YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/33953
KARAR NO : 2020/13693
KARAR TARİHİ : 03.11.2020
Seyirden yasaklı kişinin kanunda belirtilen şekilde kolluk kuvvetine müracaat etmemesi suçundan sanık …’ün, 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğinin Önlenmesine Dair Kanun’un 18/9, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43/1 ve 52/2. maddeleri gereğince 620,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Trabzon 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 23/05/2017 tarihli ve 2017/187 esas, 2017/519 sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 11/10/2019 gün ve 94660652-105-61-12693-2019-Kyb sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekinde bulunan dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 22/10/2019 gün ve 2019/100867 sayılı ihbarnamesi ile Daireye verilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 193/2. maddesinde “Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.” ve anılan Kanun’un 195/1. maddesinde ” Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır.” şeklinde belirtilen istisnai durumlar dışında, sanığın sorgusu yapılmadan hüküm kurulmasının mümkün olmadığı gözetilmeden, sanık savunması alınmadan yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla, gereği görüşülüp düşünüldü;
Sanığa 6222 sayılı Kanuna muhalefet etmekten verilen netice 620 TL adli para cezası miktarı itibariyle kesin nitelikte ise de aynı hükümde, sanık hakkında, 6222 sayılı Kanun’un 18. maddesi uyarınca, 1 yıl süre ile güvenlik tedbiri olarak spor müsabakalarını seyirden yasaklama kararı da verildiğinden, hüküm kesinlik kapsamı ve sınırının dışında olup, temyiz yasa yoluna tabi bulunduğu,
Öte yandan, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. …” ve ikinci fıkrasındaki “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” şeklindeki düzenlemeler karşısında, önce sanığın bilinen en son adresine tebligat gönderilmesi, bu adreste tebligatın yapılamaması halinde, 7201 sayılı Kanun’un 10/2. maddesi uyarınca adres kayıt sisteminde tespit edilen adresine, bilinen son adres olarak, tebligat yapılmaya çalışılması, ancak bu şekilde de tebligat yapılamaması halinde, 7201 sayılı Kanun’un 21/2. maddesi uyarınca tebligata, Tebligat Kanunu’nun 23/1-8 ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği cihetle, Mahkemece, kanun yararına bozma istemine konu 23/05/2017 tarihli ve 2017/187 esas, 2017/519 sayılı kararın sanık …’ün adres kayıt sistemindeki adresine doğrudan 7201 sayılı Kanun’un 21/2. maddesine göre tebliği usulsüz olup, kanun yararına bozma istemine konu kararın kesinleşmediği ve kanun yararına bozma istemine konusu yapılamayacağı anlaşılmakla;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteğinin REDDİNE, 03/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.