Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2011/1965 E. 2011/11470 K. 27.09.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/1965
KARAR NO : 2011/11470
KARAR TARİHİ : 27.09.2011

Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Dava, takibe konu senetten dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davalı vekili, davacının müvekkilinden satın aldığı mallara karşı senet düzenlediğini, davacının senet bedeli kadar borçlu olduğunu bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, Adli Tıp Kurumunun 27.04.2010 tarihli raporu ile davaya konu senetteki imzanın davacı eli ürünü olduğunun tespit edildiği, davacının davasının dayanağının sahtecilik iddiası olduğu, HUMK’un 185/2 madde hükmü karşısında sonradan ileri sürülen vakıaların incelenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davacı vekili, dava dilekçesinde taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu,inşaat malzemesi alımından kaynaklanan borcun müvekkili tarafından ödendiğini, alınan inşaat malzemelerinin teminatı olarak açık bir senet verildiğini ödeme yapıldığı halde bononun iade edilmediğini, takibe konu edilen bononun davalıya verilen teminat bonosu olmadığını, imzanın davacıya ait olmadığını ve yine davacının davalıya herhangi bir borcunun olmadığını beyan etmiştir.
Bilirkişilerin senet üzerine atılı imzaların davacı eli ürünü olduğunun tespiti üzerine davacı vekili 01.06.2010 havale tarihli dilekçesinde bahse konu senedin davalıya boş ve imzalı olarak teslim edilen teminat senedi olması gerektiğine değinerek başkaca bir ticari alışveriş olmadığından davacının davalıya karşı sonradan doğmuş borcu bulunmadığından, davalının teminat olarak verilen senedi doldurarak haksız talepte bulunduğunu ileri sürmüştür.
Davacı vekilinin gerek dava dilekçesinde, gerekse de yargılama esnasındaki beyanlarından hem borca hem de imzaya itiraz edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece dava konusu senedin teminat senedi olup olmadığı üzerinde durulup, bu konudaki taraf delilleri toplanıp varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde yanılgılı gerekçe ile hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) sayılı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,(2) sayılı bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 27.09.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.