Yargıtay Kararı 19. Ceza Dairesi 2018/5979 E. 2018/13292 K. 17.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/5979
KARAR NO : 2018/13292
KARAR TARİHİ : 17.12.2018

MAHKEMESİ :İcra Ceza Mahkemesi
SUÇ : 2004 Sayılı Kanuna Aykırılık
HÜKÜMLER : Beraat

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi,gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1- Sanık … hakkında kurulan hükme yönelik incelemede,
Eyleme ve yükletilen suça yönelik şikayetçi vekilinin temyiz nedenleri yerinde görülmediğinden tebliğnameye aykırı olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,
2- Sanıklar … ve … hakkında kurulan hükümlere yönelik incelemede,
Sanıkların üzerlerine atılı bulunan İİK’nun 331. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen takibi şikayete bağlı olan bu suçun; “Haciz yolu ile takip talebinden sonra veya bu talepten önceki iki yıl içinde borçlu; alacaklısını zarara sokmak maksadıyla,
1- Mallarını veya bunlardan bir kısmını mülkünden çıkararak, telef ederek veya kıymetten düşürerek, hakiki surette,
2- Gizleyerek muvazaa yoluyla başkasının uhdesine geçirerek,
3- Asıl olmayan borçlar ikrar ederek mevcudunu suni surette eksilterek” şeklinde sıralanan seçimlik hareketlerden herhangi birisinin işlenmesiyle, diğer koşulların da (alacaklının, borçlu aleyhine aciz belgesi aldığını veya alacağını alamadığını ispat ettiği takdirde) gerçekleşmesi halinde oluşacağının yerleşik uygulamalarda benimsenmiş olması, somut uyuşmazlıkta; şikayetçinin sanık …’ın şikayete dayanak takibin borçlusu şirkete adına ve Sanık … lehine bono düzenlediği ve bu bonolarla yapılan takipte ödeme emrini icra dairesinde bizzat tebliğ alarak şirket adına kayıtlı mallar üzerine haciz konulmasını sağlayarak muvazaalı takip ile borçlu şirketin mevcudunu eksilttiği gerekçesiyle şikayette bulunduğu; bu fiiller nedeniyle açılan Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/567 Esas sayılı davasında tasarrufun iptaline karar verildiği ve dosyanın Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/15986 Esas sayılı dosyasında kayıtlı olup halen derdest bulunduğu, her ne kadar mahkemece şikayete dayanak takipteki diğer borçlu hakkındaki hacizlerin kaldırılması sebebiyle suçun oluşmayacağı belirtilmişse de icra dosyasının incelenmesinde kaldırılmış bir haciz bulunmayıp sadece ihtiyati haciz uygulanmasından feragat edilmiş olduğu anlaşılmakla; mahkemece, öncelikle aynı suçtan şikayet bulunan Mahkemenin 2013/434 Esas sayılı davasına konu edilen fiillerin aynı olup olmadığının tespiti ile mümkün olması halinde davaların birleştirilmesine ve sanıkların kastının tayini bakımından tasarrufun iptali davası sonucunun bekletici mesele yapılmasına karar verilmesi gerekirken; davaların mükerrer açıldığı, borçlu şirket yetkilisinin de haciz ihbarnameleri neticesinde borçlu sıfatını aldığı, muvazaalı olduğu iddia edilen takipteki hacizlerin kaldırılması halinde alacağın tahsil edilemediğinin ispatlanamamış olacağı yönünde; usule aykırı, suçun unsurlarına etki etmeyen, varsayıma dayalı ve şikayete konu fiil mevcudu suni surette eksiltmek niteliğinde olmasına karşın İİK’nun 346/3 fıkrasının “Bu Bapta yer alan suçlarla ilgili davalara, icra mahkemesinde bakılır.” düzenlemesi dikkate alınmaksızın icra mahkemelerinin borç ilişkisinin muvazalı olduğunu inceleme yetkisi bulunmadığı şeklindeki gerekçelerle beraat kararı verilmesi,
Kanuna aykırı ve şikayetçi vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye kısmen uygun olarak, HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 17/12/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.