YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/8371
KARAR NO : 2010/12145
KARAR TARİHİ : 27.10.2010
Mahkemesi :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Şikayetçi vekili borçlunun OYAK’taki alacağının dağıtımı için düzenlenen sıra cetvelinde müvekkili ile şikâyet olunan …’nın garameye dahil edildiğini, oysa müvekkilinin takibine dayanak kıldığı ilamın İcra ve İflas Kanunu’nun 100 ve 101 inci maddesi kapsamında bulunduğunu; aynı yasanın 206 ncı maddesine göre geriye doğru bir yıllık nafaka alacağının 1., bakiyesinin ise 4. sırada ödenmesi gerektiğini iddia ederek sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Şikâyet olunan vekili şikâyetçinin alacağının birikmiş nafaka niteliğinde olduğunu, bunun da adi alacak sayıldığını; müvekkilinin alacaklı olduğu haczin boşanma kararından önce konulduğunu ileri sürerek şikâyetin reddi gerektiğini savunmuştur.
İcra Mahkemesi’nce yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve alınan bilirkişi raporuna göre geriye doğru bir yıllık nafaka alacağının öncelikli olduğu, bundan önceki kısmın ise İcra ve İflas Kanunu’nun 100/3 üncü maddesi uyarınca ilk hacze iştirak edeceği gerekçesiyle sıra cetvelinin iptaline karar verilmiş; hüküm şikâyet olunan vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 206 ncı maddesi tek bir dereceden oluşan iflas sıra cetvellerinde koşulsuz biçimde uygulanırken, birden çok dereceden oluşan haciz sıra cetvellerinde ancak aynı hacze iştirak derecesi içindeki alacaklar bakımından uygulanır. Bir diğer ifade ile nafaka alacağına anılan hükme dayanılarak öncelik tanınması, nafaka alacağının diğer alacaklarla aynı derecede hacze iştirak etmiş olmasına bağlıdır. İcra Mahkemesi’nce şikâyetçi alacağının İcra ve İflas Kanunu’nun 100/3 üncü maddesi uyarınca ilk hacze iştirak edeceği belirtilmişse de, bu hükmün somut olayda uygulanma yeri yoktur. İlama bağlı alacak için öngörülen aynı maddenin birinci bendi ise, Aile Mahkemesinde açılan davanın tarihinin, şikâyet olunanın takibinden sonra olması nedeniyle uygulanamaz.
Hâkimin mesleki bilgisiyle çözümlenebilecek konularda bilirkişiye başvurulması da Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 275 inci maddesine uygun değildir.
Ne var ki, bedeli paylaşıma konu alacak için şikâyet olunan tarafından haciz tezkeresinin gönderildiği 5.6.2006 tarihinde henüz alacağın doğmadığı, üçüncü şahıs OYAK’ın yazısından anlaşılmaktadır. Haciz tezkeresi ile üçüncü şahıstaki alacağın haczi menkul haczi niteliğinde olup, İcra ve İflas Kanunu’nun 89 uncu maddesindeki prosedürün işlemeyeceği, bir diğer ifade ile doğacak alacaklar üzerine bu yolla haciz konulamayacağı tartışmasızdır. Şikayetçinin haczi ise 89 uncu madde kapsamında konulmuş olup, üçüncü kişinin koşullu itirazı ile listeye alınmıştır.
Bu durumda şikâyet olunanın paylaşıma konu para üzerinde geçerli bir haczi bulunmamaktadır. Ne var ki, temyiz edenin sıfatına göre bu husus bozma nedeni yapılmamış; hükmün Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438/son maddesi uyarınca gerekçesi değiştirilerek ve düzeltilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan hükmün Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438/son maddesi uyarınca gerekçesi yukarıdaki şekilde değiştirilerek ve düzeltilerek ONANMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 27.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.