Yargıtay Kararı 19. Ceza Dairesi 2016/445 E. 2016/2004 K. 16.02.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2016/445
KARAR NO : 2016/2004
KARAR TARİHİ : 16.02.2016

Sanık … hakkında “5846 sayılı Kanuna Aykırılık” suçundan cezalandırılması iddiasıyla görülen kamu davasının yargılaması sonucunda,…. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 11/04/2013 tarih ve 2012/669 Esas 2013/273 Karar sayılı kararı ile adı geçen sanığın 5846 sayılı Kanun’un 71/1, 81/13, TCK 62/1, 50, 52, 51. maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, ertelemeye, 2 yıl denetim süresi belirlenmesine karar verilmiştir.
26/09/2014 tarihli tebliğname ile; Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi nedeniyle 17/09/2008 günlü hükmün açıklanması ile yetinilmesi gerekirken CMK’nın 231/11. madde ve fıkrasına aykırı olarak yazılı biçimde hüküm kurulması nedeniyle hükmün BOZULMASI talep edilmiştir.
Dairemizin 08/12/2015 tarih ve 2015/16332 Esas, 2015/8236 sayılı kararı ile;
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile verilen cezanın kazanılmış hak oluşturmadığı gözetildiğinde, sanığın eylemine uyan 5846 sayılı Kanun’un 71/1, 81/13. maddeleri uyarınca uygulama yapılmasında isabetsizlik bulunmadığından, tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Yükletilen suçun sanık tarafından işlendiğinin kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanun’da öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından, sanığın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye aykırı olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, karar verilmiştir.
İTİRAZ NEDENLERİ :
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 03/02/2016 tarih ve 7-2013/186766 sayılı yazısı ile;
İtiraza konu husus CMK’nın 231. maddesi uyarınca verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın kesinleşmesi sonrasında, denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işleyen sanık hakkında, duruşma açılarak yapılan yargılama neticesi kurulan hükümle değişiklik yapılıp yapılamayacağına ilişkindir.
Yerel mahkemece 17/09/2008 tarihinde sanığın 5846 sayılı Kanun’un 81/4, TCK’nın 62/1, 52 ve CMK’nın 231. maddeleri gereğince 10 ay hapis ve 80 TL adli para cezası ile
cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, bu kararın 25/09/2008 tarihinde kesinleştiği, denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işleyen sanık hakkında yapılan bildirim üzerine duruşma açılarak yapılan yargılama neticesinde ise bu kere sanığın 5846 sayılı Kanun’un 71/1, 81/13, TCK’nın 62/1, 51. maddeleri gereğince 1 yıl 1 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, ertelemeye ve 2 yıl denetim süresi belirlenmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
5271 sayılı CMK’nın 231/11. fıkrasında, “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkumiyet hükmü kurulabilir” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenleme karşısında, daha önce hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen ve denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işleyen sanıkla ilgili olarak, CMK’nın 231/11. maddesi gereğince, açıklanması daha evvel geri bırakılan hükümde herhangi bir değişiklik yapma imkanı bulunmamaktadır.
Bu anlamda sanık hakkındaki hükmün ilk şekliyle açıklanması, açıklanan bu hükümdeki hukuka aykırılıkların ise temyiz veya kanun yararına bozma yoluyla yapılacak inceleme sonucunda giderilebileceği kabul edilmelidir.
Dolayısıyla, yerel mahkemece evvelce verilen hükmün açıklanması ile yetinilmesi gerekirken ilk hükümden farklı olarak sanık aleyhine yazılı biçimde fazla ceza verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu değerlendirilmiştir.
Bu nedenle, Yüksek Dairenizin 08/12/2015 Gün ve 2015/16332 Esas 2015/8236 karar sayılı, hükmün ONANMASI ilamına karşı sanık lehine itiraz yoluna gitmek zorunluluğu doğmuştur.
