Yargıtay Kararı 19. Ceza Dairesi 2015/220 E. 2015/7447 K. 19.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/220
KARAR NO : 2015/7447
KARAR TARİHİ : 19.11.2015

Tebliğname No :….
…. 04/07/2014 tarihli nüshasının 1. ve 17. sayfasında “….” ve “….” başlığı ile yayımlanan yazılar nedeniyle ilgilisi ….vekili …. vaki düzeltme ve cevap isteminin kabulü ile tekzip metninin yayımlanmasına dair Sulh Ceza Hâkimliğinin 01/08/2014 tarihli ve …. değişik iş sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Sulh Ceza Hâkimliğinin 10/09/2014 tarihli ve …. değişik iş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 30/12/2014 gün ve … sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 22/01/2015 gün ve….sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
Sulh Ceza Hâkimliğinin 01/08/2014 tarihli karar başlığında, taraf sıfatı bulunmayan …. gösterilmesinin maddi hata olduğu ve mahallinde mahkemesince düzeltilebileceği düşünülerek yapılan incelemede;
Dosya kapsamına göre: Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13/02/2007 tarihli ve ….esas, …. sayılı kararında yer alan “Demokratik toplumlar, temel hak ve özgürlüklere dayanan toplumlardır. Bu tür toplumlarda Devletin görevi, temel hak ve özgürlükleri korumak ve geliştirmektir. Temel hak ve özgürlükler arasında düşünce ve kanaati açıklama özgürlüğünün önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu özgürlüğün kullanılabilmesinin en önemli yollarından birisi de basındır. Geneli ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken tüm olaylar hakkında, halkı objektif ve gerçekleri yansıtacak biçimde aydınlatmak, çeşitli sorunlar üzerinde kamuoyunu düşünmeye çağıracak tarzda tartışmalar açmak, onu toplumsal ve siyasal oluşumlar üzerinde doğru ve gerçeğe uygun bilgilerle donatmak, yöneticileri eleştirmek, uyarmak ve bu yöntemlerle denetlemek, ayrıca içinde yaşadığı toplumun ve tüm insanlığın sorunları konusunda bireyi bilinçlendirmek durumunda olan basına, bu ödevlerini yerine getirirken ihtiyaç duyacağı bir kısım haklar da tanınmıştır. Bunlar; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarıdır. Temelini Anayasa’nın 28. vd. maddelerinden alan ve 5187 sayılı Basın Yasasının 3.maddesinde düzenlenen bu haklar, basın yoluyla işlenen suçlarda, hukuka uygunluk nedenlerini oluşturur. Bilgiyi yayma, eleştirme ve yorumlama haklarının kabulü için, açıklama, eleştiri veya değer yargısı biçimindeki bilginin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamunun ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekli ile konusu aracında düşünsel bir bağ bulunması, açıklamada “küçültücü” sözlerin kullanılmaması gerekir. … Yargılama konusu haber ve yorum metnindeki eleştiri ve değer yargılandın bir kısmı sert ve çarpıcı bir üslupla dile getirilmiştir. Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere esasen, eleştirinin sert bir üslûpla gerçekleştirilmesi, kaba olması ve nezaket sınırlarını aşması, eleştirenin amacına, psikolojisine, eğitim ve kültür düzeyine bağlı bir olgudur. Ancak kabul edilmelidir ki, basın özgürlüğü, belli ölçülerde abartmayı, hatta kışkırtmaya başvurmayı da içerir. Gazetecilerin yazılarında kullandıkları deyimler “polemik” niteliğinde olsa da, nesnel bir açıklamayla desteklendiğinde, bu ifadeler asılsız kişisel saldırı olarak görülemez.” şeklindeki açıklamalar dikkate alındığında, tekzibe konu yazının haber değeri ile ilgili olarak, denetime olanak verecek şekilde mahkeme kararında Anayasanın 141, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34, 230 ve 232. maddelerine aykırı olarak somut hiçbir gerekçe bulunmadığı nazara alındığında, itirazın bu yönden kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Sulh Ceza Hâkimliğinin 10/09/2014 tarihli ve …. değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309/4-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yapılmasına, 19/11/2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Muhalefet Şerhi
Daire çoğunluğu ile aramızdaki görüş farklılığı,
1- Temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen hangi karar karar ve hükümlerin, olağanüstü ve istisnai bir kanunyolu olan kanun yararına bozma (KYB) yoluyla incelenebileceğine, bir başka ifadeyle, uygulamadaki esaslı yanlışlıklar ile esasa etkili usul hataları dışında hakimin takdir, tercih ve delil değerlendirmesine ilişkin konular kapsamında olan ve duruşma açılmadan, evrak üzerinde verilen, uygulamada müteferrik (değişik) iş denilen, hâkimin takdir hakkını kullanarak verdiği “cevap ve düzeltme hakkı”na ilişkin kararların KYB yoluyla incelenip incelenemeyeceğine,
2- Bir suçlama veya hukuki uyuşmazlığa dair olmayan, tek başına cezai veya hukuki sorumluluğa delil teşkil etmeyen, hâkimin müteferrik (değişik) iş olarak ve takdir hakkını kullanarak verdiği “cevap ve düzeltme hakkı”na ilişkin kararda “somut hiçbir gerekçe” olup olmadığı, gerekçesiz veya yetersiz gerekçe içerdiği kabul edilse bile bu hususun KYB yoluyla bozma konusu yapılıp yapılamayacağına ilişkindir.
