YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/3225
KARAR NO : 2019/7560
KARAR TARİHİ : 29.04.2019
4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun’a muhalefet suçundan sanık …’un anılan Kanun’un 2/son ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62/1. maddeleri gereğince 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine dair Küçükçekmece (Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 29/09/2011 tarihli ve 2011/185 esas, 2011/483 sayılı kararını müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle dosyanın yeniden ele alınarak yapılan yargılama neticesinde sanığın 4320 sayılı Kanun’un 2/son ve 5237 sayılı Kanun’un 62. maddeleri uyarınca 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Küçükçekmece 19. Asliye Ceza Mahkemesinin 09/02/2017 tarihli ve 2016/700 esas, 2017/76 sayılı kararı aleyhine, Adalet Bakanlığı’nın 19/04/2018 gün ve 2018/3248 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ve ekindeki dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27/04/2018 gün ve KYB. 2018/34885 sayılı ihbarnamesi dairemize gönderilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
4320 sayılı Kanun’un 20/03/2012 tarih ve 28239 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08/03/2012 tarih ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un 23. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı, 4320 sayılı Kanun ile koruma kararına aykırı davrananlar için üç aydan altı aya kadar hapis cezası öngörülmüş iken, 6284 sayılı Kanun’un 13/1. maddesinde üç günden on güne kadar zorlama hapsinin öngörülmüş olduğu, bu haliyle işlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimsenin cezalandırılamayacağına ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamayacağına ilişkin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’un 7. maddesine aykırı olacak şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla,
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Suça konu olay tarihinde yürürlükte bulunan, 5636 sayılı Kanun’la değişik 4320 sayılı Kanun’un 2. maddesi;
“Koruma kararının bir örneği mahkemece Cumhuriyet Başsavcılığına tevdii olunur. Cumhuriyet Başsavcılığı kararın uygulanmasını genel kolluk kuvvetleri marifeti ile izler.
Koruma kararına uyulmaması halinde genel kolluk kuvvetleri, mağdurların şikayet dilekçesi vermesine gerek kalmadan re’sen soruşturma yaparak evrakı en kısa zamanda Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirir.
Cumhuriyet Başsavcılığı koruma kararına uymayan eş veya diğer aile bireyleri hakkında Sulh Ceza Mahkemesinde kamu davası açar.
Fiili başka bir suç oluştursa bile, koruma kararına aykırı davranan eş veya diğer aile bireyleri hakkında ayrıca üç aydan altı aya kadar hapis cezasına hükmolunur.
Bu Kanun’un uygulanmasına ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenir.”,
20.03.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6284 sayılı Kanun’un “Tedbir kararlarına aykırılık” başlıklı 13. maddesi;
“(1) Bu Kanun hükümlerine göre hakkında tedbir kararı verilen şiddet uygulayan, bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi hâlinde, fiili bir suç oluştursa bile ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulur.
(2) Tedbir kararının gereklerine aykırılığın her tekrarında, ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre zorlama hapsinin süresi onbeş günden otuz güne kadardır. Ancak zorlama hapsinin toplam süresi altı ayı geçemez.
(3) Zorlama hapsine ilişkin kararlar, Cumhuriyet başsavcılığınca yerine getirilir. Bu kararlar Bakanlığın ilgili il ve ilçe müdürlüklerine bildirilir.” hükümlerini amirdir.
20.03.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6284 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde;
“…Aile içi şiddetin önlenmesi amacıyla hazırlanan ve 1998 yılında yürürlüğe giren 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun günümüzün ihtiyaçlarına cevap vermediği görüldüğünden kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin esas ve usulleri kapsayan ve düzenleyen bu Tasarı hazırlanmıştır.