SONUÇ VE İSTEM : “Yukarıda açıklanan nedenlerle, itirazımızın kabulü ile Yüksek Dairenizin 08/12/2015 Gün ve 2015/16332 Esas 2015/8236 karar sayılı kararının düzeltilmesi, yerel mahkeme hükmünün denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi nedeniyle 17/09/2008 günlü hükmün açıklanması ile yetinilmesi gerekirken CMK’nın 231/11. madde ve fıkrasına aykırı olarak yazılı biçimde hüküm kurulması nedeniyle BOZULMASI, itirazımız yerinde görülmez ise itiraz hususunda bir karar verilmek üzerece dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderilmesi itirazen arz ve talep olunur” isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
II- KARAR
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile verilen cezanın kazanılmış hak oluşturmadığı gözetildiğinde,sanığın eylemine uyan 5846 sayılı Kanun’un 71/1, 81/13. maddeleri uyarınca uygulama yapılmasında isabetsizlik bulunmadığından,
Dairemizin 08/12/2015 tarihli, 2015/16332 Esas, 2015/8236 sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazları yerinde görülmediğinden, 6352 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı Kanun’un 308. maddesinin 3. fıkrası gereğince itirazı incelemek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 16/02/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

Sanık… hakkında; “5846 sayılı Kanuna Muhalefet” suçundan dolayı kamu davasının açılması üzerine…. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda; 17/09/2008 gün, 2007/981 E-2008/1176 sayılı karar ile 5846 sayılı Kanunun 81/4, 5237 sayılı TCK’nın 62 ve 52 Maddeleri uyarınca 10 Ay Hapis ve 80 TL Adli Para Cezasına hükmedilerek CMK’nın 231/5 Maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
Sanığın deneme süresi içerisinde 14/01/2012 ve 22/01/2012 tarihlerinde yeniden suç işlemesi nedeniyle mahkeme tarafından duruşma açılarak 11/04/2013 gün, 2012/669 E-2013/273 K sayılı karar ile 5846 sayılı Kanunun 71/1, 81/13, 5237 Sayılı TCK’nın 62 Maddeleri uyarınca 1 Yıl 1 Ay 10 Gün Hapis Cezasına hükmedilerek 5237 sayılı TCK’nın 51 Maddesi uyarınca hükmedilen cezanın ertelenmesine karar verilmiştir.
Bu karara karşı sanık tarafından süresinde açılan temyiz davası üzerine, Yargıtay Yüksek 19. Ceza Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda, 08/02/2015 gün, 2015/16332 E-2015/8236 sayılı karar ile sanık hakkında 5846 sayılı kanuna muhalefet suçundan dolayı kurulan mahkumiyet hükmünün ONANMASINA karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından anılan onama kararına karşı; 03/02/2016 tarihinde; özet olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinden sonra deneme süresi içerisinde yeni bir suçun işlenmesi halinde duruşma açılarak açıklanması geri bırakılan hükmün aynen açıklanması ile yetinilmesi gerekirken, hükmün değiştirildiğinden bahisle itiraz edilmiştir.
İtirazı inceleyen Yargıtay Yüksek 19. Ceza Dairesi, 16/02/2016 günlü karar ile oy çokluğuyla itirazın reddine karar vermiştir.
Yargıtay Yüksek 19.Ceza Dairesinin 16/02/2016 tarihli itirazın reddine dair kararına karşı aşağıda arz ve izah edilecek sebeplerle iştirak edilme-miştir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinden sonra deneme süresi içerisinde yeni bir suçun işlenmesi halinde açıklanması geri bırakılan hükmün değiştirilip değiştirilemeyeceği konusunda ki uyuşmazlığın çözümü için 5271 sayılı CMK’nın 231/11 Maddesindeki koşulların irdelenerek; kanunilik prensibi, eşitlik ilkesi ve hukuk devleti gibi hukukun evrensel ilkeleri ile ilişkilendirilmesi, buna göre de koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin ceza muhakemesi hukukunun amacı ve önemi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesinin hukuki niteliği ve bu husustaki yasal düzenleme, yargı kararları ile öğretideki görüşlerden yararlanılarak ortaya konması gerekmektedir.
1-)Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle ceza muhakemesi hukukunun amacı, önemi ve usul hükümlerinin çiğnenmesinin meydana getireceği sakıncaların açıklanaması gerekmektedir.
Ceza usulü, ya da günümüzün deyimi ile ceza muhakemesi hukuku, kişi için öylesine önemlidir ki dünyada ceza usulü kadar hiçbir şey insanları ilgilendirmez. Hatta ceza usulü kusurlu bulunan bir toplumda huzurdan söz edilemez[. Ceza kanunlarına karşı gelmemek insanların elinde olan bir şey olmasına karşın, kimsenin haksız yere takibata uğramayacağından söz etmek olası değildir. Bu hukuk dalının özgürlükler için ne denli önem arz eteğini Ferri’nin şu sözleri en güzel şekilde açıklamaktadır; “ceza kanunu suçluların, usul kanunu, suçluluğu sabit oluncaya kadar masumların teminatıdır”.
Bu açıklamalardan sonra denilebilir ki devletin cezalandırmak hakkı ile sanığın özgürlüğü arasındaki çatışmayı çözüme ulaştırıp, hükme bağlamak, ceza yargılamasına bırakılmıştır. Görüldüğü üzere devlet, suç işleyenden, iktidar gücünü kullanarak “intikam alma” yerine, bu görevi ulus adına yargılama yapmaya yetkili bir makama, yargıya
bırakmıştır. Böylece ortaya çıkacak sonuca hem devlet ve hem de sanık katlanacaktır. Her ne kadar,
İnsanlık, dolayısıyla devlet, üç aşamadan geçerek günümüzün örgütlü toplumu haline gelmiştir. Bunlardan birisi, insanlığın karışıklıklardan usanarak bir düzene kavuşması, düzeni sağladıktan sonra bireysel özgürlüklere ihtiyaç duyması, ilk ikisini sağladıktan sonra ise hem düzeni ve hem de özgürlükleri koruma ihtiyacı hissetmesidir.
