı yatırdığı, M.S.. Ç..’nun A..’yi zarara uğrattığı, ancak davacının kredi borcuna karşılık yatırmış olduğu paranın M. S..Ç..’nun davlı şirketten çekmiş olduğu paralarla karşılandığının ispatlanamadığı, M. S.. Ç.. ile davalı A.. arasındaki ilişkinin davanın tarafları şirketler ile olan ilişkiden bağımsız olduğu, 17.07.2012 tarihli Adli Tıp Raporuna göre Genel Kredi Sözleşmelerindeki imzaların davalılara ait olduğu muvazaa iddiasının temlik eden banka açısından doğru olmayacağı, davalı A..’nin kredi işleminde paravan şirket olarak kullanıldığına ve asıl borçluların M. S.. Ç.. ve M.B B.. olduğuna dair iddiaların bu davada değerlendirilemeyeceği, bankanın, davalı şirkete kredi kullandırdığının banka kayıtları ve davalı A.. kayıtlarıyla sabit olduğu, kullandırılan kredinin şirket içinde değerlendirme yönteminin davalı şirketin iç ilişkisi olup, bu davada tartışılamayacağı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükmü taraflar vekilleri ile fer’i müdahil vekili temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalılar vekili ile fer’i müdahil vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Hukuki işlem tarihi itibarıyla yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 500’üncü maddesinin 1’inci fıkrasına göre, “Alacaklı kefaletten dolayı tahakkuk eden borcun temini için kefaletin akdi esnasında tesis yahut sonradan istihsal olunan teminatı kefilin zararına olarak tenkıs eder veya elinde bulunan delâili elden çıkarırsa kefile karşı mes’ul olur.” Bu nedenle kefalet esnasında veya sonrasında dava konusu borca ilişkin bir teminat bulunup bulunmadığının araştırılarak, sonucuna göre BK’nun 500/1 hükmünün değerlendirilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden eksik inceleme sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
3-Hükme esas alınan 19.7.2012 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda, üç adet genel kredi sözleşmesindeki imzanın davalılardan A.. K..’ya ait olduğu konusunda görüş bildirilmiş olup, mahkemenin gerekçesinde anılan rapora atfen borcun kaynağı olan 3 adet genel kredi sözleşmesindeki imzaların davalılara ait olduğu kabul edilmiştir. Ne var ki bu durumda üç adet genel kredi sözleşmesinden dolayı davalı A.. K..’nın sorumlu tutulması ve sorumluluğunun anılan sözleşmelerdeki kefalet limiti çerçevesinde belirlenmesi gerekirken, gerekçesi de açıklanmadan sadece 1.500.000. TL’lik borçtan sorumlu olacak şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Yukarıda (1) numaralı bentte gösterilen nedenle davalılar vekili ile fer’i müdahil vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte gösterilen sebeple hükmün davalı O.. K.. ve A.. K.. yararına, (3) numaralı bentte açıklanan nedenle davacı yararına BOZULMASINA, vekilleri Yargıtay duruşmasında hazır bulunan taraflar yararına takdir edilen 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin bir diğerinden alınarak yek diğerine verilmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 03.07.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.