Yargıtay Kararı 19. Ceza Dairesi 2019/34471 E. 2021/1887 K. 18.02.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/34471
KARAR NO : 2021/1887
KARAR TARİHİ : 18.02.2021

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na muhalefet suçundan sanık …’ın anılan Kanun’un 71/1, 81/13 ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62. maddeleri gereğince 1 yıl 1 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Sakarya 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/10/2012 tarihli ve 2011/521 esas, 2012/777 sayılı kararını müteakip, katılanın 30/12/2014 tarihli şikayetten vazgeçme dilekçesi üzerine hükümde değişiklik yapılmasına mahal olmadığına, hükmün aynen infazına ilişkin anılan Mahkemenin 13/01/2015 tarihli ve 2011/521 esas, 2012/777 sayılı ek kararına yönelik itirazın reddine dair mercii Sakarya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 04/03/2015 tarihli ve 2015/76 değişik iş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 11.11.2019 gün ve 11496 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekinde bulunan dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.11.2019 gün ve KYB-2019-111483 sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 17. Ceza Dairesinin 20/06/2018 tarihli ve 2018/2503 esas, 2018/9186 karar sayılı ilamında, “….dosya kapsamında sanık Erol …’a yokluğunda verilen 10/10/2017 tarihli kararın tebliği için adı geçenin bilinen en son adresi esas alınarak Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun’un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından, tebligata, Tebligat Kanunu’nun 23/1-8 ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerekirken, doğrudan mernis adresi ile aynı olan bilinen en son adresine “7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi gereğince tebliği rica olunur.” şerhi verilmek suretiyle yapılan tebliğin usulsüz olduğu ve bu itibarla yapılan tebligat işleminin geçersiz olduğu anlaşılmakla; sanığa gerekçeli kararın usulüne uygun tebliğ edilmemesi nedeniyle hükmün kesinleşmediği…” şeklinde belirtildiği üzere, sanığın yokluğunda verilen kararın 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca tebliğ edilerek kesinleştirildiği anlaşılmakta ise de, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10/2. madde ve fıkrasında yer alan “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” şeklindeki düzenleme ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntemin benimsenmiş olduğu, öncelikle bilinen en son adres (bilinen bir adres yoksa ya da bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise mernis adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres) esas alınarak, 7201 sayılı Kanun’un 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun’un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata 7201 sayılı Kanun’un 23/1-8 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği, şeklindeki düzenlemeye nazaran öncelikle sanığın bildirdiği en son adresine tebliğ yapılması, tebliğ edilemediği takdirde adres kayıt sistemindeki en son yerleşim yeri adresine tebliğ işlemi yapılabileceğinden, somut olayda sanığa çıkarılan ilk tebliğin bilinen adrese çıkarılmamış olması sebebiyle geçersiz olduğu, öncelikle sanığın bilinen en son adresine tebliğ yapılmadan mernis adresine ikinci kez tebliğ yapıldığı, bu tebliğde ise komşu Özden Koparan’ın muhatabın nerede olduğunu bilmediği şeklinde tevsik edilmemiş, imzasız ve imzadan imtina şerhi içermeyen şifahi beyanı ile yetinilmesi sebebiyle, ayrıca kararın en yakın komşu/kapıcı/yöneticiye haber verildiği şeklinde matbu açıklama ile yetinildiği, bu kişinin kimliğinin ve imzasının tebligata derç edilmediği cihetle, bu tebliğin de geçersiz olduğu ve kararın kesinleşmediği anlaşılmakla, katılanın hüküm kesinleşmeden evvel şikayetinden vazgeçtiğinin kabulü ile davanın düşürülmesine karar verilmesi gerektiği cihetle, itirazın bu yönden kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla, gereği görüşülüp düşünüldü;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriğinde sanığın soyadının Yavaş yerine Çevik olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak kabul edilmiştir.
Dosya kapsamına göre, yapılan tebligat işlemlerinin kanunda belirtilen usullere aykırı olduğu, bu nedenle talebe konu ilamın usulüne uygun olarak kesinleşmediği ve bu haliyle kanun yararına bozma konusu yapılamayacağı anlaşılmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kanun yararına bozma istemini içerir ihbarnamesinin REDDİNE, 18.02.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.