Yargıtay Kararı 19. Ceza Dairesi 2020/2088 E. 2021/526 K. 26.01.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/2088
KARAR NO : 2021/526
KARAR TARİHİ : 26.01.2021

MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi
SUÇ : 6831 sayılı Kanuna Aykırılık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Yerel Mahkemece bozma üzerine verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre; sanık hakkında 6831 sayılı Kanunu’nun 93/1. maddesine muhalefet suçundan yapılan yargılama neticesinde mahkemece aynı kanunun 93/1,93/2 maddeleri uygulanarak mahkumiyet kararı verildiği, bu kararın sanık tarafından temyizi üzerine Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 21/05/2012 gün, 2011/8561Esas ve 2012/2051 Karar sayılı ilamıyla suç vasfında yanılgıya düşüldüğü gerekçesiyle bozma kararı verilerek dosyanın yeniden karar verilmek üzere mahkemesine gönderildiği, mahkemesince yapılan yargılamada Yargıtay özel dairenin bozma ilamına uyulmayarak bozma öncesi kararında direnilmesine karar verilerek dosyanın Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderildiği, Yargıtay 3. Ceza Dairesi de 23/02/2017 gün, 2017/507-1796 EK sayılı ilamıyla; mahkemenin direnme kararı hususunda karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderildiği, Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından yapılan inceleme neticesinde 2017/3-193 Esas ve 2020/93 Karar sayılı ilamıyla yerel mahkemenin direnme kararının isabetli olduğuna karar verilerek Yargıtay 3.Ceza Dairesi kapatılmış olduğundan, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nun işbölümü kararı gereğince Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
Yükletilen suçun sanık tarafından işlendiğinin kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanun’da öngörülen suç tipine uyduğu,
Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.
Ancak,
Avukatlık Asgari Ücret tarifesinde vekalet ücreti, maktu ve nisbi olmak üzere belirlenmiştir.
Maktu vekalet ücreti, davanın konusunun para olmadığı veya para ile ölçülemediği hallerde belirlenen ücret, nispi vekalet ücret ise davanın konusunun para olması veya para ile ölçülebilir olması halinde bu değer üzerinden belirlenen ücrettir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 365/2. maddesinin aksine ceza davalarında şahsi hak talebi halinde mahkemece bu hususta da karar verilmesi gerektiği yolunda bir düzenleme bulunmaması ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 112, 113 ve 114. maddeleri hükümleri karşısında; davada kendisini vekille temsil ettiren katılan İdare lehine hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken ayrıca müsaderesine karar verilen sabit tesisler üzerinden nispi vekalet ücretine de hükmedilmesi,
Kanuna aykırı ve sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün BOZULMASINA, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca bu aykırılık, yeniden yargılama yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bulunduğundan hüküm fıkrasında yer alan nispi vekalet ücretinin çıkarılması suretiyle başkaca yönleri kanuna aykırı bulunan hükmün tebliğnameye uygun olarak, DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 26.01.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.