Yargıtay Kararı 19. Ceza Dairesi 2019/33932 E. 2021/3360 K. 22.03.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/33932
KARAR NO : 2021/3360
KARAR TARİHİ : 22.03.2021

5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklamasının Önlenmesi Hakkındaki Kanun’a aykırılıktan kabahatli Final Varlık Yönetim Anonim Şirketi hakkında … Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığının 17/08/2018 tarihli ve 52055169-858-E.26748 sayı, 1042 karar sayılı idari para cezası kararı ile uygulanan 1.162.540,00 Türk lirası idarî para cezasına karşı yapılan başvurunun reddine dair … 8. Sulh Ceza Hâkimliğinin 05/12/2018 tarihli ve 2018/4755 değişik iş sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin … 9. Sulh Ceza Hâkimliğinin 31/12/2018 tarihli ve 2018/7019 değişik iş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 24/10/2019 gün ve 12118 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekinde bulunan dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01/11/2019 gün ve KYB-2019-104801 sayılı ihbarnamesi ile Dairemize verilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, muteriz şirket hakkında yapılan denetim sonunda düzenlenen Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığının 29/09/2017 tarihli ve 2017-YDR-SPKBU-14/1/YİR-İ/1 sayılı raporunda, tahsil etmek amacıyla ihale usulüyle bankalardan temlik aldığı alacakların borçlularından 281 kişinin kimlik bilgilerinde eksiklikler bulunduğundan bahisle, 5549 sayılı Kanun uyarınca kimlik bilgilerinde eksiklik tespit edilen her bir borçlu için 2016 yılı içindeki ihlâllere uygulanacak idari para cezası tutarı 10.225,00 Türk lirası üzerinden ancak anılan Kanun’un 13/5. maddesi gereğince 2016 yılı idari para cezası üst sınırının 1.162.540,00 Türk lirasını geçemeyeceği gözetilmek suretiyle, toplamda 1.162.540,00 Türk lirası idarî para cezası uygulanmış ise de;
1- 5549 sayılı Kanun’un 6. maddesindeki, “Gerçek kişilerin kimlik tespitinde; ilgilinin adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, uyruğu, kimlik belgesinin türü ve numarası, adresi ve imza örneği, varsa telefon numarası, faks numarası, elektronik posta adresi, iş ve mesleğine ilişkin bilgiler ile Türk vatandaşları için bu bilgilere ilave olarak anne, baba adı ve T.C. kimlik numarası alınır. (2) İlgilinin adı, soyadı, doğum (…)(1) tarihi, T.C. kimlik numarası ve kimlik belgesinin türü ve numarasına ilişkin bilgilerin doğruluğu;(1) a) Türk uyruklular için T.C. nüfus cüzdanı, T.C. sürücü belgesi veya pasaport ile üzerinde T.C kimlik numarası bulunan ve özel kanunlarında resmi kimlik hükmünde olduğu açıkça belirtilen kimlik belgeleri, (2) b) Türk uyruklu olmayanlar için pasaport, ikamet belgesi veya Bakanlıkça uygun görülen kimlik belgesi, üzerinden teyit edilir. Yetkililerce istenildiğinde sunulmak üzere teyide esas kimlik belgelerinin asıllarının veya noterce onaylanmış suretlerinin ibrazı sonrası okunabilir fotokopisi veya elektronik görüntüsü alınır yahut kimliğe ilişkin bilgiler kaydedilir.” şeklinde ve aynı Kanun’un 7. maddesindeki, “Ticaret siciline kayıtlı tüzel kişilerin kimlik tespitinde; tüzel kişinin unvanı, ticaret sicil numarası, vergi kimlik numarası, faaliyet konusu, açık adresi, telefon numarası, varsa faks numarası ve elektronik posta adresi ile tüzel kişiliği temsile yetkili kişinin adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, uyruğu, kimlik belgesinin türü ve numarasına ilişkin bilgiler ve imza örneği ile Türk vatandaşları için bu bilgilere ilave olarak anne, baba adı ve T.C. kimlik numarası alınır.
