Yargıtay Kararı 19. Ceza Dairesi 2015/4756 E. 2015/2866 K. 16.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/4756
KARAR NO : 2015/2866
KARAR TARİHİ : 16.06.2015

Tebliğname No : 2012/104900
MAHKEMESİ : Amasra Sulh Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 13/01/2012
NUMARASI : 2011/158 (E) ve 2012/4 (K)
SUÇ : Haksız rekabet

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Eyleme ve yükletilen suça yönelik katılan vekilinin temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, 16.06.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

Muhalefet Şerhi

Sayın Çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlık sanığın fiilinin atılı haksız rekabet suçunu oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesine ilişkindir.
Hukuki sorunun çözümü için öncelikle “haksız rekabet” suçunun hareket unsuru üzerinde durulması gereklidir. Bilindiği üzere Türk Ticaret Kanunu (TTK), “Dürüstlük kuralına aykırı davranışlar, ticari uygulamalar” kenar başlıklı 55. maddesinde haksız rekabet hâllerinin “başlıcalarını” (6) bent halinde (21) adet davranış biçimi olmak üzere “haksız rekabet örnekleri” olarak saymıştır. Belirtilen maddenin a, b ve c bentlerinde sayılan davranış şekillerinden önce “özellikle” terimine vurgu yapılması, sayılan davranışların sınırlı olmayıp, başkaca biçimlerle de dürüstlük kuralına aykırı davranışların gerçekleştirilebileceğini göstermesi bakımından anlamlıdır. Sonuç olarak, yalnızca 55. maddede örnek olarak sayılan
şekillerde değil, aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ve ticari uygulamalar da TTK’nın 54 ve 55. maddeleri anlamında haksız rekabet oluşturabilecektir (BAŞTÜRK, İhsan: Türk Ticaret Kanununda Bilişim Yoluyla Haksız Rekabetin Hukuki ve Cezai Sonuçları, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Cilt:1,Yıl:2, Sayı:6, Temmuz 2011, s. 284-287).
Haksız rekabetin varlığı için, davranışı gerçekleştiren kişinin kusurunun bulunması aranmamaktadır. Gerçekten de, TTK’nın 54 ve 55. maddelerinde haksız fiilin bir unsuru olarak kusurdan söz edilmemiştir. Failin kusurunun varlığı, sadece haksız rekabet nedeniyle hangi tür davaların açılabileceğinin belirlenmesi yönünden önem taşımaktadır (ARKAN, Sabih: Ticari İşletme Hukuku, Gözden geçirilmiş 7. baskı, Ankara 2005, s. 298).
Haksız rekabet fiillerinin önlenmesi bakımından ilke olarak özel hukuk kuralları ile koruma yolunu seçen kanun koyucu, son çare – ultima ratio olarak bazı haksız rekabet fiillerini suç olarak tanımlayarak ceza hukuku araçlarına başvurulması yoluna gitmiştir. TTK’nın bu düzenlemesi “sınai mülkiyet kavramına dahil olan hususlarda cezai müeyyide ile kamu düzeninin korunması düşüncesi” ürünüdür (DONAY, Süheyl/ ERMAN, Hasan: Sınai Mülkiyet Aleyhine Suçlar, İhtira Beratı, Marka, Haksız Rekabet, Sanayi Suçları, İlgili Mevzuat, İstanbul 1973, s. 72-73). Haksız rekabet suçları ile, serbest rekabete dayalı piyasa sisteminin sağlıklı biçimde işlemesi (AYDIN, Hüseyin: Türk Ticaret Kanunu’nda Haksız Rekabet Suçları, Yetkin Yayınları, Ankara 2008, s. 77) yanında ülke ekonomisinin rekabet gücü ve diğer taraftan da tüketicilerin kişisel ekonomik yararlarının korunması amaçlanmaktadır.
TTK’da yer verilen haksız rekabet suçlarına genel olarak değinecek olursak; TTK, haksız rekabet oluşturan tüm davranışları “suç” olarak tanımlamamıştır (ARKAN, s. 313). Kanun koyucu, sadece belirli bir vahamet arzeden haksız rekabet hallerini suç kabul etmiştir (DONAY/ ERMAN, s. 75; AYDIN, s. 118).
Bu anlamda, yeni TTK’nın 62/1-a-b-c-d maddelerinde suç olarak tanımlanan haksız rekabet fiilleri şunlardır;
a) 55 inci maddede yazılı haksız rekabet fiillerinden birini kasten işlemek (md. 62/1-a),
b) Kendi icap ve tekliflerinin rakiplerininkine tercih edilmesi için kişisel durumu, ürünleri, iş ürünleri, ticari faaliyeti ve işleri hakkında kasten yanlış veya yanıltıcı bilgi vermek (md. 62/1-b),
c) Çalışanları, vekilleri veya diğer yardımcı kimseleri, çalıştıranın veya müvekkillerinin üretim veya ticaret sırlarını ele geçirmelerini sağlamak için aldatmak (md. 62/1-c),
d) İşçilerinin veya çalışanlarının ya da vekillerinin, işlerini gördükleri sırada cezayı gerektiren bir haksız rekabet fiilini işlediklerini öğrenip de bu fiili önlememek veya gerçeğe aykırı beyanları düzeltmemek (md. 62/1-d).
Dava konusu fiil ise, müştekinin Bartın ili Amasra ilçesinde “M…. Yeri Canlı Balık Restoran” ismiyle 1945 yılından beri faaliyet göstermesine rağmen sanığın aynı ilçede “Liman Balık Restoran” adıyla işlettiği işyerinin adını 2011 yılı Temmuz ayından itibaren “L.. Canlı Balık Restoran” olarak değiştirip kullanarak müşterileri yanılgıya düşürecek şekilde haksız rekabette bulunmak suretiyle TTK’nın 55/4, 62/1-son maddesine aykırı davranmaktan ibaret olup; sanığa mahkemece TTK’nın 55/5. maddesinden de ek savunma hakkı tanınmıştır. Bu bağlamda;
“TTK’nın 55. Maddesi: “(1) Aşağıda sayılan hâller haksız rekabet hâllerinin başlıcalarıdır:
A) Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle;
….
4. Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak,
5. Kendisini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarını, gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak şekilde; başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak ya da üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirmek,…”
şeklindeki norm ile davaya konu edilen haksız rekabet halleri suç olarak tanımlanmıştır. Görüldüğü üzere sanığa isnad olunan eylem; “dürüstlük kuralına aykırı davranış yoluyla ve özellikle başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” suretiyle müştekinin ticaret ünvanının sahip olduğu ünden haksız olarak yararlanmak amacıyla ticari işletmesinin adını müştekinin işletme adıyla karışıklığa yol açabilecek surette değiştirip kullanarak haksız rekabet etmektir.
Somut davada uyuşmazlığın çözümü için iki sorunun ortaya konulması gereklidir. Bunlardan ilki; müştekinin ticaret ünvanının tanınmış olup olmadığıdır. İkinci olarak ise; müştekinin ticaret ünvanı ile sanığın kullandığı ticaret ünvanının karışıklığa yol açıp açmayacağı konusu değerlendirilmelidir.
