YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/5217
KARAR NO : 2021/2778
KARAR TARİHİ : 10.03.2021
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 5187 Sayılı Kanuna Aykırılık
HÜKÜMLER : Beraat
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
5187 sayılı Kanun’un “Düzeltme ve cevap” başlıklı 14/1. maddesi;
“Süreli yayınlarda kişilerin şeref ve haysiyetini ihlâl edici veya kişilerle ilgili gerçeğe aykırı yayım yapılması halinde, bundan zarar gören kişinin yayım tarihinden itibaren iki ay içinde göndereceği suç unsuru içermeyen, üçüncü kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmayan düzeltme ve cevap yazısını; sorumlu müdür hiçbir düzeltme ve ekleme yapmaksızın, günlük süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren en geç üç gün içinde, diğer süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren üç günden sonraki ilk nüshada, ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda, aynı puntolarla ve aynı şekilde yayımlamak zorundadır…”
“Düzeltme ve cevabın yayımlanmaması” başlıklı 18. maddesi ise;
“Düzeltme ve cevabın yayımlanmasına ilişkin kesinleşmiş hâkim kararlarına uymayan sorumlu müdür ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili, onmilyar liradan yüzellimilyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır. Ağır para cezası, bölgesel süreli yayınlarda yirmimilyar liradan, yaygın süreli yayınlarda ellimilyar liradan az olamaz.
Sorumlu müdür ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili hakkında verilen ağır para cezasının ödenmesinden yayın sahibi, sorumlu müdür ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili ile birlikte müteselsilen sorumludur.
Düzeltme ve cevap yazısının yayımlanmaması veya 14 üncü maddenin birinci fıkrasında belirtilen şartlara uyulmaksızın yayımlanması hallerinde hâkim ayrıca, masraflar yayın sahibi tarafından karşılanmak üzere, bu yazının tirajı yüzbinin üzerinde olan iki gazetede ilân şeklinde yayımlanmasına da karar verir.” hükümlerini içermektedir.
Düzeltme ve cevabın yayımlanmaması suçu, seçimlik hareketli bir suç olmakla, suçun maddi unsurunu oluşturan fiil (suça konu eylem); düzeltme ve cevap metninin yayımlanmasına dair kesinleşmiş kararın, usulüne uygun şekilde tebliğine sorumlu müdüre tebliğine rağmen, günlük süreli yayınlarda tebliğden itibaren üç gün içinde, diğer süreli yayınlarda ise tebliğden sonraki ilk nüshada “hiç” yayımlanmaması veya “gereği gibi” yayımlanmamasıdır. Suçun failleri ise; kanun metninde açıkça yazılı olduğu üzere sorumlu müdür ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkilidir.
Buna göre;
1-) Sanık … hakkında kurulan hükme yönelik olarak;
Düzeltme ve cevap metninin yayımlandığı tarihteki gazete künyesinden, sorumlu müdürün sanık … olduğu, ancak bağlı olduğu yetkilinin kim olduğunun denetime elverişli olacak şekilde açıkça yazılmadığı, sanık …’ın savunmasında bu hususa değinilmediği, sanık …’ın gazetenin genel yayın yönetmeni olduğu ancak sorumlu müdürün kendisine bağlı olup olmadığının gerek soruşturma aşamasında gerekse kovuşturma aşamasında denetime elverişli biçimde belirlenemediği anlaşılmakla, bu hususta gerekli araştırmanın yapılması ve sanığın hukuki durumunun buna göre belirlenmesi gerekirken eksik kovuşturma sonucu hüküm kurulması,
2-) Sanık … hakkında kurulan hükme yönelik ise;
