Yargıtay Kararı 19. Ceza Dairesi 2020/5055 E. 2021/2057 K. 24.02.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/5055
KARAR NO : 2021/2057
KARAR TARİHİ : 24.02.2021

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 5187 Sayılı Kanuna Aykırılık
HÜKÜM : Beraat

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1-) 5187 sayılı Kanun’un “Düzeltme ve cevap” başlıklı 14/1. maddesi;
“Süreli yayınlarda kişilerin şeref ve haysiyetini ihlâl edici veya kişilerle ilgili gerçeğe aykırı yayım yapılması halinde, bundan zarar gören kişinin yayım tarihinden itibaren iki ay içinde göndereceği suç unsuru içermeyen, üçüncü kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmayan düzeltme ve cevap yazısını; sorumlu müdür hiçbir düzeltme ve ekleme yapmaksızın, günlük süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren en geç üç gün içinde, diğer süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren üç günden sonraki ilk nüshada, ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda, aynı puntolarla ve aynı şekilde yayımlamak zorundadır…”
“Düzeltme ve cevabın yayımlanmaması” başlıklı 18. maddesi ise;
“Düzeltme ve cevabın yayımlanmasına ilişkin kesinleşmiş hâkim kararlarına uymayan sorumlu müdür ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili, onmilyar liradan yüzellimilyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır. Ağır para cezası, bölgesel süreli yayınlarda yirmimilyar liradan, yaygın süreli yayınlarda ellimilyar liradan az olamaz.
Sorumlu müdür ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili hakkında verilen ağır para cezasının ödenmesinden yayın sahibi, sorumlu müdür ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili ile birlikte müteselsilen sorumludur.
Düzeltme ve cevap yazısının yayımlanmaması veya 14 üncü maddenin birinci fıkrasında belirtilen şartlara uyulmaksızın yayımlanması hallerinde hâkim ayrıca, masraflar yayın sahibi tarafından karşılanmak üzere, bu yazının tirajı yüzbinin üzerinde olan iki gazetede ilân şeklinde yayımlanmasına da karar verir.” hükümlerini içermektedir.
Temyize konu kamu davasının, sorumlu müdür olan sanığa 18.12.2014 günü tebliğ edilen, … 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 13.10.2014 tarihli, 2014/2041 D.İş. sayılı düzeltme ve cevabın yayımlanmasına dair itiraz üzerine kesinleşen kararında aynen; “…düzeltme ve cevap yazısının, …aynen ve tamamen, ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda aynı puntoda ve aynı şekilde yayımlanmasına,…” karar verilmiştir.
İddianameye konu edilen eylem, kesinleşen kararın tebliğine rağmen süresi içinde düzeltme ve cevap metnini yayımlamamaktır. Açılan kamu davası sonucu yerel mahkemece kurulan beraat hükmünün gerekçesinde; “sırf metin doğru satırda yada sütunda yayınlanmadı diye eylemi 18. madde yönünden yaptırıma tabi tutmanın gazeteyi cezalandırır hale gelen bir durum ortaya çıkardığı” ve “sanığın ilgili gazetenin 18.12.2014 tarihli nüshasının 1. ve 5. sayfalarında düzeltme ve cevap metnini yayımlamakla halkı doğru şekilde bilgilendirdiğinden bahisle suç işleme yönündeki kastının bulunmadığı”ndan bahisle beraatine karar verilmiştir.
Temyize konu dosya üzerinde yapılan incelemede;
– Suça konu düzeltme ve cevap metninin yayımlandığı 18.12.2014 tarihli gazete nüshasının sanık müdafiince dosyaya sunulduğu, ancak düzeltme ve cevaba konu olan haberin yer aldığı 17.07.2014 tarihli gazete nüshasının dosya içerisinde bulunmadığı, dolayısıyla düzeltme ve cevabın “usulüne uygun şekilde yayımlanıp yayımlanmadığının” anlaşılamadığı,
– Sanığın ilgili gazetenin 18.12.2014 tarihli nüshasındaki künyesinde “yazı işleri müdürü” olarak gösterildiği, ancak suç tarihinde 5187 sayılı Kanun kapsamında “sorumlu müdür” olup olmadığının denetime elverişli şekilde belirlenemediği,
– Sanık müdafiinin kesinleşen kararı 15.12.2014’te tebliğ aldıklarını ve kesinleşen mahkeme kararını, tekzip metnini 18.12.2014 günü yayımlayarak yerine getirdiklerini savunması karşısında; itirazın reddine dair merci kararının 18.12.2014’te itiraz eden gazetenin avukatına tebliğ edildiğinin anlaşılması ve kesinleşmiş hakim kararının “sorumlu müdüre” bildirilip bildirilmediğinin, dolayısıyla “suça konu fiilin” ve “suç tarihinin” ortaya konulamadığı,
– Mahkemece (tensiben) düzeltme ve cevap metninin yayımlanmasına dair değişik iş dosyasının incelenmek üzere istenmesine karar verildiği, ancak yargılama safahatından ilgili dosyanın gönderilip gönderilmediğinin takip edilmediği görülmekle;
Mahkemece, yukarıda yazılı hususların araştırılması suretiyle sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik kovuşturma sonucu yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
2-) Dairemizin 28.09.2020 tarihli 2020/1515 E. 2020/11589 K. sayılı kararında gerekçeleri belirtildiği üzere;
Basit yargılama usulüne dair esasları düzenleyen ve hükümden sonra (24.10.2019 tarihinde) yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanunla değişik 5271 sayılı “basit yargılama usulü” başlıklı CMK’nin 251/3. maddesinin sadece bir usul hükmü olmadığı, aynı zamanda maddi ceza hukukuna dair bir hüküm olduğu, bu nedenle basit yargılama usulünün yürürlük tarihini gösteren Geçici 5/(1)-d. maddesinde yazılı “hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalar yönünden” kısmının Anayasa ve uluslararası sözleşme metinlerinde düzenlenen “suç ve cezaların kanuniliği” ve “lehe kanun” ilkelerine aykırı olduğu, Anayasa’ya ve tarafı olduğumuz temel haklara dair uluslararası sözleşmelere (ve özellikle AİHS’ye) aykırı bu durumun Yüksek Yargıtay tarafından dikkate alınması gerektiği anlaşılmakla,
Mahkemece sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikteki “basit yargılama usulünün” uygulanma şartları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu,
Kabule göre ise;
Gerekçeli kararda, sanığın “suç işleme kastının olmadığı”ndan dolayısıyla kast veya taksirinin bulunamadığından bahsedilmesi karşısında; mahkemece sanığın CMK’nin 223/2-c maddesi gereği beraatine karar verilmesi gerekirken; CMK’nin 223/2. maddesinde belirtilen hallerden hangisine dayanıldığı gösterilmeksizin, sadece “beraatine” karar verilerek, CMK’nin 230/2. maddesine aykırı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş ve katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 24.02.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.