Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2010/6884 E. 2010/11720 K. 20.10.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/6884
KARAR NO : 2010/11720
KARAR TARİHİ : 20.10.2010

Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi

Davacı vekili tarafından hasımsız olarak açılan iflasın ertelenmesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde müdahillerden Garanti Bankası, … San. Tic.Ltd.Şti. Vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-KARAR-
İflasın ertelenmesi talebinde bulunanlar vekili, müvekkil şirketlerin borca batık olduğunu, sermaye artırım kararı alındığını, yeni ortak bulma girişimleri, taşınmaz satımı, alacak tahsili gibi iyileştirme projelerinin bulunduğunu ileri sürerek 1 yıl süreyle iflasın ertelenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Müdahiller vekilleri davanın reddiyle talepte bulunan şirketlerin iflasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davanın kabulüyle talepte bulunan şirketlerin iflaslarının 1 yıl süre ile ertelenmesine karar verilmiş, hüküm Müdahillerden T.Garanti Bankası ve …s San. ve Tic.Ltd.Şti. vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, müdahiller vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-İflasın ertelenmesi, borca batık durumda olan bir sermaye şirketinin mali durumunun ıslahının mümkün olması halinde o şirketin iflasının önlenmesini sağlayan bir kurumdur. Böyle bir talep üzerine mahkemece, bu şirketin öncelikle borca batık durumda olup olmadığı rayiç değerleri göre tespit edilmeli, borca batık durumda ise bu kez ıslahının mümkün olup olmadığı üzerinde durulmalıdır. Bunun için borçlu şirket tarafından mahkemeye ibraz edilen bilanço ile mali durumun iyileştirilebilmesi amacıyla şirket tarafından bildirilen proje üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, rayiç değerler ve yapılan araştırma ve inceleme sonucu elde edilen gerçekçi verilere göre bilirkişilerce yeniden oluşturulacak şirket bilançosu da dikkate alınıp bir sonuca gidilmelidir. Zira önerilen iyileştirme tedbirlerinin şirketin mali durumunu düzeltmeye elverişli olup olmadığının belirlenmesi özel ve teknik bir bilgiyi gerektirdiğinden, bu konuda bilirkişinin görüşüne başvurulması icap etmektedir. Hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporunda, iflasın ertelenmesine ilişkin bir görüş bildirilmediği, aksine bu konuda görüş bildirilmesi için bazı bilgi ve belgelerin temini gerektiği belirtilmiş, mahkemece bu raporlar hükme esas alınarak iflasın ertelenmesine karar verilmiştir.

Yukarıda açıklandığı üzere bilirkişi kurulunun görevi, özel ve teknik bilgiyi gerektiren bir konuda mahkemeye görüş bildirerek, hakimde olmayan ve olması da beklenmeyen bu özel ve teknik bilgi eksikliğini gidermektir. Bilirkişinin kök ve ek raporunda bu hususta bir görüş bildirmediği anlaşılmaktadır. Mahkemece, bilirkişi tarafından bildirilmeyen ve rapordaki hangi özel ve teknik bilgiye dayandığını da açıklamadan iflasın ertelenmesine karar verilmesi isabetsizdir.
3-İyileştirme projesinde ve projenin uygulanma sürecinde sermaye artırımı, yeni ortak alınması ya da dış kaynak sağlanması gibi somut tedbirler de öngörülmediği halde genelde soyut nitelikteki iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olarak kabulü suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ . Yukarıda (1) nolu bentte belirtilen nedenle müdahiller vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz eden müdahiller vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 1.bentte oyçokluğuyla, 2.bentte oybirliğiyle 20.10.2010 gününde karar verildi.

-KARŞI OY YAZISI-
İflasın ertelenmesini isteyen şirketler ayrı tüzel kişiliği bulunan alacaklıları, borçluları farklı olan şirketlerdir. Bu şirketlerin aynı gruba dahil olmaları veya bir alacaklıya asaleten yada kefaleten borçlu olmaları iflasın ertelenmesi talebinde birlikte bulunabileceklerine gerekçe yapılamaz.
Şirketler arasında talep konusu bakımından bir teselsül bulunmadığı gibi iflasın ertelenmesi talebinin her biri için aynı sebepten doğduğu da kabul edilemez. Çünkü, her bir şirketin bilançolarındaki aktif ve pasif kalemleri buna bağlı olarak alacaklıları, borçluları farklıdır.
Talepte bulunan şirketlerin durumlarının kötülüğü ayrı ayrı vakıalara dayanmaktadır.
Nitekim, Yüksek Yargıtay aynı işyerinde çalışan işçilerin, o işyerinin sahibi (aynı işveren) ile yapmış oldukları aynı içerikteki hizmet sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar için birlikte dava açamayacaklarına karar vermiştir. (HGK. 18.04.1956 T/36-29, HGK. 11.12.1951 4/177-135; HGK. 03.10.1957 83/79 ve TD. 11.03.1955 1366/1857)
Öte yandan, doktrinde de görüşler de Hukuk Muhakemeleri Usul Kanunu’nun 43. maddesindeki şartlar bulunsa bile birden fazla borçluya karşı birlikte iflas davası (İİK. 156 vd.) açılamayacağı yönündedir (Bkz. Prof. Dr. … Hukuk Muhakemeleri Usulü Cilt 3. sh.3351). Bu da birden fazla borçlunun hasımsız olarak açılan istemde iflasın ertelenmesi talebinde bulunamayacaklarının göstergesidir.
.

İcra İflas Kanunu’nun 179. maddesinde de, kanun koyucu iflasın ertelenmesi talebi bakımından “ŞİRKETLER VEYA KOOPERATİFLER” dememiş, aksine “ŞİRKET VEYA KOOPERATİF” demek suretiyle iflas ve iflasın ertelenmesi taleplerinin ayrı ayrı açılabileceğini, davacının çoğul değil tekil olduğunu göstermiştir. Bunun aksinin kabulü Yasa’nın lafzi yorumuna da aykırıdır.
İflasın ertelenmesi taleplerinin grup şirketleri tarafından birlikte açılması, bunların ayrı ayrı yatırmaları gereken harçtan kaçınmalarına da imkan verecektir. Harçlara dair düzenlemeler kamu düzeninden sayıldığından başlı başına bu husus bile birden çok tüzel kişinin birlikte iflasın ertelenmesi talebinde bulunmalarına engel teşkil etmektedir.
Borca batıklığın tespit edildiği, ancak iyileştirme projesinin yeterli görülmemesi durumunda erteleme talebinin reddiyle bunun sonucu olarak talepte bulunanın iflasına karar verileceği gözetildiğinde birden çok borçlunun aynı davada iflası istenemeyeceği gibi birden çok borçluda iflasla sonuçlanabilecek olan iflasın ertelenmesi talebinde bulunamazlar.
Öncelikle açıklanan bu nedenlerle yerel mahkeme hükmünün bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun birden fazla borçlu tarafından iflasın ertelenmesi talebinde bulunabileceği şeklindeki kabulleri ile yerel mahkeme hükmünün onanmasına ilişkin görüşlerine katılamıyoruz.20.10.2010