Ceza muhakemesi hukuku da tıpkı insanlık gibi üç aşamadan geçmiştir. Dolayısı ile toplum bu alanda ilk önce, suçlunun cezalandırılması safhasını, daha sonra sanığın korunması safhasını ve nihayet de maddi gerçeğin araştırılması safhasını yaşamıştır. Böylece ilk aşamada, belirli bir hukuki düzene kavuşmamış ilkel toplumlarda sanık, peşinen suçlu kabul edilip hemen cezalandırıldığı için, bu aşamada ceza muhakemesi, cezalandırmak için bir vasıta konumundadır. Ceza yargılaması hukukunun amacı “sanığın korunması” olmuştur. İşte bu aşamada, hakimlerin keyfiliğine, sanığı peşinen suçlu görme temayüllerine karşı “sanık, suçlu olduğu hükmen kanıtlanıncaya değin masum sayılır” şeklinde vecizeleştirilen ve uygulamada da “masumluk karinesi” olarak kabul edilen ilke ceza muhakemesi hukukuna girmiştir.
Hem kişilerin, hem de toplumun çıkarlarını korumak, gerçeğe uygunluk demek olan, maddi hakikati araştırmakla mümkün olacaktır. Bu bağlamda şüphesiz, en iyi ceza muhakemesi, maddi gerçeği yüzde yüz yansıtandır. Bu amaçla da ceza muhakemesi kanunları kabul edilmiştir. Bu sebeple Ceza Muhakemesi Hukuku, kişilerin hak ve özgürlüklerini sağlamak üzere kimi şekil ve formaliteler kabul etmiştir. Bu kurallar, genelde yürütme ve yargının bu konudaki yetkilerini sınırlandırdığı için insan hak ve özgürlüklerinin bekçisi olmuştur.
Bunun içindir ki “şekle bağlanmayan adalet cebir ve isdibdattır” denilmiş, “şeklin hukuki emniyeti sağladığı” söylenmiştir.
2-)Ceza muhakemesi hukunun öneminin açıklanmasından sonra şimdi de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının hukuki niteliğinin öğretideki görüşlerden ve yargı kararlarından faydalanılarak belirlenmesi gerekmektedir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması; sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının belirli bir süreyle ve öngörülecek koşullara bağlı olarak ertelenmesini, yani hükmün belirli bir süre askıda kalmasını ve bu süre içinde konulan yükümlülüklere uyulması halinde, sanık hakkında hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eder. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun, maddi ceza hukuku normu mu, yoksa usul hukuku normu mu olduğu özellikle kesinleşmiş ancak henüz infazı tamamlanmamış davalar ile henüz devam eden yargılamalarda lehe kanun uygulaması yönünden önem arz ettiğinden tartışma konusu olmuştur.
Öğretide kurumun bir ceza muhakemesi kurumu veya karma nitelikte olduğuna ilişkin görüşler bulunmaktadır. …, ceza muhakemesi kurumu olarak nitelendirmekte, … hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının hangi hukuk dalının kurumu olduğu hususunda kesin bir sonuca varmanın mümkün olmadığını, usul kurumu olduğu yönündeki gerekçelerin daha güçlü olarak değerlendirilebileceğini ifade etmektedir…. kişi özgürlüğü ilişkisinden hareketle, maddi ceza hukuku yönünün de olduğunu, ancak sadece kişi özgürlüğünü ilgilendirdiği gerekçesiyle maddi ceza hukukunun zaman bakımından hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığını, bütün ceza muhakemesi kurum ve işlemlerinin kişi özgürlüğü ile bir biçimde ilgili olduğunu belirtmektedir. … bir tür erteleme olarak nitelendirmekte,…. maddi ceza hukuku ve usul hukukunu yakından ilgilendirdiğini, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının muhakeme engeli oluşturan durma kararı niteliğinde olduğunu belirtmektedir. .. ise
hükmün ertelenmesi kurumunun ortaya konuluş sebebi ile amaçlarından, tarihi gelişiminden, cezalar sistemi içerisindeki yerinden ve kuruma ilişkin normun içeriğinden (zaman aşımının durması gibi) kurumun “maddi ceza hukukuna ait olduğunu” ve buna ilişkin normlarında hep cezalandırma hukuki ilişkisiyle ilgili olup, sonuçta anılan kuruma ilişkin normun da “maddi ceza hukuku normu “ niteliği taşıdığını belirtmektedir. Bir başka görüşe göre ise bu kurumun, CMK’da düzenlendiği ve kurulan hükümle ilgili olduğu için usul hukuku, sanık ile ceza arasındaki ilişkiyi askıya alıp, belirli koşullarda daha sonra da sona erdirdiği için ceza hukukunu ilgilendirdiği ifade edilmektedir.
