Yargıtay Kararı 19. Ceza Dairesi 2015/4940 E. 2015/2986 K. 18.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/4940
KARAR NO : 2015/2986
KARAR TARİHİ : 18.06.2015

Tebliğname No : KYB – 2015/127054

3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu’na muhalefet suçundan sanık A.. D..’un, aynı Kanun’un 10. maddesi uyarınca 1.804,50 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 01/11/2012 tarihli ve 2010/2232 esas, 2012/2491 sayılı kararı aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığının 01/04/2015 gün ve 23019 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20/04/2015 gün ve KYB.2015-127054 sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, sanığın görevinin sona ermesi üzerine, görevinden ayrılma tarihinden itibaren 1 ay içerisinde 3628 sayılı Kanun’un 6/f maddesi gereğince mal bildiriminde bulunmaması şeklindeki eyleminin, anılan Kanun’un 10/1. maddesi gereğince 3 aya kadar hapis cezasını gerektirdiği, hapis cezasının alt sınırının ise 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 49/1. maddesi gereğince 1 ay olduğu, anılan Kanun’un 75. maddesinin 1. fıkrasının b bendi gereğince de 1 ay hapis cezasının günlüğü 20,00 TL adli para cezası üzerinden 600,00 TL adli para cezasına çevrilmesi gerektiği, 4,50 TL soruşturma gideri de eklendiğinde toplam 604,50 TL üzerinden ön ödeme önerisinde bulunulması gerekirken, aleyhe olacak şekilde 3 ay hapis cezası karşılığı 1.800,00 TL adli para cezası ve 4,50 TL soruşturma gideri olmak üzere 1.804,50 TL üzerinden ön ödeme önerisinde bulunulması karşısında, ortada usulüne uygun yapılmış bir ön ödeme önerisi bulunmadığı cihetle, mahkemece sanığa yeniden yapılacak ön ödeme önerisinin sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;
14.04.2011 gün ve 27905 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Yasalarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasanın 23. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Yargılaması Kanununun 272. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde “hapis cezasından çevrilen adlî para cezaları hariç olmak üzere sonuç olarak belirlenen 3.000 Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine karşı istinaf yasa yoluna başvurulamayacağı” şeklinde yapılan değişiklik ve 6217 sayılı Kanunun 26. maddesi ile 5320 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasaya eklenen “bölge adliye mahkemeleri faaliyete geçinceye kadar hapis cezasından çevrilenler hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen üçbin Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine karşı temyiz yoluna başvurulamaz” şeklindeki geçici 2. maddesi göz önünde bulundurulduğunda, 14.04.2011 tarihinden sonra doğrudan hükmolunan 3.000 Türk Lirasına kadar olan adli para cezalarına ilişkin mahkumiyet hükümlerinin kesin nitelikte olduğu, ancak hapis cezasından çevrilen adli para cezalarının ise temyiz yasa yoluna açık olduğu cihetle, kanun yararına bozma istemine konu mahkumiyet hükmünde sanık A.. D..’un 1.804,50 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, sanığın üzerine atılı suç için yasada öngörülen cezanın 3 aya kadar hapis cezası olduğu ve mahkemece tayin edilecek hapis cezasının gün karşılığı adli para cezasına çevrilmesi gerekirken doğrudan adli para cezasına hükmedilmesinin hükmü kesin hale getirmeyeceği, mahkemenin sanığın yokluğunda verdiği kararında hükmün kesin olduğunun belirtilmesi suretiyle temyiz hakkı bulunan sanığın yanıltıldığı, yine temyiz hakkı bulunan sanığa yasa yolu, süresi, mercii ve
başvuru şeklinin açıkça gösterildiği meşruhatlı davetiyenin de gönderilmediği ve bu nedenle hükmün kesinleşmediği anlaşıldığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin bu nedenle REDDİNE, 18/06/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.