1- Kanun Yararına Bozma Yasayolunun Niteliği ve Kapsamı
a- Öğretide “olağanüstü temyiz” olarak da adlandırılan ve daha önce 1412 sayılı CMUK’nun 343. maddesinde “yazılı emir” olarak düzenlenen “kanun yararına bozma”, temyizden farklı olarak olağanüstü bir yasa yolu olup, koşulları ve sonuçları CMK’nun 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir. CMK’nun 309. maddesinin ilk üç fıkrası şu şekildedir: “Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtayın ilgili ceza dairesine verir. Yargıtayın ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü kanun yararına bozar.”
Kanun yararına bozma (KYB) yasa yoluna ilişkin olarak CMK hükümleri yanında, kanun hükmünde olan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararlarının da gözetilmesi gerekir. Çünkü Yargıtay Kanunu’nun 45. maddesine göre “İçtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.” Kanun yararına bozmaya ilişkin olarak, 26.10.1932 gün ve…sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında, karar veya hükümdeki her türlü hukuka aykırılık değil, uygulamadaki esaslı yanlışlıklar ile esasa etkili usul hatalarının KYB yoluna konu olabileceği belirtildiği gibi, İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 14.11.1977 gün ve… sayılı Kararında da, hâkimlerin takdir hakları alanlarına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususların, bu olağanüstü yasa yoluna konu olamayacağı, bu itbarla yasal gerekçe gösterilmese de erteleme talebinin kabulü veya reddine dair hükme karşı yasaya aykırılıktan sözedilerek Adalet Bakanlığınca verilen yazılı emir talebinin kabul edilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Buna göre hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar ve hükümdeki her türlü hukuka aykırılıklar değil, hâkimlerin takdir hakkı kapsamında kalmayan ve suçlular için bir hak teşkil eden esasa etkili yanlışlık ve hukuka aykırılıklar KYB konusu olabilecektir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu ile Özel Dairelerin istikrarlı bir şekilde yerleşmiş kararlarında da İçtihadı Birleştirme Kararlarına atıf yapılarak, hak her türlü hukuka aykırılığa karşı KYB yasa yoluna gelinemeyeceği belirtilmiştir. CGK., 12.6.1989 gün ve … sayılı Kararda konuyu enine boyuna tartışmıştır. Anılan Kararda, öğretiden, “Yazılı emir ile ancak verilmiş olan hükmün veya kararın kanuna muhalif olması halinde müracaat edilebilir. Hakimin takdirine ait fiili meselelerden dolayı bu yola gidilemez. Yazılı emre konu yapılacak karar, sadece hukuki meseleye ilişkin olmalıdır. Maddi bir meselede verilen ve sadece o davayı ilgilendiren karardaki hatanın belirtilmesinde ‘kanun yararı’ yoktur. Yazılı emirle Yargıtay’a başvurulduğundan, fiili ve maddi hususlar üzerinde durulmaması, sadece hukuk bakımından inceleme yapılması gerekmektedir.” (…, Ceza Mahkemeleri Usulü, 1957, 4. Bas. s. 402, …, Ceza Muhakemesi Hukuku, 8. Bas, 1986, s. 1057, Ö. Tosun, Türk Suç Muhakemesi Hukuku Dersleri, Cilt: 2, 1976, 2. Baskı:196) şeklindeki görüşlere yer verilip, 26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı, 14.11.1977 gün ve 3/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararları hatırlatıldıktan sonra, Yargıtayın yerleşmiş uygulamasının da bu yönde olduğu belirtilmiştir: “Kanaat ve takdir hallerinin, bir kurala ve kalıba sığdırılması mümkün değildir. Başka başka mahkemelerin, aynı düzeyde delillerle, takdire dayanarak “beraat” veya “mahkumiyet” kararları verebilmesi, hatta aynı hakimin bile delil yönünden birbirine tamamen uygun davalarda, ayrı zamanlarda ters sonuçlara varması ve inceleme merciilerinin de bu hükümleri onaması mümkündür. “delillerin doğru takdir edilmesi” gibi bir kural, insan tabiatına aykırıdır. Bu nedenle “fiilin sübutu yönünde delillerin takdiri” noktasından yazılı emir isteminin dinlenmemesi gerekir. Yazılı emrin, sübutun takdiri mevzularında işletilmesi sakıncaları doğurur. O halde, bu yola gidilmesinde bir yarar olmamak gerekir. Tüm kanıtlar toplanıp değerlendirilmesi yapıldıktan sonra verilen ve Yargıtay’ca incelenmeksizin kesinleşen hükümlerde, delillerin delillerin takdir ve tercihinde hataya, yanılgıya düşüldüğünden bahisle yazılı emir yoluna başvurma imkanı yoktur.” (CGK., 12.6.1989, …, …., …; Ceza Yargılamasında Yasayolları, …. Yayınevi, …., 1996, s. 138-142) “Yargıtayca incelenmeksizin kesinleşen beraat hükmüne ilişkin olarak, takdirde hataya düşüldüğünden ve eksik soruşturma ile hüküm kurulduğundan bahisle yazılı emir yoluna başvurma imkanı yoktur.” (CGK., 25.4.1988, …) “… kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir. Delillerin takdir ve tercihinde hataya düşüldüğünden bahisle bu yola başvurulması, bu olağanüstü yasa yolunun amaç ve kapsamıyla bağdaşmaz. Mahkemenin takdirine bağlı istekler ile uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, yasa yararına bozma konusu yapılamaz. … Hakime tanınan bu yetki keyfi ve sınırsız değil ise de, bu yetkinin kullanılmasındaki takdir yanılgısının olağanüstü bir yasa yolu olan, yasa yararına bozma konusu yapılması olanaklı değildir.” (CGK., 11.12.2007, …. E., …. K.)
“Yasa yararına bozma yöntemi, … olağanüstü bir denetim yolu olması nedeniyle dar kapsamlıdır; her türlü hukuka aykırılığın öne sürülüp incelenmesine elverişli bir denetim yolu değildir. Bu özelliği nedeniyle, hakimin takdirini hatalı kullanmasına ilişkin hususlardaki hukuka aykırılıklar, örneğin; temel ceza miktarının saptanmasında kullanılan ölçütlerin hatalı takdir edilmesi, cezada artırma ve indirme yapılırken kullanılan oranların seçimindeki isabetsizlik gibi hususlar, sadece temyiz incelemesi sırasında dikkate alabilir. Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine,” (CGK., 19.02.2008,…. E., …. K.) “… hükümdeki her hukuka aykırılık, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve …. sayılı kararı uyarınca, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda, hâkimlerin takdir hakları alanlarına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar, bu olağanüstü yasa yoluna konu olamayacaktır. Bu kapsamda, Özel Dairece, “Sanığın, verilecek cezanın paraya çevrilmesi isteği hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi” hususunun bozma nedeni yapılması yasal olarak olanaklı değildir.” (CGK., 07.04.2009, …. E., …. K.)
