Yargıtay Kararı 19. Ceza Dairesi 2019/21609 E. 2020/19878 K. 16.12.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/21609
KARAR NO : 2020/19878
KARAR TARİHİ : 16.12.2020

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 5607 Sayılı Kanuna Aykırılık
HÜKÜMLER : Beraat, Mahkumiyet, Nakil Aracının İadesi

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre 5271 sayılı CMK’nun 260. maddesi gereğince, katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için yasa yollarının açık olduğu ve davadan haberdar edilmeyen malen sorumlunun hükmü temyize hakkı bulunduğu belirlenerek dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Sanığın talimat yolu ile alınan 31/10/2014 tarihli ifadesinde duruşmalardan bağışık tutulmayı istemediğini beyan ettiği görülmekte ise de, yakalama üzerine alınan 30/01/2015 tarihli celsede duruşmadan bağışık tutulmayı talep ettiği ve usulüne uygun sorgusunun tespit edildiği anlaşılmakla tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
I) Sanık … hakkındaki beraat hükmüne yönelik katılan … İdaresi vekilinin temyiz talebinin incelenmesinde;
Eyleme ve yükletilen suça yönelik katılan … İdaresi vekilinin temyiz nedenleri yerinde görülmediğinden tebliğnameye aykırı olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,
II) Sanık … hakkındaki mahkumiyet kararı ile nakil aracının iadesi kararına yönelik temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Yerel Mahkemece kurulan mahkumiyet hükmüyle birlikte, 5607 sayılı Kanun’un 13. maddesi ve 5237 sayılı Kanun’un 54. maddesindeki şartların gerçekleşmemesi sebebiyle, nakilde kullanılan aracın iadesine de karar verildiği, iade kararının, araç hakkında açılmış müsadare davasının konusu olması bakımından, bozma kararıyla birlikte aracın iadesi hükmünün de ortadan kalkacağı, bu durumda yeniden yapılacak yargılama sonucunda tekrar iade kararı verilmesi halinde, kanun yollarının tüketilmesi de dahil, bu kararın kesinleşmesinin uzun bir süre geçtikten sonra mümkün olacağı, kanun yolu denetiminde aracın iadesi kararının hukuka uygun bulunması halinde, bu süre zarfında şahsın, aracı üzerindeki hukuki tasarruf hakkından mahrum kalacağı, aksi durumun ise AİHS ek 1 protokolün 1. maddesi ve Anayasa’nın 35. maddesiyle güvence altına alınan mülkiyet hakkına haksız müdahale oluşturacağı, Yargıtayca bu aşamada yapılacak denetimin söz konusu sakıncaları ortadan kaldıracağı gibi, yargılamanın makul sürede bitirilmesi ilkesinin yerine getirilmesi bakımından da gerekli olduğu değerlendirilerek, temyize konu mahkeme hükmü ceza ve müsadere bakımından ayrı başlıklarda incelenmekle;
A-) Nakil aracının iadesi kararına yönelik temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Nakilde kullanılan aracın iadesine ilişkin mahkeme gerekçesi yerinde olmakla, katılan … İdaresi vekili ile malen sorumlunun temyiz nedenleri yerinde görülmediğinden TEMYİZ İTİRAZLARININ REDDİYLE İADE KARARININ ONANMASINA,
B-) Mahkumiyet kararına yönelik temyiz taleplerinin incelenmesinde;
Hükümden sonra 15.04.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 62. maddesi ile değişik 5607 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca, kovuşturma aşamasında ”etkin pişmanlık” hükümlerinin uygulamasının olanaklı hale geldiği anlaşılmakla, 5237 sayılı TCK’nun 7. maddesi ve 7242 sayılı Yasanın 63. maddesi ile 5607 sayılı Yasaya eklenen geçici 12. maddenin 2. fıkrası gözetilerek ilgili hükümlerin yasal koşullarının oluşup oluşmadığının saptanması ve sonucuna göre uygulama yapma görevinin de yerel mahkemeye ait bulunması zorunluluğu,
Kabule göre;
1)Uyap ortamında yapılan araştırmada, sanık hakkında temyiz davasına konu olan (aynı) suçtan açılan kamu davalarının tespit edilmesi karşısında;
Yerel mahkemece; UYAP kayıtları taranarak, sanık hakkında aynı suçtan değişik zamanlarda açılmış başka ceza davası dosyalarının bulunup bulunmadığı da tespit edilip hukuki kesintinin iddianamenin düzenlenmesiyle gerçekleşeceği gözetilerek TCK’nin 43/1. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediğinin tartışılmadan eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulması,
2) Temel cezada TCK’nin 61. maddesi uyarınca teşdit uygulanarak alt sınırdan uzaklaşılması suretiyle hüküm kurulduğunun ve suç tarihi itibariyle eşyanın gümrüklenmiş değerinin fahiş olmadığının anlaşılması karşısında; hükümden sonra 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile 5607 sayılı Kanunun 3/18. maddesinde değişiklik yapıldığı gözetilerek, sanığın kaçak olarak ülkeye sokulan suça konu eşyayı ticari maksatla bulundurmak eyleminden dolayı 5607 sayılı Kanunun 3/10. maddesindeki “Kaçakçılık suçunun konusunu oluşturan eşyanın akaryakıt ile tütün, tütün mamulleri, etil alkol metanol ve alkollü içkiler olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarısından iki katına kadar arttırılır, ancak bu fıkranın uygulanması suretiyle verilecek ceza üç yıldan az olamaz.” şeklindeki düzenlemeye göre 6545 sayılı Kanun ile değişik 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 3/5-10. maddeleri ile 6455 sayılı Kanun ile değişik 5607 sayılı Kanunun 3/18. maddelerinin ilgili tüm hükümlerinin olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle lehe Kanun’un belirlenmesi zorunluluğu,
3) Sanık hakkında takdiri indirim uygulama maddesinin 5237 sayılı TCK’nun 62/1. maddesi yerine TCK’nun 62. maddesinin yazılması suretiyle CMK’nun 232/6. maddesine aykırı davranılması,
4) Kasıtlı suçtan hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesi uyarınca hak yoksunluklarına hükmedilmiş ise de, 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 E., 2015/85 K. sayılı kararı ile anılan maddenin bazı hükümlerinin iptal edilmiş olması nedeniyle yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu,
5) Suça konu bandrolsüz sigaraların müsaderesine karar verilirken Yasa maddesinin 54/4 yerine 54/1 olarak gösterilmesi suretiyle CMK’nun 232/6. maddesine muhalefet edilmesi,
6) Suç tarihi itibarıyla uygulanması gereken 6455 Sayılı Kanun ile değişik 5607 sayılı Kanun kapsamında TAPDK’nin davaya katılma hakkı bulunmadığı gözetilmeksizin davaya katılmasına karar verilerek lehine vekalet ücretine hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş ve sanık … ile katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, HÜKMÜN, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. Maddesi uyarınca, tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 16/12/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.