Yargıtay Kararı 19. Ceza Dairesi 2015/6127 E. 2015/2753 K. 15.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/6127
KARAR NO : 2015/2753
KARAR TARİHİ : 15.06.2015

Tebliğname No : 7 – 2012/194026
MAHKEMESİ : İzmir 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 04/06/2012
NUMARASI : 2011/432 (E) ve 2012/268 (K)
SUÇ : Marka Hakkına Tecavüz

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Yükletilen suçların sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanun’da öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezaların kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından, sanık A.. Ç.. müdafii ve sanık F.. E..’in ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA, 15.06.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

5237 sayılı TCK’na göre suç, failler doğrudan doğruya beraber işlenebileceği gibi (m. 37/1)
birini azmettirerek (m. 38/2) veya birine yardım ederek de (m. 39/1) işlenebilir. Sanık A.. Ç..’ın Sanık F.. E..’in suç teşkil eden “tescilli markanın taklidi ürünleri satışa sunma ve satma” eylemine ne şekilde iştirak ettiği, iştirakin niteliği ve derecesi tartışılmamıştır. Sanık A.E.. diğer sanığın fiiline doğrudan doğruya iştiraki, fiili üzerinde hakimiyeti var mıdır? Yoksa sadece suç fiilinin icrasını mı kolaylaştırmıştır? Birinci halde diğer sanıkla birlikte asli fail, ikinci halde yardım eden olarak sorumlu olacaktır. Üçüncü bir ihtimal ise sanık F.. E..’de suç işleme kararı yokken, suç işlemesi konusunda karar verdirmesi, karar oluşturmasıdır. Bu halde ise A.. Ç.. azmettiren olacaktır.
Sanıklar arasındaki ilişki genellikle raslandığı şekildeki çalışan-çalıştıran ilişkisi değildir. Sanık F.. E..’in savunmasına göre; işyerinin sahibi A.. Ç..’dır ancak işyerine akşamları uğrar, kasa sayımı yapar ve işyerini kapatır. İşyerinde sürekli olarak durmaz. A.. Ç.. yokken iyerinin sorumlusu benim. Mal satın alma yetkim bulunmaktadır. Suça konu ürünleri tamamen kendi insiyatifimle aldım ve bu durumu sanık A.. Ç..’a söylemedim. Dolayısıyla ürünleri A.. Ç.. görmemiştir. Sanık A.. Ç..’ın savunması da bu savunmayı doğrular niteliktedir: Ç…..Çanta isimli işyerinin sahibi benim. Fakat ben işyerinde sürekli olarak durmuyorum. Sadece akşamları gidip işyerini kapatıyorum. Ürünlerin alınması ve satılmasıyla huzurdaki çalışanım F.. E.. ilgilenmektedir. Ürünleri ben satın almadım. Ben satmadım. Ürünler hakkında hiçbir bilgim yoktur.
Her iki sanığın savunması birbiriyle uyumlu olup, aksine delil bulunmamaktadır. Bu durumda Mahkemece sanık A.. Ç..’ın mahkumiyetine yeterli delil bulunmadığından beraatine karar verilmesi gerekirdi. Yerel mahkeme, “Sanık Ali Ekber’in akşamları hesap almak için gelmiş olsa bile mutlaka işyerine alınan ve satılan ürünleri denetlemek zorunda olduğu, raflardaki teşhir halindeki ürünlerden habersiz olmasının ve bu ürünler için ödenen paraları bilmemesinin mümkün olmadığı” gerekçesiyle savunmasının inandırıcı olmadığı açıklanırken, bir bakıma sanığın işyerinin denetiminde “ihmali” bulunduğu, alınıp satılan ürünlerden “habersiz” olduğu belirtilerek, sanki suçun taksirle işlenebileceğini açıklamaya çalışmıştır. Bu gerekçe ancak kasten işlenebilen bir suç olan marka hakkına tecavüz suçundan sanığın mankumiyeti için yasal ve yeterli bir gerekçe değildir. Mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması, Anayasa’nın 141/3, CMK 34 ve 230. maddelerinin amir hükmüdür.
Sanık A.. Ç..’ın suça iştirak ettiği kabul edilse bile diğer sanığın eylemine ne şekilde iştirak ettiği, iştirakin niteliği ve derecesinin tartışılması gerekirdi. Sanık, suçu doğrudan doğruya diğer sanıkla birlikte mi, onu azmettirerek mi yoksa yardım ederek mi işlemiştir? Her bir kabul sanığın hukuki durumunu da farklılaştıracaktır.
Açıklanan sebeplerle, sanık A.. Ç..’ın her türlü şüpheden uzak, mahkumiyetine yeterli, kesin delil bulunmadığı halde, yasal ve yeterli gerekçe de gösterilmeden mahkumiyetine ilişkin kararın bozulması gerektiğini düşündüğümden, sayın çoğunluğun kararına katılamıyorum.