YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/9325
KARAR NO : 2009/10865
KARAR TARİHİ : 18.11.2009
Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
-KARAR-
Davacı vekili, kredi kartı üyelik sözleşmesinden kaynaklanan alacaklarını tahsil için giriştikleri icra takibine davalıların haksız olarak itiraz ettiklerini iddia ederek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı … cevabında, davalı … ile davacı banka arasında akdedilen kredi sözleşmesine 150.000.000 TL limitle kefil olduğunu ve limiti dahilindeki borcu icra dosyasına 07.03.2003 tarihinde ödediğini, borcu bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı … davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere ve benimsenen 08.10.2006 tarihli bilirkişi heyeti raporuna göre davalı … ile davacı banka arasında akdedilen sözleşmeyi davalı …’nın kefil sıfatıyla imzaladığı, kredi borcunun ödenmemesinden dolayı davalılar hakkında icra takibi başlatıldığı, davalı asıl borçlunun 4822 sayılı Yasanın geçici 1. Maddesi gereği yasal süresi içerisinde alacaklı bankaya müracaat ettiği ve borcun aynı madde gereğince hesaplandığı ve adı geçen borçlunun herhangi bir ödeme yapmadığı, davalı …’nın sorumlu olduğu miktarı icra takip aşamasında fer’ileri ile birlikte ödediği gerekçesi ile bu davalı yönünden davanın konusu kalmadığından adı geçen davalı hakkında açılan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
Davalı …’in icra dosyasındaki toplam borcunun 1.557.55 YTL olduğunun tespitine, borcun 12 ay eşit taksitle ödenmesine,
Davalı …’nın yapmış olduğu, ödemenin tahsilde tekerrüre yol açmamak üzere icra aşamasında dikkate alınmasına,
Davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hükme dayanak yapılan bilirkişi raporu gerekli araştırma ve incelemeyi içermediği gibi Yargıtay denetimine olanak verecek açıklıkta da değildir. Bu nedenle mahkemece, davacı bankanın defter ve kayıtları ile dayanağı belgeler üzerinde kredi sözleşmesi hükümleri ve 5464 sayılı Yasa hükümleri göz önüne alınmak suretiyle konusunda uzman bir bilirkişi veya bilirkişi kurulundan rapor alınarak oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar vermek gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna göre eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, 18.11.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.