YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/34999
KARAR NO : 2021/5054
KARAR TARİHİ : 28.04.2021
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nu aykırılıktan Sinop Cumhuriyet Savcısı … hakkında düzenlenen Kastamonu Bölge Trafik Denetleme Şube Müdürlüğünün 29/12/2018 tarihli ve HM 995406 sıra nolu trafik idarî para cezası karar tutanağı ile uygulanan 235,00 Türk lirası idari para cezasına yönelik başvurunun reddine dair Taşköprü Sulh Ceza Hakimliğinin 11/04/2019 tarihli ve 2019/76 değişik iş sayılı kararı aleyhine, Adalet Bakanlığı’nın 03.12.2019 gün ve 17028 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.12.2019 gün ve KYB. 2019/124775 sayılı ihbarnamesi ile dairemize gönderilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 18/09/2017 tarihli ve 2016/15714 esas, 2017/6945 karar sayılı ilâmında yer alan, “Hakim ve savcılar da diğer bireyler gibi suç veya kabahat işleyebilirler. Keza hakim ve savcıların, tüm bireyler gibi işleyebileceği suç veya kabahatler dolayısıyla kanun ve hukuk gereği cezalandırılmaları, hukuk devleti olmanın bir gereğidir.
Ancak, hakim ve savcıların, diğer kamu görevlileri ve bazı meslek sahipleri gibi statülerinden kaynaklı olarak, işledikleri kabahat veya suçlar yönünden tabi oldukları özel soruşturma ve kovuşturma usulleri vardır ve haklarında mevcut özel kanun hükümlerinin uygulanması da hukuk devletinin bir başka gereğidir.
Kabahatler karşısında uygulanan idari para cezalarına karşı başvurulara bakmakla görevli Sulh Ceza Hakimliklerinin uygulamakla yükümlü olduğu 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 28. maddesi, özel kanunlarda hüküm olmayan hallerde bu hakimlikleri usulen görevli ve yetkili kılmaktadır. Dolayısıyla, başvuruyu incelemeye yetkili merci tarafından yapılacak ilk iş, başvuran kişi, uygulanan idari yaptırım veya dosyanın özelliğinden kaynaklı olarak diğer yasalarda özel bir hüküm olup olmadığının tespiti ve buna göre gecikmeksizin başvurunun usulden kabul veya reddine karar vermektir.
5326 sayılı Kabahatler Kanunundan önce de yürürlükte bulunan 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nda “görev suçu” – “kişisel suç” ayrımına gidildiği, o tarihte yürürlükte bulunan 765 sayılı (mülga) TCK’da “suç” kavramının ve tanımının “cürüm ve kabahatler”den oluştuğu, 2802 sayılı yasada kastedilen “kişisel suç” deyiminin, hakimlerin görevleri sırasında veya görevleriyle ilgili işledikleri suçlar dışındaki tüm “cürüm ve kabahatleri” kapsadığı, 5326 sayılı yasa ile kabahate konu fiillerin değil kabahat fiili karşılığında öngörülen yaptırımların değiştiği, keza 2802 sayılı Kanunda eskiden suç kapsamında olan ve kabahatten ayrı bir kavram olan cürümlere özgü bir soruşturma ve kovuşturma usulü getirilmediği gibi, bu hususta cürüm ve kabahat ayrımına da gidilmediği, dolayısıyla 2802 sayılı yasada bu tanımla eski yasadaki tüm suçlar yönünden, cürüm ve kabahat ayrımı yapılmaksızın ve her iki eylemi de içine alacak şekilde, hakimlerin işlediği iddia edilen kabahatlerin de “kişisel suç” tanımı içinde değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenle idari para cezasına karşı başvurunun usulden reddine, dosyanın incelemeyi yapmakla görevli ve yetkili mercie gönderilmesine karar verilmesi gerektiği,” şeklindeki açıklamalar karşısında, idarî para cezasını gerektiren eylemin 2802 sayılı Kanun’un 93. maddesi kapsamında kişisel suç olduğunun anlaşılması halinde, anılan Kanun’un “kişisel suçlarda soruşturma ve kovuşturma” kenar başlıklı 93/1. maddesinde yer alan “Hâkim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisi, ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il Cumhuriyet başsavcılığı ve aynı yer ağır ceza mahkemesine aittir.” şeklindeki düzenleme uyarınca, Hâkimler ve Cumhuriyet Savcıları hakkındaki idarî para cezası karar tutanaklarının ilgilinin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki ağır ceza mahkemesince karara bağlanacağı ve bu nedenle başvurunun usulden reddine, dosyanın incelemeyi yapmakla görevli ve yetkili merciiye gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla,