İlk olarak, müştekinin dosya ekinde sunduğu çok sayıda belge (işletme izin belgesi, teşekkür belgeleri, faturalar, hizmet kalite belgesi, Belediye Başkanlığı yazısı gibi) kapsamından ve fotoğraflar ile Ticaret Sicili kaydından da “M….Yeri-Canlı Balık Restoran” adıyla 1940’lı yıllardan beri hizmet sunduğu anlaşılmaktadır. Sunulan belgelerin içeriği ve tarihleri itibariyle müştekinin işyerinin belirtilen isimle yörede uzun süredir tanınmış, meşhur olarak nitelendirilebilecek bir işletme olduğu ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki sanığın Cumhuriyet Savcılığındaki sorgusunda “…kendisinin İstanbul’da bulunduğu sırada kar ortağı olan A.. V.. işletmenin tabelasını değiştirdiğini, başka bir işletmenin markalaştırdığı işletme adının kullanarak haksız kazanç elde etmek gibi bir niyetimiz yoktur, en kısa sürede işletme tabelamızı eski hale dönüştüreceğiz” şeklindeki savunmasıyla da müştekinin ticaret ünvanının tanınmış olduğu sanık tarafından dahi kabul edilmiş olmaktadır. Öte yandan marka olarak tescil edilmemiş de olsa tanınmış bir işletme adının da haksız rekabet korumasından yararlanabileceği kuşkusuzdur. Müştekinin ticaret ünvanı ve işletme adının tanınmış olduğu gözetildiğinde haksız rekabet hükümleri çerçevesinde korunmasına hiçbir engel bulunmamaktadır.
İkinci olarak ise, müştekinin ticaret ünvanı ile sanığın haksız olarak kullandığı iddia olunan ticaret ünvanının karışıklığa yol açıp açmayacağı konusu değerlendirilmelidir. Bu bağlamda müştekinin Bartın ili Amasra ilçesinde “M.. A… Yeri Canlı Balık Restoran” ismiyle 1945 yılından beri faaliyet gösterdiği ve “M.. A.. ..-Canlı Balık Lokanta Turizm Tic. San. Ltd. Şti. ismiyle de Ticaret Siciline kayıtlı olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Kısacası müştekinin kullandığı ticaret ünvanında öne çıkan unsurlar; “M.. A.. Yeri” ve “C.. Restoran” isimleridir. Sanığın kullandığı “L.. Canlı Balık Restoran” ünvanının ise özellikle müştekinin kullandığı ve belirli bir tanınmışlık düzeyine ulaşan “Canlı Balık Restoran” ünvanı ile karışıklığa yol açabileceği kuşkusuzdur. Nitekim dinlenen tanık N.. K..’nun beyanında da bu durum sebebiyle tüketici nezdinde bir karışıklık yaşandığı doğrulanmıştır. Öte yandan sanığın uzun yıllardır aynı ilçede “L.. Balık Restoran” adıyla faaliyet gösteren işyerinin adını 2011 yılı Temmuz ayından itibaren “L.. Canlı Balık Restoran” olarak değiştirip kullanmaya başlaması ve Cumhuriyet Savcılığındaki ifadesi de anılan
Şekilde kullanımla ortalama bir tüketicinin yanılgıya düşebileceği sanık tarafından kaçamaklı olarak ikrar edilmekte, ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan anılan karışıklık olgusunu olayın yaşandığı yerin büyüklüğüyle de birlikte değerlendirmek gereklidir. Nitekim Amasra gibi nüfusu ancak 20.000 olan ve restoran sayısının dahi sınırlı olduğu bir ilçede davadaki gibi çok benzer bir kullanımın restoran adı bağlamında kolaylıkla karışıklığa yol açabileceği ortadadır. Bu ise dürüstlük kuralına aykırı bir davranış sebebiyle haksız rekabet kurallarının ihlalinden başka bir şey değildir.
Açıklanan gerekçelerle, sanığın müştekinin uzun yıllardır çaba sarf ederek belirli bir tanınmışlık düzeyine ulaştırdığı ticaret ünvanıyla karışıklığa yol açacak bir ticaret ünvanını bilerek kullanmak suretiyle TTK’nın 55/4-5. maddelerindeki dürüstlük kuralına aykırı bir davranışı gerçekleştirerek atılı haksız rekabet suçunu işlediği dosya kapsamındaki tüm delillerle sabittir. Bu nedenlerle Mahalli Mahkeme hükmünün bozulması gerektiği düşüncesiyle Sayın Çoğunluğun kararına katılamıyorum.