Yargıtay kararlarında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu karma nitelikli bir kurum olarak nitelendirilmekte, CMK’da düzenlenmiş olmasının bu niteliğini değiştirmeyeceği belirtilmektedir. Kararlarda ayrıca “koşullu bir düşme kararı” niteliğinde olduğu da ifade edilmektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.2.2008 tarihli Kararında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu; “Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün, hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının düşmesi sonucunu doğuran, bu niteliği itibariyle sanık ve devlet arasındaki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisi” olarak nitelendirilmiş ve karma nitelikli bir kurum olduğu vurgulanmıştır…
3-)Uyuşmazlığın çözümü için üçüncü olarak CMK’nın 231’inci maddesinin ilgili hükümlerinin incelenmesi gerekmektedir.
Bu maddenin 7, 8, 10 ve 11’inci fıkralarında:
“(7) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.
(8) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur.
(10) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.
(11) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.” hükümleri yer almaktadır.
10’uncu fıkrada, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmemiş ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranılmış olması hâlinde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verileceği düzenlenirken; 11’inci fıkranın ilk cümlesinde, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması hâlinde hükmün açıklanacağının belirtilmesi ile yetinilirken, aynı maddenini ikinci cümlesinde; kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunun değerlendirilmesi gerekmekte; bu kişiler bakımından cezanın yarısına kadar belirlenecek bir kısmının infaz edilmemesine karar verilmesi mümkün olduğu gibi, koşullarının varlığı hâlinde hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine de karar verilebileceğinin hüküm altına alınmasına karşın, deneme süresi içerisinde suç işlenmesi durumunda hükmün değiştirilebileceğine dair herhangi bir ibareye yer verilmeyerek bir anlamda belirli bir süre yükümlülüklerini yerine getiren kişiler bakımından, cezanın tamamen Fıkranın yazılış şekli itibarıyla, açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanması sırasında madde de sayılı değişikliklerin yapılabileceğine dair hükmün, ancak kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirmeyen sanık bakımından mümkün olabileceği hususunda kuşku bulunmamasına karşın; deneme süresi içerisinde suç işleyen sanık açısından böyle bir değişikliğin yapılabileceğine dair herhangi bir ibareye yer verilmedeği açıkça görülmektedir. Maddenin açık hükmüne rağmen içtihat yoluyla “( açıklanması geri bırakılan hükmün hatalı olması, değiştirilen hükmün doğru olması, usul ekonomisi ve davanın uzamasının önlenmesi)” gibi görünüşte haklı olarak gösterilebilecek gerekçelerle dahi hükmün değiştirilmesinin mümkün olup olamayacağının “ Ceza Muhakemesi Hukukunun izin verdiği ölçüde yorum kuralları ile bağdaştırmak suretiyle çözümü gerekmektedir.
Ceza muhakemesinin amacı yukarıda ayrıntılı bir şekilde açıklandığı üzere maddi gerçeğin araştırılıp bulunmasıdır. Ancak bu yapılırken insanlık onuru, hukukun ve ceza muhakemesi hukukunun temel ilkeleri daima göz önünde bulundurulacaktır. Maddi gerçek, her ne pahasına olursa olsun, insan hakları ihlallerine yol açmadan araştırılıp bulunmalı, adalet gerçekleştirilmeli ve hukuki barış sağlanmalıdır.
Uyuşmazlığa konu CMK’nın 231/11 maddesinde deneme süresi içerisinde kasti suçun işlenmesi halinde açıklanması geri bırakılan hükmün değiştirilerek açıklanabileceğine dair herhangi bir ibareye yer verilmemiş olmasına karşın, hükmün açıklanmasının geri bırakılması sırasında hata yapıldığı gerekçesiyle hükmün açıklanması sırasında önceki karardaki hatanın düzeltilebileceğini kabul etmek, Türk Ceza Hukukunun çok sınırlı bir şekilde kabul ettiği hakimin hukuk yaratmak rolünü “sınırsız bir yetkiye dönüştürerek kanundaki boşlukları doldurmasını kabul etmek anlamına gelir ki, bunun kanun koyucunun iradesine aykırı olacağı gibi hukuk devleti ilkesi ile de bağdaşmayacağı açıktır.
Ceza Muhakemesi Hukukunun temel ilkeleri arasında; “Hukuk Devleti İlkesi” ve “İnsancıllık İlkesi”nin yanında “Kanunsuz Suç ve Ceza Olmaz İlkesi”de yer almaktadır.