” şeklindeki düzenlemeler ile Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığının 29/09/2017 tarihli ve 2017-YDR-SPKBU-14/1/YİR-İ/1 sayılı raporunda da, “…Bankalar ve TMSF dahil diğer mali kuruluşlar vadesinde tahsil edemedikleri alacaklarını satmak için fiziki veya elektronik ortamlarda açık artırma veya kapalı zarf usulü ile ihale yapmakta ve ihaleyi kazanan varlık yönetim şirketine alacaklarını devretmektedir. …Dolayısıyla, ihalenin açılması ve kazanılması sonrasında varlık yönetim şirketine borçlulara ilişkin verilen bilgiler, borçlunun adı, soyadı veya ünvanı, kredi türü, TC kimlik no veya vergi sicil no, borcun anapara tutarı ile varsa adli teminatlara ilişkin mahkemesi veya icra dairesi, dava/takip dosya numarası, teminat mektupları ve ipotekli taşınmaz bilgileri ile sınırlı olup, devrolunan alacakların borçluları ile ilgili tüm bilgiler ihaleyi kazanan varlık yönetim şirketine verilmemektedir…” şeklindeki açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, alacağı temlik alan varlık şirketlerine, borçlulara ait bilgilerin, elde olup olunmasına bakılmaksızın, eksik teslim edildiğine ilişkin tereddütün bulunmadığı, yine yapılan ihale öncesinde de alacakları temlik almak üzere ihaleye giren varlık şirketinin, kül halinde ihaleye çıkarılan ve ihalesini kazandığı alacakların borçlularına ilişkin kimlik bilgilerindeki eksiklikleri de tespit etmesinin mümkün olmadığı gibi, 5549 sayılı Kanun’un aradığı manada bir takım borçlulara ilişkin ayrıntılı istenilen kimlik bilgisi eksiklikleri tespit edilse dahi, kül hâlinde ihaleye çıkılması nedeniyle anılan borçluların ihale içerisinden çıkarılamayacağı, bu durumda da zaten kimlik bilgileri eksik teslim edilen borçlular nedeniyle varlık şirketine sorumluluk yüklenemeyeceği, kaldı ki Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmeliğin “Kimlik Tespiti” başlıklı 5. maddesinin, “(1) Yükümlüler;…e) Daha önce elde edilen müşteri kimlik bilgilerinin yeterliliği ve doğruluğu konusunda şüphe olduğunda tutar gözetmeksizin, kimliğe ilişkin bilgileri almak ve bu bilgilerin doğruluğunu teyit etmek suretiyle müşterilerinin ve müşterileri adına veya hesabına hareket edenlerin kimliğini tespit etmek zorundadır.(2) Kimlik tespiti, iş ilişkisi tesisinden veya işlem yapılmadan önce tamamlanır”
şeklindeki düzenlemeye nazaran, borçlulara ilişkin kimlik bilgilerinin eksiksiz alınmasından veya eksik alınması hâlinde eksikliklerin tamamlanmasından alacağın ilk sahibi temlik eden konumundaki alacaklı tüzel kişiliğinin sorumlu olduğu, 5549 sayılı Kanun’un gereğinin anılan tüzel kişi tarafından yerine getirilmesi gerektiği, söz konusu Kanun’dan kaynaklanan yükümlülüğünün asıl alacaklı tarafından uzun süre yerine getirilmemesi nedeniyle alacağı temlik alan varlık şirketinin, bahsedilen eksiklikler nedeniyle sorumlu tutulamayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde,
Kabule göre de;
2- Benzer bir olaya ilişkin Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 22/01/2018 tarihli ve 2017/3035 esas, 2018/522 karar sayılı ilâmında, “… Eczanesi’nde 25.03.2016 tarihinde, Konak İlçe Sağlık Müdürlüğü tarafından yapılan olağan eczane denetiminde 29 adet antibiyotik türünden ilacın reçetesiz olarak satılmış olduğunun tespitinden ibaret olayda, kabahatlinin eyleminin kesintisiz fiille işlendiğinin kabul edilerek her bir ilaç için ayrı ayrı idari yaptırım kararı verilemeyeceği hususu gözetilmeksizin, kabahatli hakkında uygulanacak idari para cezasının 29 ile çarpılarak belirlenmesi ile miktar bakımından hataya düşüldüğü kanaatine varılmakla;…” şeklinde belirtildiği üzere ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 15/2. maddesindeki “Aynı kabahatin birden fazla işlenmesi halinde