Yargıtay Kararı 19. Ceza Dairesi 2018/4351 E. 2019/10550 K. 04.07.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/4351
KARAR NO : 2019/10550
KARAR TARİHİ : 04.07.2019

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 51/2-A maddesine aykırı davranmak eyleminden dolayı kabahatli … hakkında düzenlenen Menemen Bölge Trafik Denetleme İstasyon Amirliğinin 19/11/2017 tarihli ve MA 24692151 sıra nolu trafik idarî para cezası karar tutanağına yönelik başvurunun, görevde bulunan hakim savcılar hakkında 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 93. maddesine göre işlem yapılması gerektiğinden bahisle kabulü ile ceza tutanağının kaldırılmasına dair Aydın Sulh Ceza Hâkimliğinin 14/12/2017 tarihli ve 2017/6766 Değişik İş sayılı kararını müteakip, adı geçen kabahatli hakkında tanzim edilen 04/01/2018 tarihli Trafik Kural İhlâli Tespit Tutanağına istinaden İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen idarî yaptırım uygulanması istemine dair 06/02/2018 tarihli talepname üzerine, idari yaptırım kararı verilmesine yer olmadığına ilişkin İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 07/02/2018 tarihli ve 2018/135 Değişik İş sayılı kararına yönelik itirazın reddine dair İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/02/2018 tarihli ve 2018/82 Değişik İş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 30/05/2018 gün ve 3555 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekinde bulunan dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11/06/2018 gün ve KYB-2018-49630 sayılı ihbarnamesi ile Dairemize gönderilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, Yargıtay’ın yerleşik hale gelen içtihatları gereğince 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 93. maddesinin hâkim ve Cumhuriyet savcılarının kabahat niteliğindeki eylemleri yönünden de uygulanabildiği ve kabahatliye ait … plakalı aracın hız sınırını aştığı sabit olup düzenlenen tutanağın aksi sabit oluncaya kadar geçerli olduğu gözetilmeden, kabahatlinin kabahat tarihi itibariyle Ödemiş Hâkimi olup 2802 sayılı Kanuna göre işlem yapılması gerektiğinden, bu kanunda da hâkim ve Cumhuriyet savcılarının kişisel suçlarına ilişkin düzenleme olup kişisel kabahatlerine yönelik düzenleme olmadığından 2802 sayılı Kanun’un 93. maddesinin kıyas yoluyla kabahate ilişkin eylem yönünden uygulanamayacağından bahisle idarî yaptırım kararı verilmesine yer olmadığına yönelik verilen karara karşı yapılan itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309.maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla, gereği görüşülüp düşünüldü;
01.03.1926 tarihli (Mülga) 765 sayılı Türk Ceza Kanunu 1. maddesi;
“Kanun’un sarih olarak suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilmez. Kanunda yazılı cezalardan başka bir ceza ile de kimse cezalandırılamaz. Suçlar; cürüm veya kabahattir…”
24.02.1983 tarihli 2802 sayılı Kanun’un en son 02.01.2017 tarihinde 680 sayılı KHK ile (yetki yönünden) değişen “Kişisel suçlarda soruşturma ve kovuşturma” başlıklı 93. maddesi;
“… Hâkim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisi, ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il Cumhuriyet başsavcılığı ve aynı yer ağır ceza mahkemesine aittir.
Adalet Bakanlığı merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarındaki hakim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma Ankara Cumhuriyet Başsavcısı ve ağır ceza mahkemesine aittir…”
30.03.2005 tarihli 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Başvurunun incelenmesi” başlıklı 28. maddesi;
“…Başvuru üzerine mahkemece yapılan ön inceleme sonucunda;
a) Yetkili olmadığının anlaşılması halinde dosyanın yetkili sulh ceza mahkemesine gönderilmesine,
b) Başvurunun süresi içinde yapılmadığının, başvuru konusu idarî yaptırım kararının sulh ceza mahkemesinde incelenebilecek kararlardan olmadığının veya başvuranın buna hakkı bulunmadığının anlaşılması halinde, bu nedenlerle başvurunun reddine,
c) (a) ve (b) bentlerinde sayılan nedenlerin bulunmaması halinde başvurunun usulden kabulüne,
Karar verilir…”
“Genel kanun niteliği” 3. maddesi;
“…Bu Kanunun;
a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,
b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında, uygulanır…” hükümlerini amirdir.
