Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2012/5230 E. 2012/18848 K. 12.12.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/5230
KARAR NO : 2012/18848
KARAR TARİHİ : 12.12.2012

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek.Av…. gelmiş, diğer taraftan kimse gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

-K A R A R-
Davacı vekili, müvekkilinin yıllardır davalının akaryakıt istasyonundan satın aldığı akaryakıt miktarının ve bedelinin davalı tarafça bir deftere kaydedildiğini, müvekkilinin satın aldığı akaryakıt bedellerini banka havale dekontları ile davalıya tamamen ödediğini, ancak son aylarda davalının alt kısmı bono haline getirilen defter yapraklarını sevk irsaliyesi olarak müvekkiline imzalattığını, müvekkilinin icra takibine konu bonoyu da aynı şekilde sevk irsaliyesi imzaladığını düşünerek imzaladığını, bu şekilde söz konusu bononun hile ile boş olarak müvekkiline teminat olarak imzalattırıldığını, bonoda imza ile doldurulan yerlerdeki yazıların farklı kişilerden çıkması ve bonoların altında bulunan “plaka” hanesinin alınan akaryakıtların not alındığı defter altında bulunan boş bono olduğu iddialarını kanıtladığını, zira maktu bonolarda aracın plaka hanesinin yazılacağı bir hanenin bulunmadığını, bononun tanzim tarihi 15.06.2010 ile vade tarihi 30.09.2010 tarihleri arasında müvekkilince davalıya satın alınan akaryakıt karşılığı 107.930 TL. ödendiği gözetildiğinde müvekkilinin takip konusu bono nedeniyle davalıdan 50.000 TL. nakit parayı borç olarak almış olmasının hayatın olağan akışına ve ticari geleneklere aykırı bir durum oluşturacağını ileri sürerek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, %40 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı ile müvekkilinin çok uzun yıllardır birbirlerini tanıdıklarını, davacı ve oğlunun …’da yaptıkları büyük elma bahçesi için müvekkilinden borç para aldıklarını, davacıya verilen nakit paranın tahsili için takip başlatılınca davacının itiraz ettiğini, delil olarak sunulan banka dekontlarının takibe konu bonodan doğan borcun ödendiğini gösteren bir belge olmadığını, bu dekontlar incelendiğinde havaleleri kimin yaptığının görüleceğini ileri sürerek davanın reddi ile %40 kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda toplanan delillere göre; her ne kadar davacı vekili tarafından davaya konu senedin sonradan doldurulduğu ve imzanın da hile ile alındığı ileri sürülerek söz konusu belgenin bono vasfını haiz olmadığı iddia edilmiş ise de, davaya konu senedin, yasanın bono için aramış olduğu tüm zorunlu unsurları ihtiva ettiği, bono üzerinde “plaka” kısmının bulunmasının bononun sıhhatine bir etkisinin olmayacağı, diğer yandan davacının bono altındaki imzayı inkar etmeyip imzanın kendisine ait olduğunu ikrar ettiği ve senet metninin sonradan doldurulduğu savunmasında bulunduğu, bilindiği üzere TTK’nun 690. maddesinin yollaması nedeniyle bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı kanunun 592. maddesi gereğince bononun boş olarak imzalanıp alacaklıya verilerek tedavüle çıkarılmasının mümkün olduğu, bu bononun tedavüle çıkarılırken aradaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının ise yazılı belge ile kanıtlanması gerektiği, somut olayda borçlunun bono altındaki imzasını inkar etmediği, bono metninin muhtelif zamanlarda doldurulmuş olmasının imzanın sıhhatini etkilemeyeceği, borçlunun bu iddiasını yazılı belge ile kanıtlayamadığı, ayrıca davacı taraf her ne kadar delil olarak banka havale makbuzlarına dayanmış ise de … Şube Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabında davacı tarafından davalının hesabına havale, EFT ve para yatırıldığının tespit edilemediğinin bildirildiği, diğer yandan davacı tarafın dayanmış olduğu ve dosya kapsamında mevcut bulunan dekontların tamamının davaya konu bononun tanzim ve vade tarihlerinden önce düzenlendiği, dolayısıyla bu dekontlar ile yapıldığı iddia edilen ödemelerin bu bono bedellerinden mahsuben yapılan ödeme olarak kabul edilemeyeceği, kaldı ki bu dekontlarda dava konusu edilen bonolara mahsuben bu ödemelerin yapıldığına dair herhangi bir kayıt ve şerhin bulunmadığı, dolayısıyla bu dekontlarda belirtilen miktarların bu bono borcu için havale edildiğinin söylenemeyeceği gerekçesiyle davacının davasının reddine, karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle ispat külfeti kendisinde olan davacının dava konusu bononun hile ile alındığı ve bedelsiz olduğu yolundaki iddiasını kanıtlayamamış bulunmasına, nakden düzenlenmiş olan bononun üzerindeki kaydın nakit para verildiğine karine teşkil etmesine göre davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 12.12.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.