YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/29594
KARAR NO : 2021/3264
KARAR TARİHİ : 18.03.2021
MAHKEMESİ :Fikri ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesi
SUÇ : Marka Hakkına Tecavüz
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Suç ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 61/A-5. maddesinde “Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçlardan dolayı cezaya hükmedebilmek için markanın Türkiye’de tescilli olması şarttır.” ve yine aynı Kanun Hükmünde Kararname’nin 9. maddesinde ise “Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayın tarihi itibarıyla hüküm ifade eder.” şeklinde düzenlemelerin yer alması nedeniyle suçta ve cezada kanunilik ilkesi gereği bu suçun öngörülebilir ve belirli olabilmesi açısından tecavüz edildiği iddia edilen markanın tescilli olması ve bu tescilli markanın Resmi Marka Gazetesi’nde yayınlanmış olması gerekir.
Bu açıklamalar ışığında somut olayda sanığa ait iş yerinde yapılan aramada üzerinde “Pepee” marka ve logosu bulunan 2 adet çantanın ele geçirildiği iddiası ile açılan kamu davasının yapılan yargılaması neticesinde, sanık hakkında katılan firma adına tescilli markaya tecavüz etmek suçundan mahkumiyetine kararı verilmiş ise de;
Katılan vekili tarafından dosyaya sunulan ve mahkemece Türk Patent Enstitüsünden onaylı örnekleri getirtilip hükme esas alınan 2013 14041 tescil numaralı markaya ait marka tescil belgesinin incelenmesinde, bu markanın suç tarihinden sonra 31/03/2015 tarih, 434 sayılı Resmi Marka Gazetesi’nde yayınlandığının anlaşılması karşısında; suç tarihi itibariyle, katılanın suça konu çantaları da kapsar şekilde Türk Patent ve Marka Kurumunda tescilli, başkaca markalarının bulunup bulunmadığı araştırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayini gerektiğinin gözetilmemesi,
Kabule göre de;
Uzlaşma teklifinde bulunulduğu tarihte uzlaşma hükümlerinin uygulanmasına yasal olanak bulunmadığı halde, kollukta düzenlenen matbu form üzerinde ve 01.10.2014 tarihli celsede sanık uzlaşmayı kabul etmediğini beyan etmişse de, bir hakkın doğmadan önce kullanılması söz konusu olamayacağından, uzlaşma teklifinin hukuken geçerli olmadığı anlaşılmakla, 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde değişiklik yapılarak madde içeriğinden “etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile” ibaresinin çıkarılması nedeniyle özel bir etkin pişmanlık hükmü olan (suç ve karar tarihinde yürürlükte bulunan) 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 61/7. maddesinin aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin 61/A maddesinde düzenlenen satışa arz etme veya satma suçu yönünden de uzlaştırma kurumunun uygulanmasına engel teşkil etmemesi, uzlaştırmanın soruşturma ve kovuşturmalarda mutlaka öncelikle uygulanması zorunlu bir maddi ceza hukuku ve ceza muhakemesi hukuku kurumu olması karşısında, sanık hakkında 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik CMK’nun 253. ve 254. maddelerinin uygulanması zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş ve sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca, tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 18/03/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.