Yargıtay Kararı 19. Ceza Dairesi 2015/34454 E. 2017/8174 K. 16.10.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/34454
KARAR NO : 2017/8174
KARAR TARİHİ : 16.10.2017

MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi
SUÇ : 5651 Sayılı Kanuna Aykırılık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Suç tarihinde yürürlükte bulunan 5651 sayılı Kanunun “İçeriğin Yayından Çıkarılması ve Cevap Hakkı” başlıklı 9. maddesi; “… İçerik nedeniyle hakları ihlal edildiğini iddia eden kişi, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması halinde yer sağlayıcısına başvurarak kendisine ilişkin içeriğin yayından çıkarılmasını ve yayındaki kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı cevabı bir hafta süreyle internet ortamında yayımlanmasını isteyebilir. İçerik veya yer sağlayıcı kendisine ulaştığı tarihten itibaren iki gün içinde, talebi yerine getirir. Bu süre zarfında talep yerine getirilmediği takdirde reddedilmiş sayılır.
Talebin reddedilmiş sayılması halinde, kişi onbeş gün içinde yerleşim yeri sulh ceza mahkemesine başvurarak, içeriğin yayından çıkarılmasına ve yayındaki kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı cevabın bir hafta süreyle internet ortamında yayımlanmasına karar verilmesini isteyebilir. Sulh ceza hakimi bu talebi üç gün içinde duruşma yapmaksızın karara bağlar. Sulh ceza hakiminin kararına karşı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebilir.
Sulh ceza hakiminin kesinleşen kararının, birinci fıkraya göre yapılan başvuruyu yerine getirmeyen içerik veya yer sağlayıcısına tebliğinden itibaren iki gün içinde içerik yayından çıkarılarak hazırlanan cevabın yayımlanmasına başlanır.
Sulh ceza hakiminin kararını bu maddede belirtilen şartlara uygun olarak ve süresinde yerine getirmeyen sorumlu kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İçerik veya yer sağlayıcının tüzel kişi olması halinde, bu fıkra hükmü yayın sorumlusu hakkında uygulanır…” hükümlerini amirdir.
06.02.2014 tarihli 6518 sayılı Kanun ile değişen Kanunun “İçeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi” başlıklı 9. maddesi ise; “…İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğe erişimin engellenmesini de isteyebilir.
İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden kişilerin talepleri, içerik ve/veya yer sağlayıcısı tarafından en geç yirmi dört saat içinde cevaplandırılır.
İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik hakları ihlal edilenlerin talepleri doğrultusunda hâkim bu maddede belirtilen kapsamda erişimin engellenmesine karar verebilir.
Hâkim, bu madde kapsamında vereceği erişimin engellenmesi kararlarını esas olarak, yalnızca kişilik hakkının ihlalinin gerçekleştiği yayın, kısım, bölüm ile ilgili olarak (URL, vb. şeklinde) içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle verir. Zorunlu olmadıkça internet sitesinde yapılan yayının tümüne yönelik erişimin engellenmesine karar verilemez. Ancak, hâkim URL adresi belirtilerek içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle ihlalin engellenemeyeceğine kanaat getirmesi hâlinde, gerekçesini de belirtmek kaydıyla, internet sitesindeki tüm yayına yönelik olarak erişimin engellenmesine de karar verebilir.
Hâkimin bu madde kapsamında verdiği erişimin engellenmesi kararları doğrudan Birliğe gönderilir.
Hâkim bu madde kapsamında yapılan başvuruyu en geç yirmi dört saat içinde duruşma yapmaksızın karara bağlar. Bu karara karşı 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebilir.
Erişimin engellenmesine konu içeriğin yayından çıkarılmış olması durumunda hâkim kararı kendiliğinden hükümsüz kalır.
Birlik tarafından erişim sağlayıcıya gönderilen içeriğe erişimin engellenmesi kararının gereği derhâl, en geç dört saat içinde erişim sağlayıcı tarafından yerine getirilir.
Bu madde kapsamında hâkimin verdiği erişimin engellenmesi kararına konu kişilik hakkının ihlaline ilişkin yayının veya aynı mahiyetteki yayınların başka internet adreslerinde de yayınlanması durumunda ilgili kişi tarafından Birliğe müracaat edilmesi hâlinde mevcut karar bu adresler için de uygulanır.
Sulh ceza hâkiminin kararını bu maddede belirtilen şartlara uygun olarak ve süresinde yerine getirmeyen sorumlu kişi, beş yüz günden üç bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır…”,
“İçerik sağlayıcının sorumluluğu” başlıklı 4. maddesi; “…İçerik sağlayıcı, internet ortamında kullanıma sunduğu her türlü içerikten sorumludur.
İçerik sağlayıcı, bağlantı sağladığı başkasına ait içerikten sorumlu değildir. Ancak, sunuş biçiminden, bağlantı sağladığı içeriği benimsediği ve kullanıcının söz konusu içeriğe ulaşmasını amaçladığı açıkça belli ise genel hükümlere göre sorumludur.
(Ek: 6/2/2014-6518/87 md.) İçerik sağlayıcı, Kurumun bu Kanun ve diğer kanunlarla verilen görevlerinin ifası kapsamında; talep ettiği bilgileri talep edilen şekilde Kuruma teslim eder ve Kurum tarafından bildirilen tedbirleri alır…”,
“Yer sağlayıcının yükümlülükleri” başlıklı 5. maddesi; “…Yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir.
(Değişik: 6/2/2014-6518/88 md.) Yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka aykırı içeriği bu Kanun’un 8 inci ve 9 uncu maddelerine göre haberdar edilmesi hâlinde yayından çıkarmakla yükümlüdür.
(Ek: 6/2/2014-6518/88 md.) Yer sağlayıcı, yer sağladığı hizmetlere ilişkin trafik bilgilerini bir yıldan az ve iki yıldan fazla olmamak üzere yönetmelikte belirlenecek süre kadar saklamakla ve bu bilgilerin doğruluğunu, bütünlüğünü ve gizliliğini sağlamakla yükümlüdür.
(Ek: 6/2/2014-6518/88 md.) Yer sağlayıcılar, yönetmelikle belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde yaptıkları işin niteliğine göre sınıflandırılabilir ve hak ve yükümlülükleri itibariyle farklılaştırılabilirler.
(Ek: 6/2/2014-6518/88 md.) Yer sağlayıcı, Kurumun talep ettiği bilgileri talep edilen şekilde Kuruma teslim etmekle ve Kurum tarafından bildirilen tedbirleri almakla yükümlüdür.
(Ek: 6/2/2014-6518/88 md.) Yer sağlayıcılık bildiriminde bulunmayan veya bu Kanundaki yükümlülüklerini yerine getirmeyen yer sağlayıcı hakkında Başkan tarafından on bin Türk Lirasından yüz bin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir…” hükümlerini amirdir.
Bu açıklamalar ve suç tarihinden sonra yapılan mevzuat değişiklikleri karşısında; temyiz incelemesine konu olan suç tarihinde yürürlükte bulunan Kanun maddesinde, suçun maddi unsuru olarak; “…kesinleşen kararın tebliğinden itibaren 2 gün içinde…” kararın yerine getirilmesiyle sorumlu kişiler olan “…içerik veya yer sağlayıcısı tarafından…” yazılı şartlara uygun ve süresinde yerine getirilmemesi, suçun unsuru olarak tanımlanmışken, 06.02.2014 tarihli 6518 sayılı Kanunla değişen metinde “…kararın önce erişim sağlayıcıları birliğine gönderilmesini müteakiben, ilgili erişim sağlayıcısına tebliğinden itibaren derhal ve en geç 4 saat içinde…” belirtilen şartlara uygun ve süresinde erişim sağlayıcısı tarafından yerine getirilmemesi suçun unsuru olarak öngörülmüştür.
Kanunda yapılan değişikliklerle, 6518 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 19.02.2014 tarihinden itibaren, dosyaya konu “mahkeme kararının, kararda yazılı şartlarda ve öngörülen şekilde, Kanunda belirtilen süre içinde uygulanmaması” olarak tanımlanan suçun maddi unsuru olan fiil ve fail unsurları, aynı anda değişmiştir. Öte yandan, değişen Kanuna göre, içerik sağlayıcısının cezai anlamda somut bir sorumluluğu kalmadığı gibi, yer sağlayıcısının sorumluluğu ise sadece “bildirim yükümlülüğü” ve gerektiğinde “kendisine tebligat yapılması halinde Kanunda öngörülen ve Kurum tarafından kendisinden istenen yükümlülükleri” yerine getirmediği takdirde verilecek idari para cezası ile sınırlandırılmıştır.
5237 sayılı TCK’nın “Suçta ve cezada kanunîlik ilkesi” başlıklı 2. maddesi; “… Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz…” ve “…Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz…” ve
“Zaman bakımından uygulama” başlıklı 7. maddesi; “…İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar…” ve “…Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur…” hükümlerini amirdir.
Yukarıdaki açıklamalardan hareketle;
5651 sayılı kanun bağlamında içerik sağlayıcısı olan sanığın, 6518 sayılı Kanunla değişen Kanuna göre, mahkeme kararlarını doğrudan yerine getirmekle sorumlu tutulması, başta suç ve cezada kanunilik ve tipiklik olmak üzere ceza hukukunun temel ilkeleri ile ceza kanununun zaman bakımından uygulanması esaslarına aykırı olacaktır.
Hal böyleyken, temyize konu dosyada, sanığın eyleminin, suç tarihinde Kanunun aradığı “kesinleşmiş mahkeme kararının tebliği üzerine süresinde (en geç iki gün içinde) gereken işlemi yapmamak” maddi unsurunu gerçekleştirmesine rağmen, 19.02.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6518 sayılı Kanuna göre; erişimin engellenmesine dair bir mahkeme kararının gereğini yerine getirmekle yükümlü kılınmayan ve “sorumlu kişi” tanımında bulunmayan “içerik sağlayıcısı” sanığın eyleminden artık sorumlu tutulamayacağı, dolayısıyla suçun faili olamayacağı sabit olup, bu nedenlerle sanığın beraatine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı ve sanık vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye kısmen uygun olarak, HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 16.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.