Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2012/566 E. 2012/7768 K. 09.05.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/566
KARAR NO : 2012/7768
KARAR TARİHİ : 09.05.2012

Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek. Av. … ile davalı vek. Av. …’ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-KARAR-
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun tahsili amacı ile kefil hakkında yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, ipotek akit tablosunda yazılı olan kefalet taahhüdünün geçerli olduğu, ipoteğin sadece kefaletin teminatı olarak değil genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan asıl borcun da teminatını teşkil ettiği, kefilin kefalet limiti içerisinde kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumlu olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun m.297/l-c hükmüne göre mahkeme kararının “Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri” içermesi gerekir. Somut olayda ise, davalı vekili 22.3.2011 tarihli dilekçesi ile hem davanın esası hakkında beyanda bulunarak, davaya cevap vermiş, hem de bilirkişi raporuna itiraz etmiştir. Nitekim; davacı vekili de, 18.4.2011 tarihli dilekçesi ile davalı vekilinin cevap dilekçesine cevap vermiştir. Buna rağmen, kararın “SAVUNMA” başlıklı kısmında ”Davalı tarafa, usulüne uygun davetiye çıkarılmış, davaya cevap vermemiştir” yazılı olup, davalı vekilinin savunmalarına ilişkin gerekçede başka bir açıklama da bulunmamaktadır. Bu husus HMK’nın 297/1-c hükmüne aykırılık teşkil ettiği gibi aynı Kanunun 27/1-c hükmünde öngörülen şekli ile hukuki dinlenilme hakkına da aykırılık teşkil eder.
Öte yandan, davalı vekilinin bilirkişi raporuna yönelik itirazları ek raporda da tam olarak karşılanmamış olup, söz konusu rapor Yargıtay denetimine elverişli yeterli ayrıntıyı içermemektedir. Bu nedenle mahkemece, davalı tarafın yargılama sırasında yaptığı savunmalar üzerinde de durularak, konusunda uzman yeni bir bilirkişiden veya bilirkişi kurulundan rapor alınıp, tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir edilen 900,00.-TL. duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 09.05.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.