Şiddet eylemlerine maruz kalan kişilere ve aile bireylerine koruma vaat eden bu Tasarının uygulanması aşamasında, şiddet mağdurunun ikinci bir mağduriyet daha yaşamaması adına, temel birtakım ilkelere uyulması zorunluluğu doğmaktadır. Bu bakımdan hizmetin sunulmasında insan haklarına dayalı, adil, etkili ve süratli bir usul izlenmesi, hakkında koruma tedbir kararı verilen kişilere hizmet sunulmasının insan onuruna yaraşır şekilde yerine getirilmesi, hizmetin sunulması ve yürütülmesi sırasında kişiler arasında ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, siyasal veya diğer fikir yahut düşünceleri, felsefi inanç, millî veya sosyal köken, doğum, ekonomik ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılmaması, koruyucu tedbir kararı verilmesi ve uygulanması sırasında hakkında koruma tedbiri verilen kişilerin durumları dikkate alınarak özel ihtimam gösterilmesi, kamu kurum ve kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, üniversiteler, yerel yönetimler, vakıf, dernek ve diğer sivil toplum kuruluşları, gönüllü gerçek ve tüzel kişiler ile özel sektörün işbirliği içinde çalışması ve bu konuda toplumsal sorumluluğun paylaşılmasının sağlanması ve son olarak bu Tasarı kapsamında verilen hizmetin ülke çapında eşit ve dengeli sunulması unsurları hem uluslararası hukuktan hem de Anayasadan kaynaklanan bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu Tasarı öncelikle en temel insan hakkı olan yaşam hakkının korunması, kadın cinayetlerinin son bulması amacıyla kurumların şiddetle mücadelenin her aşamasında aktif rol almasını sağlamayı hedeflemektedir. Yine bu Tasarıda Devletin şiddeti önlemesi, şiddete uğrayanı çok yönlü koruması ve şiddet uygulayan veya şiddet uygulama ihtimali bulunan kişinin, verilecek koruyucu tedbir kararları ile rehabilite edilmesi amaçlanmıştır…” şeklinde Kanun teklifinin amaçlarından ve şiddete başvuran kişiye dair alınacak tedbirlerden bahsedilmiştir.
Tedbir kararlarına aykırılık ile ilgili olarak düzenlenen madde gerekçesinde ise;
“…Maddeyle, şiddete uğrayan veya uğrama ihtimali bulunan kişinin daha etkin bir şekilde korunması yönünden hakkında tedbir kararı verilen kişiye, tedbirin ihlali nedeniyle zorlama hapsi verilmesi öngörülmektedir. Zorlama hapsi, diğer bir deyimle tazyik hapsi, bir kişiyi kendisine düşen yükümlülüğün gereğini yerine getirmeye zorlamak amacıyla verilen bir yaptırımdır. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) bendinde disiplin hapsinin tarifi yapılmakta ve bu tanımlamada disiplin hapsinin sadece sonuçlarına değinilmekte olup, tazyik hapsiyle ilgili olarak herhangi bir tanıma Kanunda yer verilmemektedir. Bununla birlikte, doktrin ve uygulamada da olduğu gibi, bir suç karşılığında öngörülen ceza olmayıp yaptırım altına alınmış bir fiil olması dolayısıyla, niteliği ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla, disiplin hapislerinin sonuçları için geçerli olan seçenek yaptırımlara çevrilememe, ön ödeme uygulanamama, tekerrüre esas olmama, şartla salıverilme hükümleri uygulanamama, ertelenememe ve adlî sicil kayıtlarına geçirilmeme hususları, maddeyle öngörülen zorlama hapislerinde de geçerli olacaktır.
Maddede öngörülen düzenlemeye göre, kişi, verilen tedbir kararına aykırı davranması durumunda, fiili suç oluştursa bile, ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hâkim kararıyla üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulacaktır. Tedbir kararının gereklerine aykırılığın her tekrarında, ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre zorlama hapsinin süresi artmaktadır. Maddede, zorlama hapsinin toplam süresinin altı ayı geçemeyeceğine dair hüküm bulunmaktadır. Zorlama hapsine ilişkin kararlar, Cumhuriyet başsavcılığınca yerine getirilecektir…” şeklinde maddede öngörülen tazyik hapsi tanımını yapmakta, tedbire aykırı davranışın nasıl cezalandırılacağı öngörülmektedir.
