YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/3154
KARAR NO : 2006/4957
KARAR TARİHİ : 04.05.2006
Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankanın Merkez Şubesi nezdindeki hesabına ana paranın faizi olarak geçen paranın takibe rağmen ödenmediğini, alacağın tahsili için girişilen icra takibine de haksız olarak itiraz edildiğini iddia ederek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, cevap ve karşı dava dilekçesinde, müvekkili bankanın müşterisi olan davacı-karşı davalının 23.2.2001 tarihi ile 14.3.2001 tarihleri arasında bankada gecelik (o/n) işlemleri yaptırıp, fahiş miktarda %1821 brüt faiz aldığını, bu durum karşısında müvekkili bankanın yüksek faiz oranını ödememe yoluna gittiğini, davacının talep ettiği dürüstlük kuralına aykırı ve gabin teşkil eden fahiş faiz oranının aynı zamanda BK.’nun 20.maddesine göre ahlaka da aykırı bulunduğunu bu sebeple aşırı olan kısmın kısmi butlan ile malül olduğunu, faiz anlaşmalarının yapıldığı tarihlerde müvekkili bankanın müzayaka halinde bulunduğunu, gabinin unsurlarının gerçekleştiğini savunarak davanın reddi ile takip miktarı kadar borçlu olmadıklarının tesbitini talep ve dava etmiştir. Mahkemece toplanan delillere göre olayda gabin koşullarının oluşmadığı gibi, BK.nun 19 ve 20 madde hükümlerini uygulama olanağı bulunmadığı tarafların serbest iradeleriyle sözleşme yaptıklarını, hakkın kötüye kullanılmasından sözedilemeyeceğinden MK.’nun 2.maddesinde belirlenen iyiniyet kurallarından bahsedilemeyeceği ve bu kurala dayanılamayacağı, davalı-karşı davacı bankanın sözleşme uyarınca belirlenen gecelik faizlerin tamamını ödemekle yükümlü olduğu, icra takibine yapmış olduğu itirazın bu itibarla yasal dayanaktan yoksun bulunduğu temerrüdün takiple başladığı, 4389 sayılı yasanın 15-9/b maddesi uyarınca banka TMSF’ye geçtiğinden %40 inkar tazminatı uygulanamayacağı gerekçesi ile asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Banka vekili diğer tarafın şubat 2001 tarihinde yaşanan ekonomik kriz koşulları ve bankanın müzayaka halinden yararlanarak gecelik mevduat işlemleri yaptığını, bu şekilde yüksek faiz geliri elde ettiğini ileri sürerek itirazın iptali davasının reddini istemiştir.
Dosyaya sunulan bağımsız denetçiler tarafından düzenlenmiş rapora göre bankanın birikmiş zararının 1.9 katrilyon TL. olduğu belirtilmiştir. Bankanın müzayaka halinde olduğu sabit olduğundan mevduat hesabında bulunan paranın miktarı önemli değildir. Zira banka içinde bulunduğu aşırı likidite ihtiyacı nedeniyle mevduat kaçışını engellemek için bu konumda olmayan bankaların faiz oranlarının üzerinde gecelik mevduat kabul ederek faiz verdiği ve ivazlar arasında nispetsizlik bulunduğu dosyaya sunulan rapor ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Davalı bankanın ödemeyi kabul ettiği faiz oranlarının, faiz anlaşmalarının yapıldığı tarihlerde TMSF’ne devredilmeyen diğer bankaların faiz oranları ile karşılaştırıldığında aralarındaki açık bir fark olup, davacının davalı bankanın müzayaka halinde olması nedeniyle uygulamak zorunda kaldığı faiz oranlarından yarar sağlamıştır.
Mahkemece bu yönler gözetilerek itirazın iptali davasının reddine, menfi tesbit davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelemesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine,11.5.2006 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine ve özellikle bozmadan sonra alınan ayrıntılı incelemeyi içeren ve Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi kurulu raporunda da açıkça belirtildiği üzere somut olayda “Gabin” in objektif ve sübjektif koşullarının oluşmadığı gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun yerel mahkeme kararının onanması gerektiğini düşündüğümden sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılamıyorum.