Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2009/9647 E. 2009/10948 K. 19.11.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/9647
KARAR NO : 2009/10948
KARAR TARİHİ : 19.11.2009

Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki ihtiyati haciz talebinin incelenmesi sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı talebin kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen kararın süresi içinde ihtiyati haciz isteyen vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –

İhtiyati haciz isteyen vekili, müvekkili banka ile … Dayanıklı Tüketim Malları Ltd.Şti.arasında imzalanan genel kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan kredilerin ödenmediğini belirterek, kefiller hakkında ihtiyati haciz isteminde bulunmuştur.
Mahkemece, kefiller … ve … hakkındaki ihtiyati haciz isteminin kabulüne, …’ın ise ipotek resmi senedi uyarınca kredi sözleşmesinden sorumlu olup olmadığının ve buna göre alacağın varlığı ve miktarının belirlenmesinin yargılamayı gerektirdiği belirtilerek bu kişi hakkındaki ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiş olup, ihtiyati haciz isteyen vekili tarafından karar temyiz edilmiştir.
İcra ve İflâs Kanunu’nun 258,I hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin “alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması” yeterlidir. Mahkemenin “alacağın varlığına kanaat getirmesinden” anlaşılması gereken alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin bir şekilde ispat edilmesi değildir. Bununla birlikte, özellikle hukukî bir işlem söz konusu olduğunda, alacağın varlığının ve muaccel olduğunun yazılı bir belgeye veya belgeler zincirine dayanması tercih edilmesi gereken bir seçenektir (HUMK m.288 vd.). Diğer hukukî himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de amaç, davaya ilişkin bir yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihaî bir karar verip uyuşmazlığı sona erdirmek değildir. İhtiyati hacizde amaç, ihtiyati tedbire benzer şekilde, Anayasanın 2’nci maddesinde yer alan “hukuk devleti” ilkesinin bir gereği olarak, bireylere etkin hukukî himaye sağlamaktır. İhtiyati haciz yargılamasında, etkin hukukî himaye sağlamak, bunu sağlarken mümkün olduğunca çabuk ve seri hareket etme gerekliliği, usul kurallarına göre maddi hukuka dayanan hakkın araştırılmasından önce gelir. Maddi hukuka
göre kimin haklı kimin haksız olduğu, İcra ve İflâs Kanunu’nun 264’üncü maddesi çerçevesinde itirazın kaldırılması veya itirazın iptali davası çerçevesinde ya da açılacak bir menfi tespit veya istirdat davası sırasında incelenerek sonuçlandırılacaktır. Ayrıca, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için “alacağın yargılamayı gerektirmemesi” şeklinde bir koşul kanunda öngörülmemiştir. Aksine, ihtiyati hacze konu her alacağın, kural olarak İİK’nın 264’üncü maddesi kapsamında “yargılamayı gerektirmesi” olasılığı, kanunda açıkça kabul edilmektedir.
İcra ve İflâs Kanunu’nun 257’nci maddesine göre “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı …” ihtiyati haciz isteyebilir. İhtiyati haciz isteyen banka, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan hesabı 20/07/2009 tarihinde kat etmiş ve borç muaccel hâle gelmiştir. Mahkemece, İİK’nın 258’inci maddesi uyarınca alacağın varlığı konusunda kanaat edinilmesi hâlinde ihtiyati haciz kararı verilmesi, aksi hâlde istemin reddedilmesi gerekirken, kanuna uygun düşmeyen gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle ihtiyati haciz isteyen vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, peşin harcın istek hâlinde iadesine, 19.11.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.