Buna göre 6284 sayılı Kanun’da öngörülen “zorlama hapsi” ile Kanun koyucunun; hem şiddete uğrayanın etkili biçimde korunmasını, hem de bu koruma sırasında devletin koruma araçlarının öneminin şiddet uygulayan kişi tarafından ciddiye alınmasını amaçladığı görülmektedir. Ayrıca tedbir kararlarına aykırılığın her tekrarında, zorlama hapsinin süresinin de artacağının öngörüldüğü, yani yargı organlarının aile içi şiddet uygulayan kişiyi, hafiften ağıra giden zorlama hapis cezalarıyla bu kararlara uygun davranmaya itmekle görevli kıldığı da değerlendirilmektedir.
Uyuşmazlığa konu somut olayda; eşine karşı şiddet uyguladığı için hakkında Küçükçekmece 1. Aile Mahkemesinin 13.10.2010 tarihli, 2010/237 D.İş. sayılı kararıyla 6 ay süreyle birlikte yaşadığı konuta yaklaşmama yönünde tedbir kararı verilen sanığın, henüz bu süre bitmeden 11.03.2011 günü gecesi önce eşini arayıp tehdit etmesi, aynı günün sabahında ise ortak konuta girmesi eyleminin, o tarihte yürürlükte bulunan 4320 sayılı Kanun’un 2. maddesi, sonradan yürürlüğe giren 6284 sayılı Kanun’un ise 13. maddesi gereği disiplin hapsi gerektirdiği hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
5271 sayılı CMK’nun “Tanımlar” başlıklı 2. maddesi;
“(1) Bu Kanunun uygulanmasında;…
l) Disiplin hapsi: Kısmî bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, önödeme uygulanamayan, tekerrüre esas olmayan, şartla salıverilme hükümleri uygulanamayan, ertelenemeyen ve adlî sicil kayıtlarına geçirilmeyen hapsi,
İfade eder.”,
5237 sayılı TCK’nun “Zaman bakımından uygulama” başlıklı 7. maddesi;
“(1) İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar.
(2) Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.
(3) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/2 md.) Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır.
(4) Geçici veya süreli kanunların, yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş olan suçlar hakkında uygulanmasına devam edilir.” hükümlerini amirdir.
Sanık hakkında, öncelikle Küçükçekmece (Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 29.09.2011 tarihli, 2011/185 E., 2011/483 K. sayılı kararıyla, 4320 sayılı Kanun’un 2/son maddesi gereği, neticeten verilen 2 ay 15 gün hapis cezasının ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın, 17.11.2011 tarihinde kesinleştiği, sanığın 5 yıllık denetim süresi içerisinde; 17.09.2012 tarihinde işlediği “hakaret” suçundan dolayı Küçükçekmece 9. Sulh Ceza Mahkemesinin 18.03.2014 tarihli, 2013/72 E., 2014/584 K. sayılı kararıyla verilen, 1 yıl 2 ay hapis cezasının, Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 20.06.2016 tarihli, 2015/31825 E., 2016/13596 K. sayılı ilamıyla onanmasına karar verildiği, devamla ihbarda bulunulduğu ve bu kez 19. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.02.2017 tarihli, 2016/700 E., 2017/76 K. sayılı kararıyla, hükmün üzerinde herhangi bir değişiklik yapılmaksızın ve değişen Kanun maddesi ile lehe hükümler uygulanmaksızın açıklanması üzerine, sanık hakkında verilen 2 ay 15 gün hapis cezasının kesinleştiği anlaşılmakla,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Küçükçekmece 19. Asliye Ceza Mahkemesinin 09/02/2017 tarihli ve 2016/700 esas, 2017/76 karar sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nin 309/4-d. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yukarıda yazılı bozma nedenine göre; “HÜKÜM” fıkrasının “1-” numaralı maddesinin, “…Sanık hakkında başkaca…” kısmına kadarki ilk üç paragrafının ortadan kaldırılmasıyla, Hükmün;
“1- Sanığın, 13.11.2011 tarihli tedbir kararına uymamak yönündeki eylemi nedeniyle, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren ve TCK’nin 7. maddesi gereği lehine olduğu değerlendirilen 6284 sayılı Kanun’un 13. maddesi gereği 3 gün zorlama (disiplin) hapsi ile cezalandırılmasına,” ibaresinin konulmak suretiyle düzeltilmesine ve infazının bu miktar üzerinden yapılmasına, 29.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.