Kanunilik prensibinin doğal sonucu olarak bir fiili suç saymak ve cezalandırmak yetkisinin yalnız kanuna tanınması bireylere özgürlüklerinin sınırı hakkında bilgi verir. Bireyin, nelerin ne kadar yasak olduğunu bilmeye hakkı vardır. Bu hakkını kullanan birey yasak olanı yapmaktan çekinmek, yasak olmayanı yaparken de korkusuz hareket etmek imkanını kazanır. Kanun Kuralına gerçek anlamını kanun koyucunun iradesi verir. Kanunun iradesi kanun koyucunun subjektif iradesi değildir. Yazılı formül içinde ifade edilmiş objektif irade, kanunun iradesini oluşturur. Kanunun iradesini gösteren formül zorunlu olarak genel ve soyut olacağından, kuralın önce içeriğini ve anlamını belirtmeden, iradenin somut olaylara uygulanmasına imkân yoktur. Pozitif hukuk, yorum faaliyetlerinin sınırını oluşturur. Somut olayımızda, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararda, 10 Ay Hapis ve 80 TL Adli Para Cezasına çarptırılan sanığın, deneme süresi içerisinde suç işlerken böyle bir cezayı göze alma ihtimalinin bulunmasına karşın, hükmün açıklanması sırasında hükmedilen 1 yıl 1 ay 10 gün hapis cezasını göze alma-ma ve buna bağlı olarakta deneme süresini suç işlemeden geçirme ihtimalini teorik olarak reddetmek mümkün değildir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması sırasında nelerin ne kadar yasak olduğu kendisine bildirilen sanığın, deneme süresi içerisinde kendisine bildirilen cezanın açıklanacağı düşüncesiyle suç işlemeyi göze alırken hükmün açıklanması sırasında sürpriz bir şekilde daha ağır cezayla karşılaşmasının, ceza muhakemesinin temel ilkelerinden olan “Hukuk Devleti İlkesi”-İnsancıllık İlkesi ve Kanunilik ilkesine aykırı olacağı açıktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının nihai anlamda hüküm olmadığı konusunda gerek uygulamada, gerekse öğretide herhangi bir duraksama bulunma-maktadır. Ancak nihai anlamda hüküm olmaması, hiç bir hukuki sonucunun olmayacağını göstermez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını, nihai olmayan diğer kararlarla bir tutmak
mümkün değildir. Zira hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile deneme süresi içerisinde sanığa bazı yükümlülüklerin yüklenebileceği gibi ayrıca deneme süresi içerisinde suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine uyulma-ması halinde hüküm açıklanarak askıda olan hükmün geçerlik kazanacağı bilinen bir gerçektir. Somut olayımızda olduğu gibi açıklanması geri bırakılan hükmün hatalı olduğu düşüncesiyle hükmün açıklanması sırasında yapılan hatanın düzeltilebileceğinin kabul edilmesi halinde; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının şekli koşullarının oluşması durumunda, hükmün açıklanması sırasında yapılan hataların düzeltilebileceğinden bahisle yerel mahkemeler tarafından hiç bir araştırma yapılmadan ve hatta deliller dahi tam olarak toplanmadan doğrudan doğruya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin önü açılmış olur’ki!.. böyle bir durumun hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesini anlamsız kılacağı gibi delillerin zamanında toplanma-masının ilerideki aşmalarda telafisi imkansız zararlara yol açacağı da açıktır.
Kararlarda yapılan hataların Ceza Muhakemesi Kanununda açıklanan hükümler göz önüne alınarak belli prosedürlere uyulmak suretiyle düzeltilebileceğine dair Yüksek Yargıtayın çeşitli daireleri ile Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun yerleşik uygulamalarının, “Hukuk Devleti” ilkesinin, bireylere sağladığı hukuki güvenliğin bir sonucudur. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması sırasında yapılan hataların hükmün açıklanmasından sonra temyiz aşamasında temyiz incelemesi yapan merci tarafından düzeltilmesi mümkündür. Yargıtay Yüksek 19. Ceza Dairesinin uyuşmazlığa konu olaydaki sayın çoğunluğunun görüşünün doğru kabul edilmesinin, mahkeme kararlarına duyulan güveni zedeleyebileceği gibi ayrıca benzer olaylardaki Yüksek Yargıtayın yerleşik uygulamalarına da aykırı olacağı açıktır. Örneğin, Yargıtay tarafından verilen bozma kararından sonra yerel mahkeme tarafından verilen bozma kararına uyulmasına yada direnilmesine dair ara kararı niteliğinde ki kararların da yargılamayı sonuçlandıran nihai kararlardan olma-masına karşın; hakim yada mahkeme heyeti değişse dahi bozmaya uyma yada direnme kararına iştirak edilmediğinden bahisle anılan kararlardan dönülemeyeceğine dair pek çok içtihat mevcuttur. Direnme kararının tamamen hatalı olduğu anlaşılsa dahi sonradan değişen mahkeme heyetinin anılan ara kararı niteliğindeki karardan dönmesine olanak tanımayan yerleşik uygulamaların; sanığa