Yargıtay Kararı 19. Ceza Dairesi 2018/7251 E. 2018/13481 K. 19.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/7251
KARAR NO : 2018/13481
KARAR TARİHİ : 19.12.2018

Yakalama emri ile aranan …’in, yeni taşındığı ikametinde yakalanması amacıyla arama yapılmasına yönelik İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 01/08/2018 tarihli ve 2018/393 muhabere sayılı talebinin reddine ilişkin İzmir 4. Sulh Ceza Hâkimliğinin 01/08/2018 tarihli ve 2018/5086 Değişik İş sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine dair İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 01/08/2018 tarihli ve 2018/4620 değişik iş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 15/10/2018 gün ve 94660652-105-35-13483 -2018-Kyb sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19/10/2018 gün ve 2018/84497 sayılı ihbarnamesi ile Dairemize gönderilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, talep edilen aramaya konu şahsın kesinleşmiş cezasının bulunduğu ve talebin infaz aşamasının konusu olduğu, Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu’nun 13/B maddesi uyarınca yakalama kararı bulunan kişilerin aranabileceği belirtildiği ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 116 ve devamı maddelerindeki yasal koşulların oluşmadığından bahisle itirazın reddine karar verilmiş ise de;
Benzer bir olaya ilişkin olarak Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 29/05/2018 tarihli ve 2018/2812 Esas, 2018/6495 Karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere,
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 4. bölümünde düzenlenen arama ve el koymaya ilişkin düzenlemelere bakıldığında, aynı Kanun’un 116. maddesindeki, “Yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir”, anılan Kanun’un 117. maddesinde yer alan,
“(1) Şüphelinin veya sanığın yakalanabilmesi veya suç delillerinin elde edilebilmesi amacıyla, diğer bir kişinin de üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir.
(2) Bu hâllerde aramanın yapılması, aranılan kişinin veya suçun delillerinin belirtilen yerlerde bulunduğunun kabul edilebilmesine olanak sağlayan olayların varlığına bağlıdır.
(3) Bu sınırlama, şüphelinin veya sanığın bulunduğu yerler ile, izlendiği sırada girdiği yerler hakkında geçerli değildir.” ve adı geçen Kanun’un 119/1. maddesinde yer alan, “Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler. Ancak, konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılabilir. Kolluk amirinin yazılı emri ile yapılan arama sonuçları Cumhuriyet Başsavcılığına derhal bildirilir.” şeklindeki düzenlemeler karşısında firari durumda olan hükümlünün yakalanabilmesi için Sulh Ceza Hâkimliğince arama izni verilmesi gerektiği gözetilmeden itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;
Hükümlerin konusuna, Yargıtay Kanunu’nun 14. maddesine ve Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 09/02/2018 tarih ve 2018/1 sayılı iş bölümüne dair kararına göre, kanun yararına bozma istemine konu karar; “kasten öldürmeye teşebbüs ve kemik kırığına sebebiyet verecek şekilde yaralama” suçlarından kesinleşmiş mahkumiyet hükümlerinin infazının yerine getirilmesine ilişkin olduğundan, İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 01/08/2018 tarihli ve 2018/4620 değişik iş sayılı itirazın reddi kararına ilişkin olup inceleme görevi Yargıtay Yüksek (1). Ceza Dairesine ait bulunduğundan Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın anılan daireye GÖNDERİLMESİNE, 19/12/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.