her bir kabahatle ilgili olarak ayrı ayrı idari para cezası verilir. Kesintisiz fiille işlenebilen kabahatlerde, bu nedenle idari yaptırım kararı verilinceye kadar fiil tek sayılır.” şeklindeki düzenleme karşısında, borçluların kimlik bilgilerindeki eksikliklerin giderilmemesi şeklindeki eylem nedeniyle tek bir rapor düzenlenip bir kez idari yaptırım kararı verilmiş olması nedeniyle, kimlik bilgilerinde eksiklik tespit edilen tüm borçlular yönünden eylemin kesintisiz fiille işlendiği ve tek bir eylem gerçekleştirildiğinin kabulü ile, her bir borçlu nazara alınarak, her bir borçlu bakımından ayrı ayrı idari yaptırım kararı verilemeyeceği hususu gözetilmeksizin, itirazın bu yönden kabulü yerine yazılı şekilde karar verilmesinde, isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309.maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla, gereği görüşülüp düşünüldü;
5411 sayılı Bankacılık Kanunun ”Varlık yönetim şirketi ” başlıklı 143. maddesinin ”Bankalar ve Fon dâhil diğer malî kurumların alacakları ile diğer varlıklarının satın alınması, tahsili, yeniden yapılandırılması ve satılması amacıyla, kuruluş ve faaliyet esasları Kurul tarafından belirlenen varlık yönetim şirketleri de kurulabilir. Varlık yönetim şirketleri alacaklarının tahsili ve alacakların ve/veya diğer varlıkların yeniden yapılandırılması kapsamında alacak tahsili amacıyla edindiği gayrimenkul veya sair mal, hak ve varlıkların işletilmesi, kiralanması ve bunlara yatırım yapılması ve yine alacaklarını tahsil etmek amacıyla borçlularına ilâve finansman sağlamak veya sermayelerine iştirak etmek dâhil olmak üzere her türlü faaliyeti gerçekleştirmeye yetkilidir.
(Ek fıkra: 2/1/2017-KHK-684/5 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7074/5 md.) Sermayesinin yarıdan fazlası doğrudan veya dolaylı olarak kamuya ait olan veya kamu tarafından kontrol edilen bankaların alacaklarının varlık yönetim şirketlerine satışında uygulanacak usul ve esasları belirlemeye Kurul yetkilidir.
Fon kurulacak varlık yönetim şirketlerine sermaye sağlamak suretiyle kurucu ortak veya hissedar olarak katılmaya yetkilidir.
Fonun en az yüzde yirmi hissedar olduğu varlık yönetim şirketleri, Fondan devraldığı alacaklarla ilgili olarak bu Kanunun 132 nci maddesinin sekizinci fıkrası ve 138 inci maddesinin beşinci fıkrasında Fona tanınan hak ve yetkileri kullanır.
Varlık yönetim şirketleri bu kapsamdaki işlemleri nedeniyle doğmuş veya doğması beklenen, ancak miktarı kesin olarak belli olmayan zararlarını karşılamak amacıyla karşılık ayırmak zorundadırlar. Karşılık ayrılacak alacakların nitelikleri ile karşılıklara ilişkin esas ve usûller Kurul tarafından belirlenir. Varlık yönetim şirketlerinin bu fıkra uyarınca ayırdıkları karşılıkların tamamı, ayrıldıkları yılda kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilir.
Bu Kanun kapsamında kurulan varlık yönetim şirketleri ile 4743 sayılı Malî Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 3 üncü maddesinin yedinci fıkrası uyarınca Kurulun çıkarmış olduğu yönetmelik kapsamında kurulan varlık yönetim şirketlerinin yaptıkları işlemler ve bununla ilgili olarak düzenlenen kâğıtlar, kuruluş işlemleri de dâhil olmak üzere kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen beş yıl süresince 488 sayılı Damga Vergisi Kanununa göre ödenecek damga vergisinden, 492 sayılı Harçlar Kanununa göre ödenecek harçlardan, her ne nam altında olursa olsun tahsil edilecek tutarlar 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu gereği ödenecek banka ve sigorta muameleleri vergisinden, kaynak kullanımını destekleme fonuna yapılacak kesintilerden ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 39 uncu maddesi hükmünden istisnadır.