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Kanun yararına bozmaya konu somut uyuşmazlıkta; henüz birinci sınıf hakim-savcı olmamış başvuranın, 29.12.2018 tarihinde şehirler arası otoyolda hız limitini %10’dan fazla aşmak suretiyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na aykırı olarak kabahat işlediği iddiasıyla, hakkında Kastamonu Bölge Trafik Denetleme Şube Müdürlüğünce, 2918 sayılı Kanun’un 51/2-a maddesi uyarınca idari para cezası karar tutanağı düzenlendiği, başvuran yargı mensubunun düzenlenen idari para cezasına karşı, kendisi hakkında idari makamlarca düzenlenen tutanağın 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 93. maddesi uyarınca usulsüz olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Kastamonu Sulh Ceza Hakimliğine başvurduğu, Kastamonu Sulh Ceza Hakimliğince yer yönünden yetkisilik kararı verilerek, dosyanın Taşköprü Sulh Ceza Hakimliğine gönderildiği, Taşköprü Sulh Ceza Hakimliğince (UYAP ve fiziki evrak üzerinden yapılan incelemeye göre) tensip tutanağı hazırlanmaksızın dosya üzerinden doğrudan savunma müzekkeresi yazılmak suretiyle yapılan esaslı inceleme sonucu, gelen yazı cevabına göre dosya üzerinden verilen kararda; idari para cezasının araç plakasına yazıldığı, sonradan kabahatlinin hakim – savcı olduğu öğrenilmiş ise de aracın fotoğraflarından anlaşıldığı üzere hızını azaltmasına rağmen yine de azami hız limitinin üzerinde yapılan bir tespit bulunduğu, kabahatlinin eyleminin idari yaptırımı haklı kıldığından bahisle yapılan başvurunun reddedildiği görülmektedir.
Dairemizin pek çok emsal kararında belirtildiği üzere; hakim ve savcıların işleyebileceği kabahatler dolayısıyla idari yaptırım uygulanması hukuk devletinin bir gereği olmakla birlikte; hakim ve savcıların, hak ve yetkilerini, atama ve özlük haklarını, idari, hukuki ve cezai sorumluluklarını düzenleyen 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nda belirtilen usullere göre tabi oldukları özel yargılama usullerinin uygulanması da hukuk devletinin bir diğer gereğidir. Hakim ve savcıların işleyebileceği kabahatlerin 2802 sayılı Kanun’un 93. maddesi çerçevesinde “kişisel suç” olarak değerlendirilmesi gerektiğine yerleşik içtihatlarla işaret edilmektedir.
2802 sayılı Kanun’un 93. maddesine göre; hakim ve savcıların kişisel suçları dolayısıyla soruşturma ve kovuşturma yapma (dolayısıyla cezai ve idari yaptırım uygulama) hak ve yetkisi; “ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il Cumhuriyet başsavcılığı ve aynı yer ağır ceza mahkemesine”, “Adalet Bakanlığı merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarındaki hakim ve savcıların kişisel suçları hakkında ise; … Cumhuriyet Başsavcısı ve Ağır Ceza Mahkemesine” aittir.
Yukarıda yazılı mevzuat ve açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde;
Taşköprü Sulh Ceza Hakimliğince; kabahatli hakim ve savcının başvurusu üzerine, idari makam / mercilerce düzenlenen idari para cezası karar tutanağının hukuken geçersiz / yok hükmünde olduğunun tespitiyle idari para cezasının kaldırılmasına ve işlendiği iddia edilen kabahat hakkında gereğinin ifası ve idari yaptırım kararı uygulamakla görevli yargı merciinin belirlenmesi amacıyla; dosyanın bir örneğinin ilgilinin görev yaptığı yerin (Sinop) bağlı olduğu (Samsun) Bölge Adliye Mahkemesinin bulunduğu yerdeki il (Samsun) Cumhuriyet Başsavcılığına (ihbar mahiyetinde) gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, başvurunun esastan incelenmek suretiyle kesin olarak reddine karar verildiği ve yetkisiz idari makamlarca düzenlenen idari para cezası kararına hukuka aykırı şekilde kesinlik kazandırıldığı anlaşılmakla,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Taşköprü Sulh Ceza Hakimliğinin 11/04/2019 tarihli ve 2019/76 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nin 309/4-a maddesi gereğince BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, 28.04.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.