bazı yükümlülükler yükleyen denetim süresinin başlamasına neden olma özelliği nedeniyle ara kararlarından ayrılan, başka bir deyişle askıda hüküm niteliğinden olan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın hatalı olduğundan bahisle CMK’nın 231/11 maddesindeki açık hükme rağmen değiştirilmesine izin vermesi beklenemez. Aksine kabul, maddi gerçek uğruna usul kurallarının her zaman feda edilebileceği anlamına gelir ki!.. kişi özgürlüklerinin en üst düzeyde korunduğu bir dönemde hiç bir çağdaş hukuk sisteminin buna izin vermeyeceği tartışmayı gerektirmeyecek kadar açıktır. Kişi özgürlüklerinin güvencesi olan ceza muhakemesi hükümlerinin maddi gerçek uğuruna feda edilemeyeceğine dair yerleşik uygulamaları çoğaltmak mümkündür. Örneğin yerel mahkeme tarafından suç tarihinde 18 yaşından küçük olan suça sürüklenen çocuk hakkında yapılan yargılama sonucunda TCK’nın 31/3 maddesindeki indirim hükümlerinin uygulanmadığının hükmün açıklanmasından sonra farkına varılması durumunda böyle bir kararın gerek temyiz edilmesi gerekse temyiz edilmeksizin kesinleşmesi halinde dahi mutlak hataya rağmen, yargılamanın bitirilmesinden sonra işten elini çeken mahkeme tarafından “yargılamanın bir an önce sonuçlandırılması”, “sonuç itibariyle doğru kararın verilmesi” gibi makul gözükebilen gerekçelerle dahi değiştirilmesi halinde değiştirilen ve sonuç itibariyle doğru olan kararın yok hükmünde sayılacağına dair gerek uygulamada gerekse öğretide herhangi bir duraksama mevcut değildir. Uyuşmazlığa konu somut olayımızda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına
karar verilirken yapılan hatanın temyiz aşamasında düzeltilmesi mümkün iken yerel mahkeme taarfından üstelikte sanık aleyhine değiştirilen hükmün ONANMASINA” dair Yargıtay Yüksek 19. Ceza Dairesince verilen kararın, aşağıda örnek olarak gösterilen Yargıtayın çeşitli daireleri ile Askeri Yargıtay Yüksek Daireler Kurulunun içtihatlarına aykırı olduğu gibi Yargıtay Yüksek 19. Ceza Dairesinin kendi içtihatlarına dahi aykırı olduğu ve böyle bir aykırılığın ceza hukukunun temel ilkelerinden olan kanun önünde eşitlik ilkesini zedeleyeceği açıktır.
Askeri Yargıtay Yüksek Daireler Kurulunun 08/12/2011 gün, 2011/114 E-2011/114 K sayılı ilamında;
CMK’nın 231/11’inci maddesi uyarınca hüküm açıklanırken, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunun değerlendirilmesi gerekmekte; bu kişiler bakımından cezanın yarısına kadar belirlenecek bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşulların varlığı halinde hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar verilebilmesi mümkün bulunmaktadır. Denetim süresi içinde kasıtlı başka bir suç işlemiş olması sebebiyle hakkındaki hüküm açıklanan sanıklar bakımından, böyle bir uygulama yapılması olanağı bulunmamaktadır.
Yargıtay Yüksek 6. Ceza Dairesinin 02/03/2015 gün, 2012/23496 E-2015/37497 K sayılı ilamı:
CMK’nın 231/11. maddesi uyarınca açıklanması geri bırakılan hükmün aynen açıklanması ile yetinilmesi gerektiği gözetilmeden yeniden kurulan hükümde açıklanması geri bırakılan hükümden farklı uygulamaya yer verilmesi,
Yargıtay Yüksek 13. Ceza Dairesinin 30/05/2015 gün, 2011/34813 E-2013/16688 K sayılı ilamı:
Suça sürüklenen çocuğun denetim süresi içerisinde denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, hükmün açıklanmasına karar verildiğinde, mahkemece hüküm değiştirilmeden açıklanacağı gibi kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen suça sürüklenen çocuğun durumunu değerlendirerek, cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabileceği hususları yer almış, ancak hüküm fıkrasının değiştirilebileceğine ilişkin 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenmenin olmaması karşısında suça sürüklenen çocuk hakkında 2005/215 E. 2006 /132 K. sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı kararda yaş küçüklüğü nedeniyle 1/2 oranında indirim yapılmasına karşın; hükmün açıklandığı 2010/ E. 2010/66 K. sayılı kararda yaş küçüklüğü nedeniyle 1/3 oranında indirim yapılarak hüküm değiştirilmek suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 231/11. maddesine aykırı davranılması,
Yargıtay Yüksek 2. Ceza Dairesinin 02/03/2015 gün, 2014/38072 E-2015/3212 K sayılı ilamı:
