YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2016/8115
KARAR NO : 2017/8120
KARAR TARİHİ : 16.10.2017
MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi
SUÇ : 6222 Sayılı Kanuna Aykırılık
HÜKÜM : Beraat
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1-Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin son müsabaka tarihi olan “08.08.2013” yerine “25.07.2013, 01.08.2013, 08.08.2013” olarak gösterilmesi,
2-Önödeme, uzlaşma dışında kalan ve sadece adli para cezası veya hapis cezasının üst sınırı üç ayı aşmayan ceza öngörülen suçları işlediği iddia edilen fail bakımından, kanundaki usullere göre belirlenen bir miktar paranın Devlet hazinesine ödenmesi ile kamu davasının açılmamasını veya açılmış olan davanın düşmesi sonucunu doğuran, devlet ile bireyin uzlaşması olarak nitelendirilebilecek bir kurumdur.
Müessese, tamamen işlendiği iddia olunan fiilin karşılığını oluşturan yaptırımın azlığı sebebiyle, devletin soruşturma ve kovuşturma safhalarında maddi gerçeğe ulaşmak adına yapacağı masraflar ile şüpheli ya da sanığın kendisini savunmak adına harcayacağı zaman ve giderler gözetildiğinde, sorunu sulh yoluyla çözmenin her iki taraf açısından daha ekonomik olduğu gerçeğine dayanır.
Yargıtay’ın 11.04.1983 tarih ve 2/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda önödemenin, ikili bir hukuki niteliğinin bulunduğu, soruşturma safhasında uygulandığında (dava şartı olarak) muhakeme hukukuna ait bir kurum olduğu, buna karşın kovuşturma başladıktan sonra tatbik edildiğinde (davanın düşmesi sonucunu doğurduğundan) ceza ilişkisini sona erdiren maddi ceza hukukuna ait bir müessese olduğu kabul edilmiştir.
Önödemenin koşulları ise, önödeme kapsamına giren bir suçun bulunması, suçun uzlaşma kapsamında bulunmaması, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe olması ve belli bir miktar paranın Devlet hazinesine ödenmesidir.
TCK’nın 75. maddesinde, cezanın türüne göre ödenmesi gereken para miktarı, dört farklı şekilde gösterilmiştir. Buna göre, kanun maddesinde suç karşılığı olarak; yalnızca adli para cezası öngörülmüş ve bu miktar maktu olarak belirtilmiş ise bu miktarın, maktu değil ise aşağı sınırının (m. 75/1-a), yalnız hapis cezası öngörülmüşse, hapis cezasının aşağı sınırının karşılığı olarak her gün için yirmi Türk Lirası üzerinden bulunacak miktarın (m.75/1-b), hapis cezası ile birlikte adli para cezası öngörülmüş ise, hapis cezasının aşağı sınırının karşılığı olarak her gün için, yirmi Türk Lirası üzerinden bulunacak miktar ile adli para cezasının aşağı sınırının (m.75/1-c), hapis cezası ve adli para cezası seçimlik olarak öngörülmüşse, adli para cezasına göre belirlenecek miktarın (m.75/4), soruşturma giderleri ile birlikte, Cumhuriyet savcılığı’nca yapılacak tebligat üzerine on gün içinde ödendiği takdirde, kişi hakkında kamu davası açılmayacaktır.(m.75/1)
Özel kanun hükümlerinde işin doğrudan mahkemeye intikal etmesi, önödeme işlemi yapılmadan dava açılması ya da dava konusu fiilin niteliğinin değişmesi suretiyle önödeme kapsamına giren bir suça dönüşmesi halinde de önödeme hükümleri uygulanacaktır.(m. 75/2,3)
Fail hakkında, birden fazla suç bakımından önödemenin uygulanacağı hallerde, önödeme ihtarında her suç için öngörülmüş olan ceza miktarı ve yargılama giderleri üzerinden hesaplanan miktar ayrı ayrı gösterilmelidir. Ödeme ihtarında, bizatihi toplam ödeme miktarının gösterilmemesi gerekir.
