YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/439
KARAR NO : 2009/9787
KARAR TARİHİ : 22.10.2009
Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili, müvekkili banka ile dava dışı borçlu arasında imzalanan kredi kartı üyelik sözleşmesinde davalının kefil sıfatı ile imzasının bulunduğu, kredi kartı borcunun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilip ihtarname keşide edildiği ve takibe geçildiğini, ancak itiraz nedeni ile takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali ile %40 tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı davaya bakma yetkisinin Yalova Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu, ayrıca kendisinin kefil olup sorumluluğunun kefalet miktarı ile sınırlı olduğunu öne sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacı banka ile dava dışı borçlu arasında imzalanan kredi kartı üyelik sözleşmesinde davalının kefil sıfatı ile imzasının bulunduğu 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununu 24/son maddesi uyarınca, kredi kartı sözleşmelerindeki kefaletin BK’nunda düzenlenen adi kefalet hükümlerine tabi olup, asıl borçluya başvurulup borcun tahsili için tüm yollar denenmeden, kefilden borcun ifasının istenemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık 16.04.1998 tarihinde düzenlenen “Bireysel Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi” uyarınca dava dışı borçluya verilen kredi kartı ile yapılan harcamalardan kaynaklanmaktadır. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 10.maddesinde yer alan kefaletin niteliği ise ilgili hüküm 06.03.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4822 sayılı Yasayla getirilmiş, 5464 sayılı Yasa ise 01.03.2006 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Belirtilen kanunlarla getirilen kefalete ilişkin hükümlerin geçmişe şamil olunacağı konusunda herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece bu yönler gözetilmeden somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 22.10.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.