İşyeri dokunulmazlığını ihlal suçundan kurulan hükümde 5237 sayılı TCK’nın 62. maddesi uygulanırken hesap hatası sonucu 10 ay yerine, 3 ay 26 gün hapis cezası verildikten sonra hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğine göre, sanığın deneme süresinde yeniden suç işlemesi karşısında açıklanması geri bırakılan hükmün aynen açıklanmasına karar verilmesi gerektiği halde, mahkemece ancak 5271 sayılı CMK’nın 231/11. maddesi uyarınca kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanık hakkında koşulların varlığı halinde ezanın ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar verilerek yeni bir mahkumiyet hükmü kurabilecekken, sanığın tekrar suç işlemesi durumunda açıklanması geri bırakılan hükmün aynen açıklanması dışında, bir imkan mahkemeye tanınmadığı gözetilmeden sanık hakkında
daha önce hükmedilen hapis cezasındaki yapılan yanlışlık düzeltilmek suretiyle anılan TCK’nın 62. maddesi uygulanırken bu kez 10 ay hapis cezasına hükmedildikten sonra, bu cezanın yazılı şekilde yasal zorunluluk uyarınca adli para cezasına çevrilmesi suretiyle hüküm kurulması,
Yargıtay Yüksek 3. Ceza Dairesinin 30/10/2014 gün, 2014/12768 E-2014/34613 K sayılı ilamı:
CMK’nın 231/11. maddesinden denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlediği anlaşılan sanık hakkındaki önceki mahkumiyet hükmünün açıklanması ile yetinilmesi yerine, CMK’nin 231/11. maddesinde tanımlanan hükme uymayacak biçimde yazılı şekilde uygulama yapılarak açıklanan hükmün, açıklanması geri bırakılan hükümden farklı bir ceza ve uygulamayı içermemesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurularak fazla cezaya hükmedilmesi,
Yargıtay Yüksek 4. Ceza Dairesinin 01/12/2015 gün, 2013/30203 E-2015/38896 K sayılı ilamı:
CMK’nın 231/11. maddesinde yer alan, “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek, cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine, ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkumiyet hükmü kurulabilir” şeklindeki düzenleme karşısında, mahkemece kendisine herhangi bir yükümlülük yüklenmeyen ve denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işleyen sanık hakkında, önceki hükmün aynen açıklanması ile yetinilmesi gerekirken, yeniden değerlendirme sonucu, açıklanması geri bırakılan hükümdeki 8 ay hapis cezasının ertelenmesine karar verilmesi,
Yargıtay Yüksek 5. Ceza Dairesinin /01/2015 gün, 2013/13747 E-2015/761 K sayılı ilamı:
5271 sayılı CMK’nın 231/11 madde ve fıkrası, “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar.Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkumiyet hükmü kurabilir.” şeklinde olup, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlediği anlaşılan sanık hakkındaki hükmün aynen açıklanması ile yetinilmesi gerekirken, hükmolunan hapis cezasının TCK’nın 51. maddesine göre ertelenmesi aleyhe bozma olmadığından temyiz nedeni yapılmamıştır.
Yargıtay 14. Ceza Dairesinin, 09/11/2015 gün, 2015/7739 E-2015/10372 K sayılı ilamı.
5271 sayılı CMK.nın 231/11. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde mahkemenin hükmü açıklayacağı, ancak mahkemenin, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirmeyen sanığın durumunu değerlendirerek, cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabileceğinin düzenlendiği, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi halinde yalnızca hükmün açıklanması ile yetinilmesi gerektiği gözetilmeden sanık hakkında konut dokunulmazlığının ihlali suçundan önceki
hükümden farklı olarak TCK’nın 119/1.c maddesinin uygulanması suretiyle yeni bir hüküm kurulması
Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 2013/18748 E-2014/9778 K sayılı ilamı.
Hakkındaki hükmün açıklanması geri bırakılan sanığın, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, CMK’nın 231/11. maddesi uyarınca, hakkındaki hüküm ilk şekliyle açıklanır. Açıklanan bu hükümdeki hukuka aykırılıklar, temyiz veya kanun yararına bozma yoluyla Yargıtayca yapılacak inceleme sonucunda giderilir.
Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işleyen veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülükleri yerine getirmeyen sanık hakkındaki açıklanması geri bırakılan hükümde prensip olarak mahkemece bir değişiklik yapma imkanı bulunmamaktadır.
Hakkındaki hükmün açıklanması geri bırakılan ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülükleri yerine getiremeyen sanık bakımından ise, yerine getirememe sebebi başta olmak üzere durumu değerlendirilip cezanın bir kısmının infaz edilmemesine, hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine ilişkin yeni bir hüküm kurulabilir.
Bu açıklamalar ışığında, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlediği anlaşılan sanık hakkındaki hükmün açıklanması ile yetinilmesi yerine, CMK’nın 231/11. maddesinin 2. cümlesinde tanımlanan hükme uymayacak biçimde, açıklanması geri bırakılan hükümdeki cezanın paraya çevrilmesine karar verilmesi, aleyhe temyiz olmadığından bozma sebebi yapılmamıştır.
