Yargıtay Kararı 19. Ceza Dairesi 2016/15714 E. 2017/6945 K. 18.09.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2016/15714
KARAR NO : 2017/6945
KARAR TARİHİ : 18.09.2017

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 47/1-B maddesine aykırı davranmak eyleminden dolayı Edirne Vergi Mahkemesi Üyesi …’ya ait aracın tescil plakasına Etimesgut Trafik Denetleme Büro Amirliğinin 28/12/2015 tarihli ve MA 12702371 sıra nolu trafik idarî para cezası karar tutanağı ile uygulanan 189,00 Türk lirası idarî para cezasına yönelik başvurunun reddine dair Ankara Batı 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 16/02/2016 tarihli ve 2016/306 değişik iş sayılı kararı aleyhine, Adalet Bakanlığı’nın 15/11/2016 gün ve 6700 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01/12/2016 gün ve KYB 2016/391735 sayılı ihbarnamesi ile dairemize gönderilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, Edirne Vergi Mahkemesi Üyesi olarak görev yapan muterize ait 22 HK 035 plaka sayılı aracın, kırmızı ışık ihlâli yapmak eyleminden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 47/1-B maddesi gereğince aracın tescil plakasına idari para cezası uygulandığı olayda, hakim ve savcılar hakkında trafik idari para cezası düzenlenemeyeceğine dair bir istisna bulunmadığından başvurunun reddine karar verilmiş ise de,
Aracın tescil plakasına uygulanan idari para cezasının muterize tebliğini müteakip, ilgilinin Edirne Vergi Mahkemesi Üyesi olduğunu bildirerek, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 93. maddesi uyarınca hakkında işlem yapılması gerektiğinden bahisle itiraz etmiş olması karşısında, başta bilinmese dahi, artık itiraz eden kişinin hukuki konumunun öğrenildiği,
Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 22/03/2011 tarihli ve 2008/8692 esas, 2011/2918 sayılı ilamında da değinildiği üzere, idari para cezasını gerektiren eylemin 2802 sayılı Kanun’un 93. maddesi kapsamında kişisel suç olduğunun anlaşılması halinde, anılan Kanun’un “kişisel suçlarda soruşturma ve kovuşturma” kenar başlıklı 93/1. maddesinde yer alan “Hâkim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma, ilgilinin yargı çevresinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet başsavcısına ve son soruşturma o yer ağır ceza mahkemesine aittir.” şeklindeki düzenleme uyarınca, muterizin hâkim olduğunun anlaşılması sebebiyle, başvurunun kabul edilerek idari para cezası karar tutanağının iptali ile gereğinin takdir ve ifası için evrakın ilgilinin yargı çevresinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmediği, gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla,
Gereği görüşülüp düşünüldü;
01.03.1926 tarihli (Mülga) 765 sayılı Türk Ceza Kanunu 1. maddesi;
“Kanunun sarih olarak suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilmez. Kanunda yazılı cezalardan başka bir ceza ile de kimse cezalandırılamaz.
./..

