YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/2982
KARAR NO : 2015/8334
KARAR TARİHİ : 09.12.2015
Tebliğname No : 11 – 2012/198730
MAHKEMESİ : İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 26/01/2012
NUMARASI : 2008/998 (E) ve 2012/29 (K)
SUÇ : 213 Sayılı Kanuna Aykırılık
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
I-Katılan kurum olan A.. V.. vekilinin temyiz itirazının incelenmesinde;
Suçtan doğrudan doğruya zarar görmediği ve bu nedenle davaya katılma hakkı bulunmadığı halde mahkemece kanuna aykırı gerekçeyle kamu davasına katılan olarak kabulünün, A.. V..’ na bu niteliği ve dolayısıyla Kanun yoluna başvurmak hak ve yetkisini kazandırmadığı anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca tebliğnameye aykırı olarak, TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE,
II-Sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1-Tüzel kişilerde vergi kanunları yönünden sorumluluk 213 sayılı Kanun’un 10 ve 333. maddelerinde düzenlenmiş olup, 359 ile 360. maddelerde öngörülen cezaların, bu fiilleri işleyenler hakkında hükmolunacağı belirtilmiştir.
Tüzel kişilerin birden fazla kanuni temsilcisi olduğunda suç, eylem ve fikir birliği içinde işlenmemişse sorumluluk, cezanın şahsiliği ilkesine bağlı olarak temsil yetkisinin bölüşümündeki ağırlık ve sınırlar dikkate alınarak, suçun şekil sorumlusu yerine ayrıntısını bilen ve oluşumunda rolü olan temsilciye aittir.
Kanuni temsilci dışındaki personellerin fiilleri işlemeleri halinde cezai sorumluluğun belirlenmesi de önemlidir. Kanuni temsilcilerin suçtan kurtulmak için fiillerin, bilgileri dışında personel tarafından işlendiğini savunmaları mümkündür.
Personelin kanuni temsilcinin emir ve talimatıyla hareket edip iş görmesi asıl olduğundan, işlenen fiillerden kanuni temsilci sorumlu olacaktır. Personelin fiillerin işlenmesinden doğrudan bir çıkarı yoktur. İstisnai de olsa, emir ve talimata karşı gelerek bu fiillerin personel tarafından işlenmesi mümkündür; bu durumda fiili işleyenin cezai sorumluluğunu kabul etmek gerekecektir.
Kanuni temsilcilerin cezai sorumluluktan kurtulması için personelin, tüzel kişinin yazılı kurallarına, kararlarına, emir ve talimatlarına kendiliğinden aykırı davrandığına ilişkin delillerinin ortaya konulması gerekir. Çünkü fiilin meydana getirdiği belgeyi kullanan kendisi, yararlanan yine kendisi ya da tüzel kişidir. Örneğin sahte veya yanıltıcı faturanın düzenlenmesi sırasında, bu niteliğinin anlaşılması ya da anlaşılır olmasına rağmen yine de düzenlenmesi, fiilin işlenmesine izin ve onay verildiğini göstermiş olduğundan kanuni temsilci cezai sorumluluktan kurtulamaz.
Ama her durumda; kanuni temsilcilerin, personelin fiillerini, işlendiği sırada bilmediği yönündeki savunma ve olgusunun geçerliliği; tüzel kişinin iş ve yer yönünden faaliyet alanı, iletişim yoğunluğu ve olanakları, örgütlenme biçim ve yapısı, büyüklük ölçeği, personel sayısı, görev dağılımı, iş hacmi ve kapasitesi, bağımsız hareket etme olasılığı, mali bünyesi, mal varlıkları, kasa ve banka mevcudu, fiilin mahiyeti ve konusu gibi unsurlar dikkate alınarak bir değerlendirme yapılıp bir sonuca varılmalıdır. Bu şekilde isabetli ve adil sonuçlara varılır ve cezaların şahsiliği ilkesine de uygunluk sağlanır.
Değişik amaçlarla, örneğin kişisel çıkar sağlamak, tüzel kişi ve kanuni temsilcisini zorda bırakmak için fiili işleyen personel, fiilinin sonucuna katlanmalıdır. Personelin, temsilcinin istek, irade ve onayı olmadan işlediği fiillerden temsilcinin cezai sorumluluğu kabul edilemez.
Bu itibarla; yukarıda verilen genel bilgiler ışığında maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi ve eylemin, fiilen hangi sanık tarafından işlendiğinin her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı deliller ile belirlenmesi amacıyla; fatura düzenleme konusunda sanıkların kendi aralarında bir görev dağılımı olup olmadığı, düzenlendiği iddia edilen 88 adet sahte faturadan hangilerinin kim tarafından düzenlendiğinin net olarak araştırılması, adlarına fatura düzenlenen kişilerin tanık olarak dinlenerek faturaları kimden, hangi hukuki ve ticari ilişkiye dayanarak aldıkları ve ellerinde buna ilişkin bilgi ve belge olup olmadığının sorulması, sanıklar hakkında özel belgede sahtecilik ve hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak suçlarından tefrik kararı verilerek açılan Sarıyer 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ nin 2008/321 esasında kayıtlı ve halen Yargıtay 15. Ceza Dairesi’ nin 2014/11373 esasında bulunan kamu davasının getirtilip incelenerek mümkün olması halinde birleştirilmesi, bunun mümkün olmaması halinde ise dava dosyasının özetinin duruşma tutanağına aktarılarak onaylı örneklerinin dosya içine alınmasından sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle sanıkların hukuki durumlarının takdiri gerekirken eksik kovuşturma sonucu ve yetersiz gerekçe ile sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verilmesi,
2-Kabule göre ise;
a-Sahte fatura kullanmak ve sahte fatura düzenlemek suçlarının birbirinden ayrı ve bağımsız suçlar olduğu, 5271 sayılı CMK’nın 225. maddesi uyarınca hükmün konusu, duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen fiilden ibaret olup, kamu davasının, vergi suçu raporları ve mütalalara uygun olarak “2004, 2005 ve 2006 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek” suçundan açıldığı gözetilmeden hangi yıldan hüküm kurulduğu anlaşılmayacak şekilde gerekçede hem sahte fatura düzenlemek hem de sahte fatura kullanmak, hükümde ise sahte fatura kullanmak suçlarından bahsedilmek suretiyle çelişkiye düşülmesi,
b-Kasıtlı suçtan hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olarak sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesi uyarınca hak yoksunluklarına hükmedilmiş ise de, 24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 E, 2015/85 K. sayılı kararı ile anılan maddenin bazı hükümlerinin iptal edilmiş olması nedeniyle yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu,
c-Suçun niteliğine göre, suçtan doğrudan zarar görmediği halde, kamu davasına katılmasına karar verilen A.. V.. lehine vekalet ücretine hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş ve sanıklar müdafiilerinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye kısmen uygun olarak hükümlerin BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 09.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.