Dairemizin 05.06.2017 tarihli 2016/12987E- 2017/5337K, 30.11.2016 tarihli 2016/14666E.- 2016/22827K., 10.10.2016 tarihli 2016/10403E.-2016/21226K., 26.05.2016 tarihli 2016/5907 E:-2016/18563K., 12.05.2016 tarihli 2016/51E.-2016/17921K.,14.05.2015 tarihli 2015/2556 E.-2015/1529K., 09.04.2015 tarihli 2015/76E.-2015/161K. sayılı kararları ve Yargıtay 7. Ceza Dairesinin, 03.03.2014 tarihli 2014/2963E:-2014/3184K., 26.02.2014 tarihli 2013/23580E.-2014/3023K., 09.07.2013 tarihli 2013/3386E:-2013/16525K., 22.03.2011 tarihli 2008/8692E:-2011/2918K., 22.11.2006 tarihli 2006/7416E.-2006/17584K. sayılı emsal kararlarında değinildiği ve istikrar kazandığı üzere;
Hakim ve savcılar da diğer bireyler gibi suç veya kabahat işleyebilirler. Keza hakim ve savcıların, tüm bireyler gibi işleyebileceği suç veya kabahatler dolayısıyla kanun ve hukuk gereği cezalandırılmaları, hukuk devleti olmanın bir gereğidir.
Ancak, hakim ve savcıların, diğer kamu görevlileri ve bazı meslek sahipleri gibi statülerinden kaynaklı olarak, işledikleri kabahat veya suçlar yönünden tabi oldukları özel soruşturma ve kovuşturma usulleri vardır ve haklarında mevcut özel kanun hükümlerinin uygulanması da hukuk devletinin bir başka gereğidir.
Kabahatler karşısında uygulanan idari para cezalarına karşı başvurulara bakmakla görevli Sulh Ceza Hakimliklerinin uygulamakla yükümlü olduğu 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 28. maddesi, özel kanunlarda hüküm olmayan hallerde bu hakimlikleri usulen görevli ve yetkili kılmaktadır. Dolayısıyla, başvuruyu incelemeye yetkili merci tarafından yapılacak ilk iş, başvuran kişi, uygulanan idari yaptırım veya dosyanın özelliğinden kaynaklı olarak diğer yasalarda özel bir hüküm olup olmadığının tespiti ve buna göre gecikmeksizin başvurunun usulden kabul veya reddine karar vermektir.
5326 sayılı Kabahatler Kanunundan önce de yürürlükte bulunan 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nda “görev suçu” – “kişisel suç” ayrımına gidildiği, o tarihte yürürlükte bulunan 765 sayılı (mülga) TCK’da “suç” kavramının ve tanımının “cürüm ve kabahatler”den oluştuğu, 2802 sayılı Kanun’da kastedilen “kişisel suç” deyiminin, hakimlerin görevleri sırasında veya görevleriyle ilgili işledikleri suçlar dışındaki tüm “cürüm ve kabahatleri” kapsadığı, 5326 sayılı Kanun ile kabahate konu fiillerin değil kabahat fiili karşılığında öngörülen yaptırımların değiştiği, keza 2802 sayılı Kanunda eskiden suç kapsamında olan ve kabahatten ayrı bir kavram olan cürümlere özgü bir soruşturma ve kovuşturma usulü getirilmediği gibi, bu hususta cürüm ve kabahat ayrımına da gidilmediği, dolayısıyla 2802 sayılı Kanun’da bu tanımla eski yasadaki tüm suçlar yönünden, cürüm ve kabahat ayrımı yapılmaksızın ve her iki eylemi de içine alacak şekilde, hakimlerin işlediği iddia edilen kahabatlerin de “kişisel suç” tanımı içinde değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden ve ayrıca muteriz hakkında ihlal tarihinde Menemen Bölge Trafik Denetleme İstasyon Amirliğince düzenlenen 19.11.2017 tarih, MA 24692151 seri numaralı idari para cezası tutanağı Aydın 1. Sulh Ceza Hakimliği’nin 14.12.2017 tarih, 2017/6766 Değişik İş sayılı kararıyla iptal edildiğinden, İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/02/2018 tarihli ve 2018/82 Değişik İş sayılı kararının CMK’nin 309/4-c maddesi uyarınca aleyhe tesir etmemek ve yeniden yargılama yapılmamak üzere BOZULMASINA, 04/07/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.