Yargıtay 16. Ceza Dairesinin, 19/11/2015 gün, 2015/4493 E-2015/4593 K sayılı ilamı.
a) Hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen sanığın denetim süresi içinde işleyerek mahkum olduğu kasıtlı suç nedeniyle CMK’nın 231/11. maddesi uyarınca açıklanan hükümdeki cezanın miktar ve niteliği itibariyle, değiştirilmeksizin açıklanması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi,
Yargıtay 17. Ceza Dairesinin, 07/10/2015 gün, 2015/13268 E-2015/6992 K sayılı ilamı
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/11. fıkrasında yer alan “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç islemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da şartlarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.” şeklindeki düzenlemeye aykırı olarak, 5237 sayılı TCK’nın 142/1-e, 143, 145, 31/3. maddelerine ilişkin hükmün anılan Yasa’nın 142/1-e, 31/3. maddeleri olarak değiştirmek suretiyle yazılı şekilde suça sürüklenen çocuk aleyhine uygulama yapılması,
Yargıtay 18. Ceza Dairesinin, 30/11/2015 gün, 2015/14366 E-2015/12373 K sayılı ilamı.
II- Sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararından sonra, denetim süresi içinde yeni bir suç işlendiği gerekçesi ile hüküm açıklanırken CMK’nın 231/11. maddesi uyarınca hükümde değişiklik yapılmaması gerektiğinin gözetilmemesi,
Yargıtay 19. Ceza Dairesinin, 06/04/2015 gün, 2015/561 E-2015/194 K sayılı ilamı.
CMK’nin 231/11. madde gereğince denetim süresi içerisinde sanığın kasten yeni suç işlemesi nedeniyle önceki hükmün aynen açıklanması gerekirken hapis cezasının para cezasına çevrilmesi,
09/06/2015 gün, 2015/4283 E-2015/2514 K sayılı ilamı.
Sanığın denetim süresinde kasıtlı bir suç işlemesi karşısında açıklanması geri bırakılmasına karar verilen hükmün aynen açıklanmasına karar verilmesi gerekirken, sanık hakkında TCK’nın 50. maddesi uygulanarak CMK’nın 231/11. maddesine aykırı davranılması,
Yargıtay 21. Ceza Dairesinin, 10/12/2015 gün, 2015/4494 E-2015/6163 K sayılı ilamı.
2-5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/11. Maddesine aykırı olarak, denetim süresi içerisinde kasten suç işleyen sanık hakkındaki açıklanması geri bırakılan hükmün, değiştirilmeksizin açıklanmasıyla yetinilmesi yerine yazılı şekilde karar verilmesi,
Yargıtay 22. Ceza Dairesinin, 11/11/2015 gün, 2015/9689 E-2015/7062 K sayılı ilamı.
Suça sürüklenen çocuk hakkında açıklanması geri bırakılan hükmün CMK’nın 231/11. maddesi gereğince aynen açıklanması gerekirken ilk hükümde 5237 sayılı TCK nın 143 ve 116/4. maddeleri uygulanmadığı halde, hüküm açıklanırken anılan maddelerin tatbiki sureti ile fazla ceza tayini,
Yargıtay 23. Ceza Dairesinin, 30/11/2015 gün, 2015/15477 E-2015/4339 K sayılı ilamı;
CMK’nın 231/11 maddesi hükmüne göre, hakkında kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen sanığın yeniden suç işlemesi nedeniyle önceki hükmün açıklanmasıyla yetinilmesi gerekirken, 5271 sayılı CMK’nın 231/11 maddesi 2. cümlesine aykırı olarak açıklanması geri bırakılan hükümdeki cezanın ertelenmesine karar verilmesi
Yukarıda ki içtihatlara konu edilen eylemlerin tamamında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinden sonra, deneme süresi içerisinde suç işlenmesi halinde açıklanması geri bırakılan hükmün aynen açıklanması ile yetinilmesi gerektiği tartışmasız bir şekilde kabul edilirken haklı gibi gösterilebilecek herhangi bir sebeple dahi hükmün değiştirilmesine izin verilmeyerek bir anlamda Jhering tarafından yaklaşık 200 yıl önce söylenen ve söylendiği günden itibaren uygulamada ve öğretide tereddütsüzce benimsenen ” Şekil keyfiliğin can düşmanı, hürriyetin ikiz kardeşidir” sözünün içeriğine uygun davranılmıştır.
Yargıtay Yüksek 19. Ceza Dairesinin sayın çoğunluğunun, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinden sonra denetim süresi içerisinde suç işlenmesi halinde açıklanması geri bırakılan hükümde hata yapılması halinde hükmün değiştirilebileceği yönündeki görüşüne iştirak edilmesinin keyfiliğe yol açacağı gibi temyiz aşamasında düzeltilmesi mümkün olan bir hatanın temyiz öncesinde düzeltilerek sanık aleyhine hükmün değiştirilmesinin yerleşik uygulamalara ve özellikle de Yargıtay 19. Ceza Dairesinin örnek olarak yukarıda açıklanan içtihatlarını da aykırı olacaktır.
Yukarıda arz ve izah edilen gerekçelerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine dair Yargıtay Yüksek 19. Ceza Dairesinin sayın çoğunluğunun görüşüne iştirak edilmemiştir.