Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2013/14390 E. 2014/10938 K. 12.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/14390
KARAR NO : 2014/10938
KARAR TARİHİ : 12.06.2014

MAHKEMESİ : Bolvadin Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 05/07/2013
NUMARASI : 2012/61-2013/309

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek. Av. S.O.. ile davalı vek.Av. A.. U..’ ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

-KARAR-
Davacı vekili, müvekkili bankanın dava dışı N. D..’ ye, davalı R.. D..’ nin kefaleti ile kredi kullandırdığını, davalının borçtan sorumlu olduğunu, girişilen icra takibine itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına, % 40 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalıya sadece ipotek belgesi imzalatıldığını, kredi sözleşmesi imzalatıldığını bilmediğini, kaldı ki, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile aleyhine takip yapılan borçlu hakkında aynı zamanda ilamsız icra takibi yapılamayacağını, sözleşmenin geçersiz olduğu gibi gabin, hile, hata nedeniyle de davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, banka kayıtları, Adli Tıp Kurumu’ nun ”belgelerdeki davalıya atfen atılı imzaların davalının eli ürünü olduğu” na dair raporu, toplanan delillere göre, davalının itirazının iptaline, icra dosyasındaki asıl alacağın % 20′ si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, davacı bankanın kredi asıl borçlusu N. D..’ ye 07.12.2010 tarihli genel kredi sözleşmesine istinaden kullandırdığı kredi borcunun ödenmemesi üzerine sözleşmenin müteselsil kefili olduğu iddia edilen davalı aleyhine genel haciz yolu ile (7 nolu ödeme emri gönderilerek) girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Uyuşmazlığa konu genel kredi sözleşmesi 07.12.2010 tarihli olup, bu sözleşmede davalının müteselsil kefil olarak yer aldığı görüldüğü halde, davalı sözleşmedeki imzaya itiraz ettiğinden, uyuşmazlık konusu 07.12.2010 tarihli sözleşmedeki imzanın davalıya ait olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekirken, uyuşmazlık konusu olmayan sözleşmeler üzerinde Adli Tıp Kurumu marifetiyle imza incelemesi yaptırılarak, alınan rapor doğrultusunda karar verilmesi doğru olmadığı gibi 07.12.2010 tarihli ipotek resmi senedinin ”Şartlar” bölümünün (1.) maddesi içeriğinden söz konusu ipoteğin davalının asli borcu ve kefaletinden kaynaklanan borçlarının da teminatını teşkil eder şekilde banka lehine davalı taşınmazına ipotek tesis edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, ihtilafa konu 07.12.2010 tarihli kredi genel sözleşmesindeki davalıya atfen atılı müteselsil kefil imzasının davalıya ait olup olmadığının tespiti, davalının anılı sözleşmenin kefili olduğunun tespiti halinde davalının tesis ettiği ipoteğin kefaletinden kaynaklanan borçlarını da teminat altına aldığı, davacı yanın davalı aleyhine Bolvadin İcra Müdürlüğü’ nün 2012/61 sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yaptığı, bu takibe itiraz üzerine Bolvadin Asliye Hukuk Mahkemesi’ nin 2012/96 Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığı da anlaşılmakla, İİK’ nın 45. maddesi hükmü de gözetilerek bir karar verilmesi ve karar yerinde bu yönlerin değerlendirilerek, gerçeklendirilmesinin gerektiğinin düşünülerek bir karar vermekten ibaret olup, anılan hususların göz ardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Öte yandan, Anayasa’ nın 141/III. maddesi hükmüne göre; ”Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” HMK’ nın 297. maddesinde de mahkeme kararının içeriğinde bulunması gereken öğeler açıklanmıştır.
Gerekçe, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür. Bu Anayasal ve Yasal zorunluluklara rağmen, mahkemece verilen kararda HMK’nın 297. maddesine aykırı davranılarak yetersiz gerekçeyle kararın yazılmış olması da usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir olunan 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 12.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.