Yargıtay Kararı 19. Ceza Dairesi 2015/8761 E. 2015/6329 K. 28.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/8761
KARAR NO : 2015/6329
KARAR TARİHİ : 28.10.2015

Tebliğname No : 11 – 2011/199918
MAHKEMESİ : Kayseri 5. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 24/02/2011
NUMARASI : 2010/162 (E) ve 2011/125 (K)
SUÇ : 213 Sayılı Kanuna Aykırılık

Yerel mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü: Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,
1-Sahte fatura düzenleme suçunda suçun maddi konusunun fatura olması, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 227. maddesinin 3. fıkrasındaki ”Bu Kanun’a göre kullanılan veya bu Kanun’un Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır” şeklindeki düzenlemeye göre de faturaların Vergi Usul Kanunu’nun 230. maddesinde öngörülen zorunlu bilgileri içermesinin gerekmesi, vergi tekniği raporunda sanıklardan mal ve hizmet alan mükelleflerin Ba formlarının VEDOP sisteminden yapılan sorgulamaya göre belirlendiği, sanıkların düzenlediği iddia olunan faturaların aslı veya onaylı örneklerinin dosya içinde bulunmadığının ve sanıkların savunmalarında fatura düzenleme hususunda birbirlerini suçladıklarının anlaşılması karşısında; faturaların her tavkim yılına ilişkin kanaat oluşturacak sayıda asılları getirtilerek Kanun’da öngörülen zorunlu bilgileri içerip içermediğinin incelenmesi, faturalar üzerindeki yazı ve imzaların sanıklara aidiyeti hususunda bilirkişi incelemesi yapılması, sahte faturaları kullanan mükelleflerden kanaat oluşturacak sayıda tanığın dinlenerek faturaları kimden, hangi ticari ilişkiye dayanarak aldıkları konusunda gerektiğinde sanıklarla yüzleştirme de yapılarak sorulmasından sonra sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerekirken eksik kovuşturma ile yetinilerek mahkumiyet kararı verilmesi,
2- Suç ve cezanın şahsiliği ilkesi gereği, şekli sorumlu olan yasal temsilciler değil suçun ayrıntılarını bilen ve oluşumunda rolü olan temsilcilerin cezalandırılması bakımından, şirket ortağı ve müdür olan sanıkların olay tarihinde şirketteki görevleri, gerektiğinde ticaret sicili gazetesi, şirket ana sözleşmesi ve varsa aralarındaki iş bölümüne ait karar getirtilip hukuki durumlarının belirlenmesi gerekirken, iştirakın ne şekilde gerçekleştiği tartışılıp belirlenmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması,
3- 16.03.2010 tarihli iddianame ile sanıklar hakkında vergi suçu raporu ve mütalaaya uygun olarak “2007, 2008 ve 2009 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek” suçlarından dava açıldığı, her takvim yılındaki eylemler ayrı suçları oluşturduğu gibi aynı yılda birden fazla fatura düzenlenmesi nedeniyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği gözetilmeden, hangi takvim yılından hüküm kurulduğu da belirtilmeksizin ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 4369 sayılı Kanun ile değişik 359/b-1 maddesindeki cezanın onsekiz aydan üç yıla kadar hapis iken 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle anılan maddedeki suç için üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası öngörüldüğü nazara alındığında, her takvim yılı için son faturanın tanzim tarihinin tespiti ile suç tarihleri belirlenerek yürürlükte bulunan Kanun maddesi uyarınca uygulama yapılması gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde tek suçtan mahkumiyet hükmü kurulması,
Kanun’a aykırı ve sanık Ü.. Ö.. müdafii ile sanık Ş.. Y..’ın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, CMUK’un 326/son maddesi uyarınca sanıkların kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas mahkemesine gönderilmesine, 28.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.