YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/3161
KARAR NO : 2020/12796
KARAR TARİHİ : 14.10.2020
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nu aykırılıktan kabahatli … hakkında düzenlenen İzmir Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü’nün 20/01/2019 tarihli ve MA 36426528 sıra nolu trafik idarî para cezası karar tutanağına yönelik başvurunun, görevde bulunan hakim savcılar hakkında 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 93. maddesine göre işlem yapılması gerektiğinden bahisle kabulü ile anılan idari yaptırım kararının kaldırılmasına dair Akhisar Sulh Ceza Hakimliğinin 05/02/2019 tarihli ve 2019/332 değişik iş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 12/06/2020 gün ve 11557 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekinde bulunan dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19/06/2020 gün ve KYB-2020-52590 sayılı ihbarnamesi ile Dairemize gönderilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
Benzer bir olay nedeniyle verilen Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 09/07/2013 tarihli ve 2013/5794 Esas, 2013/16526 Karar sayılı ilâmı ile Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 14/05/2015 tarihli ve 2015/2556-1529 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, idarî para cezasını gerektiren eylemin 2802 sayılı Kanun’un 93. maddesi kapsamında kişisel suç olduğunun anlaşılması halinde, anılan Kanun’un “kişisel suçlarda soruşturma ve kovuşturma” kenar başlıklı 93/1. maddesinde yer alan “Hâkim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisi, ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il Cumhuriyet başsavcılığı ve aynı yer ağır ceza mahkemesine aittir.” şeklindeki düzenleme ile 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 24. maddesinde yer alan “Kovuşturma konusu fiilin kabahat oluşturduğunun anlaşılması hâlinde mahkeme tarafından idarî yaptırım kararı verilir.” şeklindeki düzenleme ile benzer bir konuda,
Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 13/10/2019 tarihli ve 2019/31490 Esas, 2019/12160 sayılı ilamında yer alan, “01.03.1926 tarihli (Mülga) 765 sayılı Türk Ceza Kanunu 1. maddesi; “Kanun’un sarih olarak suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilmez. Kanunda yazılı cezalardan başka bir ceza ile de kimse cezalandırılamaz. Suçlar; cürüm veya kabahattir…” 24.02.1983 tarihli 2802 sayılı Kanun’un en son 02.01.2017 tarihinde 680 sayılı KHK ile (yetki yönünden) değişen “Kişisel suçlarda soruşturma ve kovuşturma” başlıklı 93. maddesi; “… Hâkim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisi, ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il Cumhuriyet başsavcılığı ve aynı yer ağır ceza mahkemesine aittir. Adalet Bakanlığı merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarındaki hakim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma Ankara Cumhuriyet Başsavcısı ve ağır ceza mahkemesine aittir…” 30.03.2005 tarihli 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Başvurunun incelenmesi” başlıklı 28. maddesi;
“…Başvuru üzerine mahkemece yapılan ön inceleme sonucunda;
a) Yetkili olmadığının anlaşılması halinde dosyanın yetkili sulh ceza mahkemesine gönderilmesine,
b) Başvurunun süresi içinde yapılmadığının, başvuru konusu idarî yaptırım kararının sulh ceza mahkemesinde incelenebilecek kararlardan olmadığının veya başvuranın buna hakkı bulunmadığının anlaşılması halinde, bu nedenlerle başvurunun reddine,
c) (a) ve (b) bentlerinde sayılan nedenlerin bulunmaması halinde başvurunun usulden kabulüne, Karar verilir…” “Genel kanun niteliği” 3. maddesi;
“…Bu Kanunun;
a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,
b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında, uygulanır…” hükümlerini amirdir.