Yargıtay CGK ve Özel Dairelerince temyiz incelemesi yapılırken, hükmün veya duruşma tutanağının hâkim ya da zabıt kâtibi tarafından imzalanmaması veya hükmün gerekçesiz olması, yanlış, çelişkili gerekçe içermesi halinde, kanuna kesin (mutlak) aykırılık olarak değerlendirilip sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karşın, KYB’de bu hususların bozma nedeni yapılamayacağı önemle vurgulanmıştır:
“Olağan yasayolu olan temyiz incelemesinde, hükmün ve duruşma tutanağının hâkim veya zabıt kâtibi tarafından imzalanmamış olması veya tutanaklarda buna benzer eksikliklerin yer alması belirli koşulların da varlığı halinde, bozma konusu yapılabilir ise de, tüm yasal işlemler yerine getirilerek kesinleştirilmiş olan hükümlerde bu tür eksiklikler, olağanüstü bir yasayolu olan yasa yararına bozma konusu yapılmayacaktır. Yasa yararına bozma kurumu, ülke sathında uygulama birliğini sağlamak ve farklı uygulamalar nedeniyle oluşabilecek hak kayıplarının önlenmesi açısından kabul edilmiştir.” (CGK., 03.04.2012, …. E., …. K. Aynı yönde, CGK., 14.12.2010, … E., …. K.) “…bu kanunyolu dar kapsamlı olup, her türlü hukuka aykırılığın öne sürülüp incelenmesine elverişli bir denetim yolu değildir. 26.10.1932 gün ve 29-32 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da kanuna aykırılık halleri açıklanıp, bunların uygulamadaki esaslı yanlışlıklar ile esasa etkili usul hataları olduğu belirtilmiştir.” (CGK., 08.04.2014, …. E., …. K.)
Yargıtay Özel Dairelerinin yerleşmiş uygulaması da bu yöndedir. “kanunun teminat olarak hakimin takdirine bıraktığı, tevkif (tutuklama), tahliye, arama, toplama, zapt ve benzeri kararların diğerlerinden farklı olup, yazılı emir yoluyla bozulamaz ve yazılı emir konusu yapılamaz.” (…., 29.9.1975, ….,…., …. ….; Kanun Yararına Bozma, …., 2009, s. 598). “kanıtların takdir ve değerlendirilmesinde yanılgıya düşüldüğünden ya da eksik kovuşturma ile karar verildiğinden söz edilerek kanun yararına bozma yasa yoluna başvurma olanağı bulunmadığından, kanun yararına bozma isteminin REDDİNE,” (… CD., 27.01.2010, …. E., … K., aynı yönde, …., 27.5.2008, … E., …. K., …. CD., 19.06.2014, …. E., …. K., … CD., 27.03.2014, …. E., ….K., aynı yönde, … CD., 22.02.2012, ….E., …. K., … CD., 09.07.2013, …. E., …. K., …. CD., 02.12.2014, …. E., …. K.) Aynı yönde hemen her ceza dairesinin kararları mevcuttur.
Öğretide de kapsamı sınırlı, olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, maddi bir meselede verilen ve yalnızca o davayı ilgilendiren karardaki hataların, suçun sübutu dahil, hakimin takdir yetkisi kapsamında kalan hususların, gerekçe gösterilmemesi veya delil değerlendirmesindeki hatanın, şahsi hak ve tazminata ilişkin kararlardaki hukuka aykırılıkların KYB konusu olamayacağı, bu nedenle temyiz yasa yolunda bozma nedeni oluşturan her hukuka aykırılık için bu yola başvurulamayacağı (KUYUCU, … …, s. 45, 46, 47, 51-53), gerekçenin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek yazılı emir yoluna gidilemeyeceği (…., …; …, …; Açıklamalı-İçtihatlı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Ankara, 2000, s. 915, aktaran, KUYUCU, s. 43), Kesin hükmün otoritesini sarstığı için dar uylandığı ve tüm hukuka aykrılıkların bu kanun yolunun konusunu teşkil etmediği (CENTEL, …; … …, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta, 11. Bası, s. 813) belirtilmiştir.
