YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/28986
KARAR NO : 2019/10731
KARAR TARİHİ : 09.07.2019
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 5607 sayılı Kanuna Aykırılık
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1-Sanığın fiili 6455 sayılı Kanun’la değişik 5607 sayılı Kanun’un 3/11. maddesi kapsamında kalmasına karşın anılan Kanun’un 3/10. maddesinden hüküm kurulması,
2-Çağdaş ceza hukukunun temel ilkelerinden biri, cezanın bireyselleştirilmesidir. TCK’nin 61. maddesinde cezanın belirlenmesinde izlenecek yöntem düzenlenmiştir. Temel ceza belirlenirken söz konusu maddenin 1. fıkrasında yedi bent halinde sayılan suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araçlar, suçun işlendiği zaman ve yer, suçun konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı ile failin güttüğü amaç ve saik göz önünde bulundurulacak, aynı Kanun’un 3/1. maddesindeki ”Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur. ” şeklindeki düzenleme de gözetilerek ilgili kanun maddesinde yer alan cezanın alt ve üst sınırları arasında bir ceza takdir edilecektir.
Alt ve üst sınırlar arasında temel cezayı belirleme yetkisi, yargılama süreci boyunca adaleti sağlamaya çalışan, sanığı bazen de suçun niteliğine göre mağduru gözlemleyen, görevinde bağımsız olup, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm veren mahkemeye/hakime tanınmıştır.
Mahkeme/hakim, takdir hakkını kullanarak alt ve üst sınır arasında temel ceza belirlerken, Anayasanın 141/3, 5271 sayılı CMK’nin 34/1 ve 230’uncu maddeleri gereğince gerekçe göstermek zorundadır. Gösterilen gerekçe de objektif, dosya içeriği ile uyumlu, fiile ve faile uygun, adil ve tatmin edici olmalıdır.
Hapis veya adli para cezasını seçenek yaptırım olarak öngören hallerde de suçlunun kişiliği dikkate alınacak ve bu bakımdan da failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri ve ekonomik durumu göz önünde bulundurularak cezalardan hangisinin tercih edildiği belirtilecektir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin süreklilik arz eden kararlarında vurgulandığı gibi kanun koyucu tarafından öngörülen yaptırım ile ulaşılmak istenen amaç arasında da “ölçülülük ilkesi” gereğince makul bir dengenin bulunması gözetilecektir.
Yukarıdaki ilkeler karar gerekçesinde gözetilmeden ve benzer olaylarla karşılaştırıldığında eylem ile ceza arasındaki dengeyi bozacak şekilde hakkaniyet ölçüleri ile bağdaşmayacak biçimde alt sınırdan uzaklaşılarak teşdiden hüküm kurulması,
3-5607 sayılı Kanun’un 5/2. maddesinin “Yedinci fıkrası hariç, 3’üncü maddede tanımlanan suçlardan birini işlemiş olan kişi, etkin pişmanlık göstererek, soruşturma evresi sona erinceye kadar suç konusu eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı kadar parayı Devlet Hâzinesine ödediği takdirde, hakkında, bu kanunda tanımlanan kaçakçılık suçlarından dolayı verilecek ceza yarı oranında indirilir. Bu fıkra hükmü, mükerrirler hakkında veya suçun bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde uygulanmaz” hükmünü içerdiği ve sanığın kovuşturma evresinde Gümrük İdaresi’nin belirlediği zararı ödeyerek kamu zararını karşılama iradesini gösterdiği nazara alınarak suça konu eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı tutarı hesaplanarak bu tutarın ödenmesinin, adil yargılanma hakkının bir unsuru olan sanığa haklarının öğretilmesi yükümlülüğü kapsamında sanığa usulüne uygun olarak hukuki sonuçlarıyla birlikte açıklanması ve sanığın ödediği zarar bedelinin de eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı tutarından indirilmesi gerekliyken bu hak gözetilmeyerek, yazılı şekilde hüküm kurulması,
4- Kasıtlı suçtan hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesi uyarınca hak yoksunluklarına hükmedilmiş ise de, 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 E., 2015/85 K. sayılı kararı ile anılan maddenin bazı hükümlerinin iptal edilmiş olması nedeniyle yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu,
5-Müsadere şartları oluşmayan nakil aracının kayıtlarındaki şerhin hükümle birlikte kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken hüküm kesinleştiğinde kaldırılmasına karar verilmesi,
Kabule göre;
Sanık hakkında 5607 sayılı Kanunun 3/10. maddesine aykırılık suçundan kamu davası açıldığı gözetilmeden, ek savunma hakkı tanınmadan 5607 sayılı Kanunun 3/11. maddesinin uygulanması suretiyle CMK’nin 226/2. maddesine aykırı davranılması,
Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili ile O Yer Cumhuriyet savcısının temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden tebliğnameye uygun olarak, HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 09/07/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.