Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2013/15035 E. 2014/11562 K. 19.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/15035
KARAR NO : 2014/11562
KARAR TARİHİ : 19.06.2014

MAHKEMESİ : Hatay 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 14/05/2013
NUMARASI : 2011/76-2013/176

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün dahili davalı N.. T.. tarafından duruşmalı ve davalılardan İ.. K.. vekilince de duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı İ. K.. vek. Av. Ö. K.. ile dahili davalı asil N.. T.. gelmiş, diğer taraftankimse gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın ve asilin sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

-KARAR-
Davacı vekili, müvekkilinin yaşlı, okur yazar olmayan cahil ve fakir bir kişi olduğunu, birkaç yıl önce eşi olan Z.. Y.. ile evlenirken maliki olduğu taşınmaz hissesini başlık parası olarak tapudan ferağ etmek üzere söz verdiğini, bu amaçla müvekkili ile eşinin tapuya gittiklerini, tapuda müvekkili ile eşinin konuşmalarını dinleyen N.. T..’in tapuda çalıştığını, bu işi kendisinin sorunsuz bir şekilde çözeceğini söyleyerek kendisine inandırdığını, daha sonra bu kişinin yanında biri ile birlikte müvekkilinin evine gelerek takip ve dava konusu senedi müvekkilinin okuma yazma bilmeyen eşinden kötüniyetle, hile ve desise ile aldatarak aldığını, senet arkasının taklit bir imza ile ciro edildiğini tahmin ettiklerini, daha sonra N.. T..’in bu senedi yanında birlikte getirdiği davalı İ.. K..’a vererek icra takibi başlattığını, senedin ve takibin geçersiz olduğunu, çünkü müvekkilinin okur yazar olmadığını, senetteki borçlu imzasının usulünce onaylı olmadığını, ayrıca müvekkili yaşlı olup sağlıklı karar verme yeteneği bulunup bulunmadığının kuşkulu olup aldatılabilecek durumda olduğunu, davacı ile senet alacaklısı davalı Z.. Y..’ın karı-koca olup aralarında alacak-borç ilişkisi bulunmadığını belirterek müvekkilinin senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, senedin ve takibin iptaline ve davalıların %15’ten az olmamak üzere tazminatla sorumlu tutulmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Z.. Y.., eşi olan davacıyla tapuya gittiklerinde N.. T..’in kendilerine yardımcı olabileceğini söylediğini, okuma-yazma bilmemesi nedeniyle senet imzalattırdığını, diğer davalıların kendisini ve davacıyı dolandırdığını beyan etmiştir.
Davalı İ.. K.. vekili, davanın reddini istemiştir.
Dahili davalı N.. T.., davalı Z.. Y..’ın vefat eden önceki eşi Ş. Ç..’ye canlı hayvan sattığını, bundan dolayı 135.000 TL alacaklı olduğunu, bu alacağa karşılık hem davacının hem de davalı Zeynep’in dava konusu senedi imzalayarak verdiklerini, senedin düzenlenmesinde hata ya da hile olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre, davalılar İ. D.. ve N.. T..’in dava konusu senedi, davacı ve davalı Z.. Y..’dan hile ile aldıkları senedin gerçek bir borcu yansıtmadığı, davalı N.. T..’in savunmalarının hayatın olağan akışına uymadığı gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı İ.. K.. vekili ve dahili davalı N.. T.. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK’nun 72. maddesi gereğince takip konusu yapılan bono nedeniyle senet borçlusu olan davacı M.. Y..’ın okur yazar olmadığı, bu nedenle kambiyo senedi tanzim edemeyeceği, senetteki borçlu imzasının da usulünce onaylı olmadığı davacının oldukça yaşlı olup sağlıklı düşünüp karar verme yeteneği de kuşkulu olup aldatılabilecek durumda olduğu iddialarına dayalı olarak açılmış menfi tespit davasıdır. Davacı vekilince yargılama sırasında dosyaya 26.04.2011 tarihli psikiyatri uzmanı tarafından verilmiş ve davacının mental kısıtlılık yaşadığını belirten rapor ibraz edilmiştir. Bu durumda mahkemece öncelikle yapılması gereken husus davacının bononun tanzim tarihinde raporda ileri sürülen tarzda rahatsızlığının bulunup bulunmadığı, bu rahatsızlığın kendisine vasi tayinini gerektirip gerektirmediğinin tespiti olmalıdır.
Bu yönde yapılan inceleme sonucunda davacının hukuki ehliyete sahip olduğu sonucuna varılır ise o zaman davanın bonoya karşı açılan menfi tespit davası olduğu dikkate alınarak davalı N.. T..’in takip konusu bonoda sıfatının bulunmadığı, bu itibarla davaya dahil edilemeyeceği, kaldı ki adı geçenin dahili davalı şeklindeki bir yöntemle davalı yapılamayacağı gözetilerek bir karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemeside doğru değildir.
Öte yandan bonoda lehdar olan davalı Z.. Y..’ın duruşmadaki beyanında davayı kabul ettiği ve yine davalı İ.. K..’ın dava konusu bonoyu ciro yoluyla devraldığı gözetilerek hamilin bonoyu iktisap ederken bononun bedelsiz olduğunu bile bile keşideci davacının zararına iktisap edip etmediğinin 6762 sayılı TTK’nun 599. (6102 sayılı TTK’nun 687.) maddesi bağlamında incelenmesi gerektiği ve bu inceleme sırasında davacı yanın hile iddiasının ciro yoluyla hamil olan davalı İ.. K..’a karşı ileri sürülüp sürülemeyeceği hususları üzerinde de yeterince durulup tartışılmadan eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulmasıda doğru değildir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı İ.. K.. yararına 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp anılan davalıya verilmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 19.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.