Temyize konu dava dosyasındaki somut uyuşmazlıkta, düzenlenen iddianame içeriğinde; sorumlu müdür … adına çıkarılan tebligatın 28.07.2014 günü usulüne uygun biçimde tebliğ edildiği, buna rağmen düzeltme ve cevap metninin aynı gazetenin 30.07.2014 tarihli nüshasında, 5187 sayılı Kanun’un 14. maddesinde yazılı usule göre yayımlanmadığı, sanıkların bu yöndeki eylemlerinin suç oluşturduğu iddiasıyla açılan kamu davasında;
Mahkemece; düzeltme ve cevabın yayımlanmasında kanun koyucunun amacının, kişiler hakkında şeref ve haysiyeti ihlal edici veya gerçeğe aykırı yapılan yayınların kamuoyuna usulünce duyurulması olduğundan, hukukun mutlak şekilci uygulamasının adalet kavramı konusunda zedeleyici olabileceği hususunun değerlendirilmesi gerektiğinden, süresinde ve usulüne uygun yayımlanan bir metnin sırf doğru sütunda veya satırda yayımlanmadığı gerekçesiyle eylemi 5187 sayılı Kanun’un 18. maddesine göre yaptırıma tabi tutmanın sorumlu müdür veya ilgili yetkilinin yanında tüm tüzel kişiyi de cezaya tabi tutacağı ve gazeteyi cezalandırır bir hale getireceğinden, somut olayda süresinde yapılan düzeltme ve cevap metni yayınının aynı sayfalarda yayımlandığı, sanıkların suç kastıyla hareket etmediklerinin kabul edilmesi gerektiğinden bahisle sanıkların beraatine karar verilmiştir.
Temyize konu dosya üzerinde yapılan incelemede; düzeltme ve cevap metnine konu asıl haberin gazetenin 1. sayfasının üst tarafından sürmanşetten verildiği, haberin ayrıntılarının gazetenin 12. sayfasının da üst tarafında ve büyük başlıklar altında yapıldığı, 30.07.2014 tarihli nüshada yapılan düzeltme ve cevap metnine dair duyurunun ise 1. sayfanın en altında sağ alt köşede küçük bir kutu içinde yer aldığı, 12. sayfadaki düzeltme ve cevap metninin devamının da yine sayfanın sağ alt köşesinde düz yazı halinde yayımlandığı görülmüştür.
Bu nedenlerle, mahkemece düzeltme ve cevap metninin gereği gibi yayımlanmadığı gözetilmek suretiyle sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, beraat hükmü kurulması,
Kabule göre ise;
1-) Gerekçeli kararda, sanıkların “suç işleme kastının olmadığı”ndan dolayısıyla kast veya taksirinin bulunamadığından bahsedilmesi karşısında; mahkemece CMK’nin 223/2-c maddesi gereği beraatine karar verilmesi gerekirken; CMK’nin 223/2. maddesinde belirtilen hallerden hangisine dayanıldığı gösterilmeksizin, sadece “beraatine” karar verilerek, CMK’nin 230/2. maddesine aykırı şekilde hüküm kurulması,
2-) Dairemizin 28.09.2020 tarihli 2020/1515 E. 2020/11589 K. sayılı kararında gerekçeleri belirtildiği üzere;
Basit yargılama usulüne dair esasları düzenleyen ve hükümden sonra (24.10.2019 tarihinde) yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanunla değişik 5271 sayılı “basit yargılama usulü” başlıklı CMK’nin 251/3. maddesinin sadece bir usul hükmü olmadığı, aynı zamanda maddi ceza hukukuna dair bir hüküm olduğu, bu nedenle basit yargılama usulünün yürürlük tarihini gösteren Geçici 5/(1)-d. maddesinde yazılı “hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalar yönünden” kısmının Anayasa ve uluslararası sözleşme metinlerinde düzenlenen “suç ve cezaların kanuniliği” ve “lehe kanun” ilkelerine aykırı olduğu, Anayasa’ya ve tarafı olduğumuz temel haklara dair uluslararası sözleşmelere (ve özellikle AİHS’ye) aykırı bu durumun Yüksek Yargıtay tarafından dikkate alınması gerektiği anlaşılmakla,
Mahkemece sanıklar lehine sonuç doğurabilecek nitelikteki “basit yargılama usulünün” uygulanma şartları yönünden sanıkların hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş ve katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 10.03.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.