YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/3879
KARAR NO : 2010/13252
KARAR TARİHİ : 24.11.2010
Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-KARAR-
Davacı vekili, müvekkil … asıl borçlu-çalışan, diğer davacıların ise müteselsil kefil olduğunu, davacı …’ın yaklaşık 7 yıldır davalı şirket ile tüccar plasiyer olarak çalıştığını, davalı şirket yönetiminin değişmesi üzerine 31.07.2006 tarihinde işten ayrılmak zorunda kaldığını, taraflar arasında satıcılık sözleşmesi bulunduğunu, müvekkilinin davalıdan aldığı mallar karşılığı işten ayrıldığı tarih itibariyle 19.837,66 TL borcu olduğu konusunda tarafların anlaştığını ve müvekkilinin borcu taksitler halinde ödediğini, müvekkilinin davalı tarafa borcunun kalmadığını, ancak davalı yanca hizmet bedeli olarak 7.307,08 TL’nin talep edildiğini, sözleşmede müvekkilinin hiçbir şekilde hizmet bedeli adı altında bir yükümlülüğe girmediğini, ayrıca müvekkilinin 2006 Temmuz ayı primi de davalı tarafından eksik olarak hesaplanarak bu kısmın da müvekkilden alacak talep edildiğini ileri sürerek hizmet bedeli olarak talep edilen 7.307,08 TL ve eksik hesaplanan prim alacağı olan 995.00 TL olmak üzere toplam 8.302,02 TL yönünden borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında bir satış sözleşmesi mevcut olduğunu, sözleşmenin 2.maddesinde şirketin plasiyer tüccarın satacağı ürünlerin fiyatı, prim veya iskonto verilmesi ile ilgili tüm hususlarda davalının belirleyici olduğunu, yine sözleşmenin 12.maddesinde delil sözleşmesinin mevcut olup, davalının defterlerinin delil niteliğinde olduğunun kabul edildiğini, davalı şirketin dönem dönem belli bazı ürünlerin satışı konusunda özel prim uyguladığını ve bunu plasiyer tüccarlarla yapılan toplantılarda ilan ve izah ederek duyurduğunu en son Trident isimli üründe 3 ay promosyon yapılacağının belirtilerek 3 ay boyunca yapılacak kampanyalı satış miktarı, toplam satışın %80’ini geçemeyeceği, aksi halde promosyon maliyetine katılım yapılacağının öngörüldüğünü,davalı şirketin toplam satışın %80’ini aşan promosyonlu satış miktarı için fazladan vermiş olduğu primi geri alınmasına yönelik muhasebeleştirme yönteminin çalışmakta olan plasiyerler için her ay için keseceği prim faturasından mahsup yapmak yöntemiyle olduğunu, ancak işi bırakan plasiyerlerde mahsup olanağı kalmadığından prim tutarı+KDV’sinin hizmet bedeli faturası olarak muhasebeleştirildiğini, buna göre davacının haksız yere aldığı prim iade borcu 7.807,08 TL ve davalı şirketten almış olduğu mal karşılığı 986,06 TL olmak üzere toplam 8.293,14 TL borcu bulunduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda, davalı yanca dosyaya ibraz edilen ve davacının da karşı koymadığı “Uyarılarımız” başlıklı promosyona ilişkin ilanda “3 ay boyunca yapacağınız kampanyalı ve promosyonlu satış,toplam satışınızın %80’ini geçemez, geçmesi durumunda promosyon maliyetine katılım yapacaktır.”ifadesinin yer aldığını, bu ifade de promosyonlu satışın normal satışın %80’ini geçemeyeceği anlamının çıkarılamayacağı, aksine 3 ay boyunca yapılacak kampanyalı ve promosyonlu satışın toplam satışın %80’ini geçemeyeceğinin anlaşıldığını, aksini iddia eden davalıya hatırlatılan yemin hakkının kullanılmadığı, buna göre davacının promosyonlu satış tutarı toplamının, normal ve promosyonlu satış tutarı toplamının %80’inin altında kaldığından davacıya fazla prim aldığından bahisle hizmet bedeli adı altında fatura düzenleyemeyeceği, ancak gerek davacının kabul ettiği borç miktarı ve ödemeleri ve gerekse tarafların birbirini teyit eden mal alımına ilişkin ticari defterlerindeki kayıtlara göre, davacının mal alımı nedeniyle davalıya 986,06 TL borcu kaldığı, davacının defterlerindeki ödeme kaydını ispatlayıcı bir belge sunmadığı anlaşıldığından davacının davalıya bu miktar borçlu olduğu gerekçesiyle davacı …’ın asaleten diğer davacıların kefaleten plasyer satış sözleşmesi nedeni ile davalıya 986,06 TL borçlu olduklarına, bunun dışında ve üstünde borçlu olmadıklarının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Davalı şirketin usulüne uygun tutulan ticari defterleri ile sözleşmenin 12. maddesi gözetilerek düzenlenen 20.10.2008 günlü uzman bilirkişi kurulu raporunda, davacı tarafın davalı şirkete toplam 8.422,94 TL tutarında borçlu bulunduğu bildirilmiştir.
Mahkemece, anılan bu rapora itibar edilmeden yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuştur. Taraflar arasında akdedilen 18.07.2005 tarihli satıcı sözleşmesinin 12. maddesi “..keza satıcı, her türlü ihtilafta Kent’in ticari defter ve kayıtlarının taraflar arasında kesin delil olacağını peşin kabul eder.” hükmü yer almaktadır. Bu durumda anılan sözleşme hükmü gözetilerek bir inceleme yapılıp varılacak uygun sonuca göre karar verilmesi gerekirken davalı şirket defterleri ve sözleşme hükmü dikkate alınarak düzenlenen rapora itibar edilmemesi doğru değildir. Şayet anılan rapor mahkemece yeterli görülmüyor ise yapılacak iş konusunda uzman yeni bir bilirkişi kurulundan rapor alınarak varılacak sonuca göre karar vermekten ibarettir. Anılan bu yönler gözetilmeyerek eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı yanın temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 24.11. 2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.