Yargıtay Kararı 19. Ceza Dairesi 2015/6153 E. 2015/3590 K. 02.07.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/6153
KARAR NO : 2015/3590
KARAR TARİHİ : 02.07.2015

Tebliğname No : 7 – 2012/170368
MAHKEMESİ : Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 12/04/2012
NUMARASI : 2009/314 (E) ve 2012/388 (K)
SUÇ : Marka Hakkına Tecavüz

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Her ne kadar davaya konu cüzdanlar üzerinde yer alan motif ve şekillerin müdahilin tescil edilmiş motif ve şekillere ait markası yönünden iltibas oluşturabileceği ileri sürülebilecek ise de; dava konusu marka taklidi olduğu iddia edilen cüzdanların üzerinde “Dimall” ibaresinin de görünür şekilde yer alması nedeniyle bu haliyle dava konusu ürün bir bütün olarak değerlendirildiğinde tüketiciler nezdinde iltibas oluşturmayacağı gözetilerek, sanık hakkında marka hakkına tecavüz eylemi nedeniyle beraat kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı ve sanık müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, bozma gerekçesi yönünden, Üye Hüsamettin Uğur’un değişik gerekçesi ile ve oyçokluğuyla 02/07/2015 tarihinde karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

Daire çoğunluğu ile aramızdaki görüş farklılığı, konut ve işyeri gibi kapalı yerlerde arama yapılırken, ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişinin bulundurulmaması nedeniyle arama işleminin hukuka aykırı sayılması dolayısıyla ele geçirilen suç eşyasının hukuka aykırı yöntemle elde edilmiş delil olmasından dolayı hükme esas alınamaması karşısında, sanığın geçerli bir ikrarının da bulunmaması, olsa da soyut ikrardan öteye değer taşımaması nedeniyle mahkûmiyet hükmünün öncelikle bu nedenle bozulması gerekiğini düşünüyorum. Çünkü;
Ceza usul hukukunda, re’sen araştırma ilkesi ve vicdani delil sistemi geçerli olup, amaç maddi gerçeğe ulaşmaktır. Maddi gerçek, hukuka uygun elde edilen her türlü delille ispatlanabilir. Anayasa’ya göre, kanuna aykırı olarak elde edilen bulgular delil olarak kullanılamaz (m.38/6). CMK uyarınca, yüklenen suç, ancak hukuka uygun şekilde elde edilmiş olan delillerle ispat edilebilir (m. 217/2). Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse, reddolunur (m.206/2-a). Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması, hukuka kesin aykırılık sebebidir (m. 289).
5271 sayılı CMK’nda “arama ve elkoyma” işlemine dair usul ve esaslar (m. 116-134) düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un 119. maddesinin 1. fıkrasında Cumhuriyet savcısı hazır olmaksızın konut, işyeri veya diğer kapalı yerlerde arama yapabilmek için o yer ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişinin bulundurulacağı şarta bağlanmıştır.
CGK 25.11.2014 tarih ve 2014/166-514 sayılı Kararında, hukuka aykırı olarak yapıldığı kabul edilen aramada elde edilen maddi delil dışındaki diğer delillerin (somut olayda ikrarın) mahkûmiyet için yeterli olup olmadığı konusu tartışılırken; (sanığın sorgu ve savunmasının CMK’nun 148. maddesinde sayılan yasak usullerle alındığına ilişkin bir iddia ve delil bulunmamasına rağmen) şu sonuca varılmıştır: “Hukuka uygun olmayan arama işlemi sonucunda ele geçen delillerin hükme esas alınamayacağının belirlendiği olayda; 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçunda, ruhsatsız tabanca suçun maddî konusu olup, arama işleminin hukuka aykırı yapılması nedeniyle ele geçirilen ruhsatsız tabancanın hukuka aykırı yöntemle elde edilmiş olmasından dolayı hükme esas alınmayacağının kabulü karşısında, başkaca maddi delillerle desteklenmeyen ikrara dayanılarak mahkûmiyet hükmü kurulması usul ve kanuna aykırıdır. Zira söz konusu tabanca elde edilip atışa elverişliliği ve kanuna aykırılığı uzman bilirkişi raporu ile belirlenmeden 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçunun oluştuğu kabul edilemeyecektir.”
Anayasa Mahkemesi de, 19.11.2014 tarih ve 2013/6183 Başvuru Numaralı Kararında, Kanunda öngörüldüğü şekilde yapılmayan arama sonucunda elde edilen hukuka aykırı delillerin hükme esas alınması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verdiği gibi Yargıtay CGK da bir kez daha (28.04.2015 tarih ve 2013/464, 2015/132 sayılı Kararda), arama işleminin, arama tanıkları (komşu veya ihtiyar heyetinden) kimseler hazır edilmeden yapılması sonucu elde edilen delillerin hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir.
Açıklanan pozitif hukuk normları, Anayasa Mahkemesi ve CGK Kararları karşısında; “hukuka aykırı biçimde” elde edilen deliller hükme esas alınamaz. Bu husus, Avrupa İnsan Haklari Sözleşmesi’nin 6. maddesinde yer alan ve Anayasamıza da eklenen (m. 36) adil yargılanma hakkının gereğidir.
Arama işlemi Kanun’un öngördüğü usullere uygun olarak gerçekleştirilmemişse, bu yolla elde edilen delil hukuka aykrı olduğu gibi suçun maddi unsuru olan ancak hukuka aykırı olarak elde edilen bu deliller sanığın önüne konulup, buna karşı diyecekleri sorularak alınan savunmanın dış müdahaleler olmaksızın, özgür iradeye dayanılarak yapıldığı söylenemez. Nasıl ki sanığın talep etmesine veya yasal zorunluluk bulunmasına rağmen müdafii atanmadan ya da yasal hakları hatırlatılmadan alınan savunması hukuka aykırı olup, bu şekilde alınan savunmada suçun ikrar edilip edilmediğine bakılamaz. Aynı şekilde hukuka aykırı olarak elde edilip, “delil” olma özelliği bulunmamasına rağmen, suçun sübutuna en büyük delil olarak sanığa gösterilerek, buna dayalı olarak alınan savunmadaki “ikrar” özgür iradeye dayalı olmayacağından, değer atfedilmemelidir.
Usulsüz olarak gerçekleştirilen arama işlemi sonucunda elde edilen suçun konusu ve maddi unsuru olan eşya ele geçmeden yapılacak savunma ile suçun konusu eşyanın ele geçirilmesinden sonra yapılacak savunma aynı olacak mıydı? Cumhuriyet savcısı veya Hâkim, hukuka aykırı olarak elde edildiğini belirterek, suça konu eşya ele geçmemiş gibi sanıktan savunma yapmasını isteselerdi sanık aynı şekilde suçunu ikrar edecek miydi? Suçun maddi unsuru ortada yokken ikrarda bulunulsa bile bu ikrar soyut kalacağından, mahmumiyete yeterli delil olarak kabul edilemez.
Dosyadaki hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin değerlendirme dışı tutulması halinde, sanığın cezalandırılmasına imkân bulunmamaktadır. Bilirkişi raporu aramada ele geçen ürünün değerlendirilmesine yönelik bir araçtır. Sanığın mahkumiyet hükmüne esas alınabilecek bir ikrarı da bulunmamaktadır.
Açıklanan gerekçelerle, sanığın mahkumiyetine ilişkin kararın öncelikle bu nedenle bozulması, suça konu ürünün müştekiye ait marka ile iltibas oluşturmadığına ilişkin bozmaya ise kabule göre işaret edilmesi gerektini düşünüyorum.