Suçun zincirleme şekilde işlendiği hallerde, bu gerekçeyle para cezasında artırım yapılarak veya suçun teşebbüs aşamasında kaldığından veya yaş küçüklüğü bulunduğundan bahisle de ödenecek para miktarında indirim yapılarak önödeme ihtaratı yapılmasına olanak bulunmamaktadır. (Ceza Genel Kurulunun 17.03.1998 gün 372/90 sayılı kararı)
Adli para cezasının maktu olduğu hallerde, bu miktar ödemeye esas alınır. Adli para cezasının alt ve üst sınırları gösterilmiş ise, alt sınır ödemeye esas alınacaktır. Kanun maddesinde, alt ve üst sınırının belirtilmediği ya da yalnızca üst sınırının gösterildiği hallerde, alt sınır TCK’nın 52/1. maddesine göre belirlenecek ve bu halde ödeme miktarı beş gün olarak tespit edilecektir.
Adli para cezasına ilişkin miktarın ödenmesinde, aşağı sınırdan ne anlaşılması gerektiğine açıklık getirmek gerekir. Zira, iki aşamalı olan gün para cezası sisteminde, ilk olarak birim gün sayısı belirlenmekte, daha sonra bu sayı, bir gün karşılığı olarak belirlenecek para miktarı ile çarpılmaktadır. Bu durumda, önödeme miktarı belirlenirken, hem birim gün sayısının alt sınırı, hem de bir gün karşılığı uygulanacak para miktarının alt sınırı (yirmi Türk Lirası) göz önünde bulundurularak hesaplama yapılması gerekir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde ise; 01/04/2012 tarihinde Trabzonspor – Fenerbahçe futbol takımları arasında yapılan spor müsabakası sırasında sanığın stadyum içerisinde 6222 sayılı Kanun’un 13/2. maddesi kapsamında spor alanlarına yasak madde sokulması ve müsabaka düzeninin bozulması eylemi sonrası başlatılan soruşturma gereğince derhal uygulamaya konulan spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbirinin gereklerine uymadığı iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
Sanık, yasaklama kararının sebebini oluşturan fiilin işlendiği müsabakanın tarafı olan ve taraftarı olduğu Trabzonspor futbol takımının 25.07.2013, 01.08.2013 ve 08.08.2013 tarihlerinde birer hafta arayla toplam üç maç günü bulunduğu yere en yakın genel kolluğa iki kez başvurma yükümlülüğünü yerine getirmemiştir.
Sanığın, seyirden yasaklama tedbirinin gereği olarak en yakın genel kolluğa başvurma yükümlülüğünü yerine getirmediği her eylem bağımsız bir suç değil, zincirleme tek bir suç olarak kabul edilmelidir.
6222 sayılı Kanun’un 18/9. maddesindeki; “Sekizinci fıkradaki yükümlülüğe aykırı hareket eden kişi, yirmibeş günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır.” hükmü karşısında, anılan kanun maddesinde yer alan suç önödemeye tabi olup, adli para cezasının alt ve üst sınırları gösterilmesi nedeniyle alt sınır ödemeye esas alınacaktır. Bu durumda, Cumhuriyet savcılığı’nca soruşturma aşamasında önödeme miktarı belirlenirken, birim gün sayısının alt sınırı yirmibeş gün adli para cezası üzerinden bir gün karşılığı uygulanacak para miktarının alt sınırı yirmi Türk Lirası göz önünde bulundurularak hesaplama yapılacaktır ve varsa soruşturma giderleri ile birlikte şüpheliye tebliğ edilecektir.
Dolayısıyla, sanığa soruşturma aşamasında önödeme ihtarı yapılırken anılan madde metninde yer alan birim gün sayısının alt sınırı ve bir gün karşılığı uygulanacak para miktarının alt sınırı göz önünde bulundurularak 500 TL olarak ceza miktarı belirlenmesi gerektiği halde Cumhuriyet savcısınca sanığa her bir eylemi için toplam 1.500,00 TL ceza miktarı tebliğ edilmesi usulsüz olduğundan, 5237 sayılı Kanun’un 75/3. maddesi yollamasıyla, aynı maddenin 2. fıkrasına göre mahkemesince usulüne uygun önödeme işlemi yapılmadan yargılamaya devamla yazılı biçimde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı ve O Yer Cumhuriyet savcısının temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeyen HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 16/10/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.