Varlık yönetim şirketi tarafından, bu borçların, taahhütlerin yüklenilmesi veya alacakların, varlıkların devralınması hâlinde, bu borç, taahhüt, alacak ve varlıklarla ilgili olarak, takibi şikayete bağlı suçlar dahil olmak üzere açılmış veya açılacak her türlü ceza davalarında, alacağın devralındığı veya borcun, taahhüdün yüklenildiği tarihten itibaren, suçtan zarar gören olarak, varlık yönetim şirketi kendiliğinden müdahil sıfatını kazanır.
Bu Kanunun yayımı tarihinden önce kurulmuş olan varlık yönetim şirketleri bu Kanun hükümlerine tâbi olarak faaliyetlerini yürütürler. ” hükümlerini amir olduğu, Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmeliğin 4/1-j maddesi uyarınca varlık yönetim şirketlerinin ”yükümlü” olarak kabul edileceğinin belirtildiği, anılan yönetmeliğin 5 vd maddelerinde yükümlüler tarafından kimlik tespitine ilişkin uyulması gereken hususların açıklandığı, 3/1-f , 4 ve 21. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde varlık yönetim şirketlerinin finansal kuruluş olarak kabul edilmemesi nedeni ile ”üçüncü tarafa güven” kapsamında sorumlu tutulamayacağı anlaşılmakla birlikte; yukarıda anılan 5411 sayılı Kanunun 143. maddesi kapsamında kurulmuş olan varlık yönetim şirketlerinin temlik suretiyle ve alacak tahsili amacıyla edindiği gayrimenkul veya sair mal, hak ve varlıkların işletilmesi, kiralanması ve bunlara yatırım yapılması ve yine alacaklarını tahsil etmek amacıyla borçlularına ilâve finansman sağlamak veya sermayelerine iştirak etmek dâhil olmak üzere her türlü faaliyeti gerçekleştirmeye yetkili olduklarının belirtildiği, bu bağlamda, varlık yönetim şirketi tarafından bankalar ve Fon dâhil diğer malî kurumların, usulüne uygun olarak kimlik tespitine ilişkin yükümlülükleri yerine getirmek sureti ile gerçekleştirilen işlemlerden kaynaklanması beklenen ancak tahsil edemedikleri alacaklarını temlik aldıktan sonra edindiği gayrimenkul veya sair mal, hak ve varlıkları işletmeden, kiralamadan, yatırım yapılmadan ve yine alacaklarını tahsil etmek amacıyla borçlularına ilâve finansman sağlamadan, borcu yeniden yapılandırıp taksitlendirme gibi borç miktarı üzerinde değişiklik yapılmaksızın mevcut hali ile tahsil etmesi şeklinde gerçekleşen eylemlerinin yeni bir iş ilişkisi olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, ancak, varlık yönetim şirketleri tarafından alacak temlik alındıktan sonra edindiği gayrimenkul veya sair mal, hak ve varlıkların işletilmesi, kiralanması, yatırım yapılması ve yine alacaklarını tahsil etmek amacıyla borçlularına ilâve finansman sağlanması, taksitlendirme ya da başka bir surette borç miktarı üzerinde değişiklik yapılması durumunda ise artık varlık yönetim şirketinin tesis etmiş olduğu iş ilişkisi nedeni ile kimlik tespitine ilişkin yükümlülüklere uyması gerektiği anlaşılmakla, öncelikle idari para cezasına konu 281 işleme ilişkin tespitin mahiyeti ayrı ayrı tespit edildikten sonra idari para cezasının yerinde olup olmadığının belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verildiği hususunda kanun yararına bozma yoluna gelinip gelinmeyeceğinin takdiri için dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 22/03/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.