Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2008/11835 E. 2009/516 K. 29.01.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/11835
KARAR NO : 2009/516
KARAR TARİHİ : 29.01.2009

Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
Tarih :

Taraflar arasındaki ihtiyati hacze itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı itirazın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde ihtiyati haciz isteyen vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– K A R A R –
İhtiyati haciz isteyen vekili, dilekçesine ekli anlaşma uyarınca, müvekkil şirketin karşı taraftan 25/05/2006 tarihli anlaşmadan kaynaklanan 243.000 YTL alacağı bulunduğunu, bu borcun taksitler halinde bir kısmının ödendiğini, ancak bakiye 15.589.60 YTL’nin ödenmediğini belirterek ihtiyati haciz isteminde bulunmuştur. Mahkemece talep uygun görülerek ihtiyati haciz kararı verilmiştir.
İhtiyati hacze itiraz eden vekili, anlaşmada vade öngörülmediğini, ihtarın da bulunmadığını, bu nedenle alacağın muaccel olmadığını, anlaşma ve ibranamelerden 243.000 YTL’lik alacağın 227.410.40 YTL’sinin ödendiğinin anlaşıldığını, bakiye 15.589 YTL’nin ise bir kısmının banka havalesiyle ödendiğini, kalan 3.088 YTL tutarındaki … malzemeleri için iade faturası kesildiğini belirterek ihtiyati haczin kaldırılmasını talep etmiştir.
Mahkemece, ibraz edilen anlaşma ve fatura içeriğinden alacağın varlığının tespitinin yargılamayı gerektirdiği belirtilerek ihtiyati haczin kaldırılmasına kesin olarak karar verilmiştir.
İhtiyati haciz isteyen vekili kararı temyiz etmiştir.
Mahkeme kararlarına karşı başvurulacak kanun yolları kanunla belirlenmiştir. Kanun yolu açık olan bir kararın mahkeme tarafından kesin olarak verilmesi, kanun yoluna başvurmaya engel teşkil etmez. İcra ve İflâs Kanunu’nun 265’nci maddesine 17/7/2003 tarihli ve 4949 sayılı Kanun’un 63’üncü maddesiyle eklenen son fıkra uyarınca, ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine temyiz yoluna başvurulabileceği açıkça belirtilmiştir. İhtiyati haciz konusu uyuşmazlığın miktar olarak da temyiz sınırını aştığı anlaşıldığından, temyiz isteminin esasının incelenmesine geçildi.

Somut olayda borçlu, 16/5/2006 tarihli iade faturası ile 5/6/2006 tarih ve 7.386.TL, 9.6.2006 tarih ve 5.083. TL tutarında iki adet banka dekontu ibraz ederek ihtiyati hacze itiraz etmiştir. Bu delillere karşılık alacaklı vekili, söz konusu iade faturasının tarihinin 25.5.2005 tarihli anlaşmadan önce olduğunu, anlaşmadan sonra taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam ettiğini ve bu kapsamda banka ödeme dekontları ile örtüşen 5/6/2006 tarih ve 7.386. TL ile 8/6/2006 tarih ve 5.083. TL tutarında iki adet fatura ve sevk irsaliyesi sunmuştur. Mahkemece, alacağın varlığının tespitinin yargılamayı gerektirmesi nedeniyle ihtiyati haczin kaldırılmasına karar verilmiştir.
İcra ve İflâs Kanunu’nun 258,I hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin “alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması” yeterlidir. Mahkemenin “alacağın varlığına kanaat getirmesinden” anlaşılması gereken alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin bir şekilde ispat edilmesi değildir. Bununla birlikte, özellikle hukukî bir işlem söz konusu olduğunda, alacağın varlığının ve muaccel olduğunun yazılı bir belgeye veya belgeler zincirine dayanması tercih edilmesi gereken bir seçenektir (HUMK m.288 vd.). Diğer hukukî himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de amaç, davaya ilişkin bir yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip uyuşmazlığı sona erdirmek değildir. İhtiyati hacizde amaç, ihtiyati tedbire benzer şekilde, Anayasanın 2’nci maddesinde yer alan “hukuk devleti” ilkesinin bir gereği olarak, bireylere etkin hukukî himaye sağlamaktır. İhtiyati haciz yargılamasında, etkin hukukî himaye sağlamak, bunu sağlarken mümkün olduğunca çabuk ve seri hareket etme gerekliliği, usul kurallarına göre maddi hukuka dayanan hakkın araştırılmasından önce gelir. Maddi hukuka göre kimin haklı kimin haksız olduğu, İcra ve İflâs Kanunu’nun 264’üncü maddesi çerçevesinde itirazın kaldırılması veya itirazın iptali davası çerçevesinde ya da açılacak bir menfi tespit veya istirdat davası sırasında incelenerek sonuçlandırılacaktır. Ayrıca, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için “alacağın yargılamayı gerektirmemesi” şeklinde bir koşul kanunda öngörülmemiştir. Aksine, ihtiyati hacze konu her alacağın, kural olarak İİK’nın 264’üncü maddesi kapsamında “yargılamayı gerektirmesi” olasılığı, kanunda açıkça kabul edilmektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, ihtiyati haciz isteyen vekilinin talebine dayanak yaptığı anlaşılan anlaşma, faturalar ve sevk irsaliyelerinin alacağın varlığına ve muaccel olduğuna kanaat getirilmesine elverişli belgeler olup olmadığı üzerinde durularak, varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, alacağın varlığının tespitinin yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle ihtiyati haczin kaldırılması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle ihtiyati haciz isteyen vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 29.01.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.