b- “Cevap ve düzeltme hakkı”na ilişkin olarak mahkemece verilen kararlara karşı evvelden beri Adalet Bakanlığı kanun yararına bozma talebinde bulunması üzerine Yargıtay ilgili (…) Dairesince, belki bazı maslahatlardan hareketle farkında olarak, belki farkında olmadan bu talepler esastan görüşülüp karara bağlanmış ise de, uygulamada müteferrik (değişik) iş denilen, hâkimin takdir hakkını kullanarak, duruşma açmadan, evrak üzerinde verdiği ve yalnızca tarafları ilgilendiren kararlar olduğundan, yukarıda yer verilen Yargıtay İBK, CGK ve Özel Daire Kararları ile öğretideki görüşler karşısında; bunlara karşı takdir ve tercihte hataya düşüldüğünden bahisle KYB talebinde bulunulamaz, bulunulmuşsa işin esasına girilmeden reddi gerekir. Nitekim Yargıtay CGK da Yargıtay … Ceza Dairesi’nin “Cevap ve düzeltme hakkı”na ilişkin bir kararına karşı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine, itirazı esastan görüşerek kabul etmiş ise de (CGK, 13.02.2007 tarih ve … Esas, … sayılı Karar ile Özel Daire kararının kaldırılmasına, tekzipçi tarafından yazılan kitabın dosya içerisine getirtilip incelendikten sonra bir karar verilmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmişti), Özel Dairenin verdiği 2. karara da itiraz edilmesi üzerine CGK bu sefer (özetle);
26.10.1932 gün ve 29-12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtilip, Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairelerin, bu karar ışığında şekillenen yerleşmiş kararlarında da vurgulandığı üzere, yasa yararına bozma yöntemi, karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesini ve ülke çapında uygulama birliğine ulaşılmasını sağlama amacıyla düzenlenmiş olup, gerek kesin hükmün otoritesinin korunması zorunluluğu, gerekse olağanüstü bir denetim yolu olması nedeniyle dar kapsamlıdır; her türlü hukuka aykırılığın öne sürülüp incelenmesine elverişli bir denetim yolu değildir. Bu nedenle hakimin kanaat ve takdirine ait fiili sorunlardan ve takdir yanılgısından dolayı yasa yararına bozma yoluna gidilmesine olanak yoktur. ..Somut olayda, Adalet Bakanlığınca, düzeltme ve cevap hakkına konu yazının, kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup olmadığının ve haber verme hakkının sınırlarının değerlendirmesine dayalı olarak, hakimin takdir yanılgısına ilişen bir görüşle yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulmuştur. 26.10.1932 gün ve 29/12 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği üzere kanun yararına bozmaya konu olabilecek yasaya aykırılık halleri uygulamadaki esaslı yanlışlıklar ile esasa etkili usul hatalarıdır. Buna göre, maddi ceza yasaları ile yargılama yasası kurallarına aykırılık hallerinde bu yola başvurulması mümkün olmakla birlikte hakimin takdir, tercih ve değerlendirmesine ilişkin sorunlar bakımından anılan yola gidilemez. Mahkemece, tekzip metnine ilişkin talep, tekzip metni ve diğer belgeler incelenip, delil takdiri yapılmak suretiyle verilen karar aleyhine, kanun yararına bozma yoluna gidilemeyeceği cihetle, kanun yararına bozma isteminin REDDİNE” karar vermiştir. (CGK., 03.11.2009, …. E., …. K.)
Böylece Yargıtay CGK, aynı dosyaya ilişkin olarak, KYB talebiyle Yargıtay’a taşınan “Cevap ve düzeltme hakkı” konusunda o tarihte görevli Daire olan… Ceza Dairesinin kararını esastan görüşerek bozmuş ise de Dairenin verdiği 2. karara da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz etmesi üzerine CGK., AYNI KONU, HATTA AYNI DOSYADA BİRBİRİYLE ÇELİŞKİLİ İKİ KARARIN VARLIĞINI SORUN YAPMADAN, DEYİM YERİNDEYSE “HATADAN DÖNMEK FAZİLETTİR” ANLAYIŞIYLA …, …sayılı Kararı vererek, 13.02.2007 tarih ve …, ….sayılı KARARINDAN DÖNMÜŞTÜR.
Nitekim Yargıtay … Ceza Dairesi de, CGK’nun bu kararı doğrultusunda, 26.10.1932 gün ve … sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına atıfla, maddi ceza yasaları ile yargılama yasası kurallarına aykırılık hallerinde bu yola başvurulması mümkün olmakla birlikte hakimin takdir, tercih ve değerlendirmesine ilişkin sorunlar bakımından KYB yoluna gidilemeyeceğini belirterek, “Mahkeme tarafından, konuyla ilgili olarak, tekzip metnine ilişkin talep, tekzip metni ve diğer belgeler incelenip değerlendirilerek, belirtilen hususlar da delil takdiri yapılmak suretiyle, verilen karar aleyhine, kanun yararına bozma yoluna gidilemeyeceği cihetle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin REDDİNE” karar vermiştir. (… CD., 07.11.2012, …. E., …. K.)
