Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2010/852 E. 2010/10841 K. 05.10.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/852
KARAR NO : 2010/10841
KARAR TARİHİ : 05.10.2010

Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili müvekkilinin dava dışı… Otomotivin sahibi …’den Hyundaı marka aracı 13.000.00 TL’ye satın aldığını, araca karşılık bu kişiye verilen 13.000.00 TL’lık bononun 6.000.00 TL’si ödenmesine rağmen kalan borç ödenemediği için aracın iade edildiğini, müvekkilinin noter aracılığıyla ibra edildiğini tüm bunlardan sonra senedin iş ortağı davalı … tarafından icra takibine konu edilmesinin haksız olduğunu ileri sürerek icra takibi nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, senedin iptaline, %40 tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili müvekkilinin senedin tamamını icra takibine konu etmediğini, davacıya daha önceden satılan Wolswagen marka araç için verilen toplam 6.000 TL’lık çek karşılıksız çıktığı ve Hyundaı marka araç hasarlı olarak iade edildiği için her ihtimale karşı 13.000 TL’lık senedin alındığını, kazalı Hyundaı araç için 3.000 TL masraf yapıldığını, girişilen takibin yerinde olduğunu belirterek davanın reddi ile %40 tazminatın davacıdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller neticesinde davacının takibe dayanak bonodan dolayı borçlu olmadığını kesin delille ispatlayamadığı, yemin teklif hakkını da kullanmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık ihdas nedeni bölümünde “nakden”kaydı bulunan 13.000 TL miktarlı bonodan kaynaklanmaktadır. Davacı dava konusu bonoyu … Otomotiv sahibi olduğunu bildirdiği dava dışı Abdullah Değirmenci’den satın aldığı Hyundaı marka araca karşılık verdiğini, ancak aracı iade ettiği halde ve Abdullah Değirmenci’den ibraname de alınmış bulunduğu halde senedin kendisine iade edilmeyip adı geçenin iş ortağı olan davalı …’e verildiğini oysa bu senetten dolayı herhangi bir borç kalmadığını iddia etmiştir. Davalı taraf ise, davacıya Wolswagen marka bir araç satıp karşılığında çekler alındığını, bu çeklerin 6.000 TL’lik kısmının karşılıksız çıktığını, davacı tarafın iade edilen Hyundaı marka aracın ise hasarlı şekilde geri verildiğini bundan dolayı 3.000 TL masraf yaptıklarını, bu sebeplerle dava konusu 13.000 TL’lik senedin kısmen takibe koyduklarını savunmuştur.

Görüldüğü gibi dava konusu senedin düzenlenmesinde taraflar arasında bir Hyundaı aracın satılıp geri verilmesi şeklinde bir ticari ilişki bulunduğu tarafların iddia ve savunmalarından anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca somut olay bakımından çift taraflı talil söz konusudur. Çift taraflı talilde ise ispat yükü yer değiştirmez. Başka bir anlatımla Hyundaı araç ilişkisi yönünden ispat yükü davacıdadır. Ancak Davacı iddiasının kanıtı olarak içeriğinde Hyundaı araçtan da söz edilen bir ibraname sunmuştur. Her ne kadar ibraname dava dışı … tarafından imzalanmış ise de adı geçen kişi ile davalının … Otomotiv isimli firmanın ortakları olduğu iddia edilmektedir. Bu durumda mahkemece doğru çözüme ulaşılabilmesi için bu yönler üzerinde durulup araştırma ve inceleme yapılarak söz konusu ibranamenin davaya etkisi tartışılıp değerlendirilmelidir.
Öte yandan davalının savunmasında davacıya daha önce satılan Wolswagen marka araç nedeniyle 6.000 TL alacak bulunduğu bu alacak da dahil edilerek dava konusu senedin kısmen takibe konduğu belirtilmekte olup, Wolswagen marka araç ile ilgili bu kısım yönünden çift taraflı talil söz konusu olmayacağı için 6.000 TL’lik bu savunma bakımından ispat külfetinin davalı tarafta olduğunun kabulü gerekir.
Mahkemece yukarıda açıklanan hususlar çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 05.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.