Hakim ve savcılar da diğer bireyler gibi suç veya kabahat işleyebilirler. Keza hakim ve savcıların, tüm bireyler gibi işleyebileceği suç veya kabahatler dolayısıyla kanun ve hukuk gereği cezalandırılmaları, hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Ancak, hakim ve savcıların, diğer kamu görevlileri ve bazı meslek sahipleri gibi statülerinden kaynaklı olarak, işledikleri kabahat veya suçlar yönünden tabi oldukları özel soruşturma ve kovuşturma usulleri vardır ve haklarında mevcut özel kanun hükümlerinin uygulanması da hukuk devletinin bir başka gereğidir. Kabahatler karşısında uygulanan idari para cezalarına karşı başvurulara bakmakla görevli Sulh Ceza Hakimliklerinin uygulamakla yükümlü olduğu 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 28. maddesi, özel kanunlarda hüküm olmayan hallerde bu hakimlikleri usulen görevli ve yetkili kılmaktadır. Dolayısıyla, başvuruyu incelemeye yetkili merci tarafından yapılacak ilk iş, başvuran kişi, uygulanan idari yaptırım veya dosyanın özelliğinden kaynaklı olarak diğer yasalarda özel bir hüküm olup olmadığının tespiti ve buna göre gecikmeksizin başvurunun usulden kabul veya reddine karar vermektir.
5326 sayılı Kabahatler Kanunundan önce de yürürlükte bulunan 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nda “görev suçu” – “kişisel suç” ayrımına gidildiği, o tarihte yürürlükte bulunan 765 sayılı (mülga) TCK’da “suç” kavramının ve tanımının “cürüm ve kabahatler”den oluştuğu, 2802 sayılı Kanun’da kastedilen “kişisel suç” deyiminin, hakimlerin görevleri sırasında veya görevleriyle ilgili işledikleri suçlar dışındaki tüm “cürüm ve kabahatleri” kapsadığı, 5326 sayılı Kanun ile kabahate konu fiillerin değil kabahat fiili karşılığında öngörülen yaptırımların değiştiği, keza 2802 sayılı Kanunda eskiden suç kapsamında olan ve kabahatten ayrı bir kavram olan cürümlere özgü bir soruşturma ve kovuşturma usulü getirilmediği gibi, bu hususta cürüm ve kabahat ayrımına da gidilmediği, dolayısıyla 2802 sayılı Kanun’da bu tanımla eski yasadaki tüm suçlar yönünden, cürüm ve kabahat ayrımı yapılmaksızın ve her iki eylemi de içine alacak şekilde, hakimlerin işlediği iddia edilen kahabatlerin de “kişisel suç” tanımı içinde değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla;” şeklindeki açıklamalar ile sözü edilen mevzuat ve dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; kolluk tarafından hakim ve savcı hakkında idari yaptırım karar tutanağı düzenlenmesinin akabinde, Sulh Ceza Hakimliğinden bu konuda bir talepte bulunulduğunda, usulden ret kararı verilmesi gerekmekte olup, ortada ister idari yaptırım tespit tutanağı ister idari para cezasına ilişkin idari yaptırım karar tutanağı olsun, hâkim ve savcıların kişisel suç kapsamında değerlendirilen ve idarî para cezasını gerektiren eylemleri için idarî yaptırım uygulanmasını engelleyen herhangi bir hüküm bulunmadığı, son soruşturma mercii olarak ilgili hakim ve savcının görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il Cumhuriyet başsavcılığınca talepte bulunulması üzerine aynı yer ağır ceza mahkemesince eğer tespit tutanağı var ise, idari yaptırım uygulanmasına veya uygulanmasına yer olmadığına, idari para cezası var ise bu kez idari para cezası iptal edilerek kabahatli hakim ve savcının kabahat eyleminin sübut bulması halinde idari yaptırım kararını kendisinin verebileceği, aksi kanaatte ise idari yaptırım uygulanmasına yer olmadığına dair karar verebileceği, bu bağlamda, Akhisar Sulh Ceza Hâkimliği tarafından başvurunun usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla, gereği görüşülüp düşünüldü;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 14/10/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.