Suçlar; cürüm veya kabahattir…”
24.02.1983 tarihli 2802 sayılı Kanun’un en son 02.01.2017 tarihinde 680 sayılı KHK ile (yetki yönünden) değişen “Kişisel suçlarda soruşturma ve kovuşturma” başlıklı 93. maddesi;
“… Hâkim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisi, ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il Cumhuriyet başsavcılığı ve aynı yer ağır ceza mahkemesine aittir.
Adalet Bakanlığı merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarındaki hakim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma Ankara Cumhuriyet Başsavcısı ve ağır ceza mahkemesine aittir…”
30.03.2005 tarihli 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Başvurunun incelenmesi” başlıklı 28. maddesi;
“…Başvuru üzerine mahkemece yapılan ön inceleme sonucunda;
a) Yetkili olmadığının anlaşılması halinde dosyanın yetkili sulh ceza mahkemesine gönderilmesine,
b) Başvurunun süresi içinde yapılmadığının, başvuru konusu idarî yaptırım kararının sulh ceza mahkemesinde incelenebilecek kararlardan olmadığının veya başvuranın buna hakkı bulunmadığının anlaşılması halinde, bu nedenlerle başvurunun reddine,
c) (a) ve (b) bentlerinde sayılan nedenlerin bulunmaması halinde başvurunun usulden kabulüne,
Karar verilir…”
“Genel kanun niteliği” 3. maddesi;
“…Bu Kanunun;
a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,
b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında, uygulanır…”
hükümlerini amirdir.
Dairemizin 05.06.2017 tarihli 2016/12987E-2017/5337K, 30.11.2016 tarihli 2016/14666E.-2016/22827K., 10.10.2016 tarihli 2016/10403E.-2016/21226K., 26.05.2016 tarihli 2016/5907 E:-2016/18563K., 12.05.2016 tarihli 2016/51E.-2016/17921K.,14.05.2015 tarihli 2015/2556 E.-2015/1529K., 09.04.2015 tarihli 2015/76E.-2015/161K. sayılı kararları ve Yargıtay 7. Ceza Dairesinin, 03.03.2014 tarihli 2014/2963E:-2014/3184K., 26.02.2014 tarihli 2013/23580E.-2014/3023K., 09.07.2013 tarihli 2013/3386E:-2013/16525K., 22.03.2011 tarihli 2008/8692E:-2011/2918K., 22.11.2006 tarihli 2006/7416E.-2006/17584K. sayılı emsal kararlarında değinildiği ve istikrar kazandığı üzere;
Hakim ve savcılar da diğer bireyler gibi suç veya kabahat işleyebilirler. Keza hakim ve savcıların, tüm bireyler gibi işleyebileceği suç veya kabahatler dolayısıyla kanun ve hukuk gereği cezalandırılmaları, hukuk devleti olmanın bir gereğidir.
Ancak, hakim ve savcıların, diğer kamu görevlileri ve bazı meslek sahipleri gibi statülerinden kaynaklı olarak, işledikleri kabahat veya suçlar yönünden tabi oldukları özel soruşturma ve kovuşturma usulleri vardır ve haklarında mevcut özel kanun hükümlerinin uygulanması da hukuk devletinin bir başka gereğidir.
Kabahatler karşısında uygulanan idari para cezalarına karşı başvurulara bakmakla görevli Sulh Ceza Hakimliklerinin uygulamakla yükümlü olduğu 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 28. maddesi, özel kanunlarda hüküm olmayan hallerde bu hakimlikleri usulen görevli ve yetkili kılmaktadır. Dolayısıyla, başvuruyu incelemeye yetkili merci tarafından yapılacak ilk iş, başvuran kişi, uygulanan idari yaptırım veya dosyanın özelliğinden kaynaklı olarak diğer yasalarda özel bir hüküm olup olmadığının tespiti ve buna göre gecikmeksizin başvurunun usulden kabul veya reddine karar vermektir.

5326 sayılı Kabahatler Kanunundan önce de yürürlükte bulunan 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nda “görev suçu” – “kişisel suç” ayrımına gidildiği, o tarihte yürürlükte bulunan 765 sayılı (mülga) TCK’da “suç” kavramının ve tanımının “cürüm ve kabahatler”den oluştuğu, 2802 sayılı yasada kastedilen “kişisel suç” deyiminin, hakimlerin görevleri sırasında veya görevleriyle ilgili işledikleri suçlar dışındaki tüm “cürüm ve kabahatleri” kapsadığı, 5326 sayılı yasa ile kabahate konu fiillerin değil kabahat fiili karşılığında öngörülen yaptırımların değiştiği, keza 2802 sayılı Kanunda eskiden suç kapsamında olan ve kabahatten ayrı bir kavram olan cürümlere özgü bir soruşturma ve kovuşturma usulü getirilmediği gibi, bu hususta cürüm ve kabahat ayrımına da gidilmediği, dolayısıyla 2802 sayılı yasada bu tanımla eski yasadaki tüm suçlar yönünden, cürüm ve kabahat ayrımı yapılmaksızın ve her iki eylemi de içine alacak şekilde, hakimlerin işlediği iddia edilen kahabatlerin de “kişisel suç” tanımı içinde değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenle idari para cezasına karşı başvurunun usulden reddine, dosyanın incelemeyi yapmakla görevli ve yetkili merciiye gönderilmesine karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, kanun yararına bozma isteminin kabulüyle, Ankara Batı 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 16/02/2016 tarihli ve 2016/306 değişik iş sayılı kararının CMK’nın 309/4-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre; dosyaya konu başvuru hakkında, gerekli inceleme ve araştırma sonucunda yeniden bir karar vermek suretiyle müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, 18/09/2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.