2- Cevap ve Düzeltme Hakkına İlişkin Kararın Gerekçesiz Olup Olmadığı, Gerekçesiz Olsa Bile Bu Hususun Kanun Yararına Bozma Yoluyla Bozma Konusu Yapılıp Yapılamayacağı
a- Mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması Anayasa’nın 141/3, CMK’nun 34 ve 230. maddeleri hükmüdür. CMK’nun “Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar” başlıklı 230. maddesinin ilk üç fıkrasında sırasıyla “mahkûmiyet ve beraat hükümleri ile ceza verilmesine yer olmadığına dair kararların gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar belirtildikten sonra 4. fıkrada “Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenlerinin gerekçede gösterileceği” belirtilmiştir. Görüldüğü gibi verilecek hükmün niteliğine göre gerekçenin neleri ihtiva etmesi gerektiği önem sırasına göre gösterilmiştir. Öncelikle cevap ve düzeltme hakkına ilişkin kararların CMK’nun 223. maddesinde tek tek gösterilen hüküm ve kararlardan olmadığı, aynı Kanun’un 230. maddesinin 4. fıkrasındaki ifadeyle “belirtilen hükümlerin dışında kalan başka karar”lardan olduğu unutulmamalıdır. Gerekçesiz olduğu iddia edilerek, KYB yoluyla bozulması talep edilen Sulh Ceza Hâkimliğinin 10.09.2014 tarih ve … D. İş sayılı Kararına bakıldığında, “itiraz dilekçesinde belirtilen gerekçeler yerinde görülmeyerek yayın içerikleri talep edeni kamuoyunda küçük düşürücü, onur, şeref ve haysiyetini rendice edecek nitelikte olup kişilik hakkı ihlalinin gerçekleştiği kanaatine varılarak Sulh Ceza Hâkimliğinin … sayılı Kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından itirazın REDDİNE” karar verilmiştir.
Bu kararın uygulamada müteferrik (değişik) iş denilen, duruşma açılmadan, evrak üzerinde verilip, bir ceza davasına, suçlamaya veya hukuki uyuşmazlığa dair olmayan, cezai veya hukuki sorumluluğa delil teşkil etmeyen bir karar olduğu gözetildiğinde, “somut hiçbir gerekçe” içermediği iddia edilemez.
“ADALET” BAKANLIĞININ, “Cevap ve düzeltme hakkı”na ilişkin mercii Kararının gerekçesiz olduğu İDDİASINA DAYANAK YAPARAK, UZUN ALINTILAR YAPTIĞI YARGITAY CGK’nun, 13.02.2007 tarih ve …Esas, … sayılı KARARININ, HÜKMÜN GEREKÇESİZ OLMASIYLA İLGİSİ YOKTUR. Anılan Karar, cevap ve düzeltme hakkına konu olan yazının haber, yorum ve eleştiri hakkı kapsamında mı, yoksa bu sınırları aşarak kişinin şeref ve haysiyetine saldırı niteliğinde mi olduğuna ilişkindir. KALDI Kİ CGK’nun, 03.11.2009 gün ve …, ….sayılı Kararla, 13.02.2007 tarih ve ….,….sayılı KARARINDAN DÖNDÜĞÜ yukarıda açıklanmıştı. Ayrıca örnek gösterilen karar, Yargıtay CGK kararıdır. Yargıtay Özel Dairelerinin bile bozma dışındaki, onama, red, düşme Kararları genellikle birkaç satırdan ibaret şablon kararlardır.
b- KYB yoluyla bozulması talep edilen Kararın gerekçesiz olduğu kabul edilse bile;
Yargıtay CGK ve Özel Dairelerince temyiz incelemesi yapılırken, bir çok usul kuralına aykırılık gibi hükmün gerekçesiz olması, yanlış, çelişkili gerekçe içermesi halinde de, kanuna kesin (mutlak) aykırılık olarak değerlendirilip sair yönleri incelenmeksizin bozulduğuna ancak KYB yasa yolunun olağanüstü, istisnai ve dar kapsamlı bir denetim yolu olup, her türlü hukuka aykırılığın öne sürülüp incelenmesine elverişli bir denetim yolu olmadığından , hukuk güvenliği ve kesin hükmün otoritesinin korunması amacıyla
gerekçesizliğin, gerekçenin hukuka aykırı veya çelişkili olmasının bozma nedeni yapılmadığı yukarıda vurgulanmıştı.
Sonuç olarak,
1- Yukarıda yer verilen ve kanun hükmünde olan 26.10.1932 gün, … sayılı, 14.11.1977 gün, 3-2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu ve Ceza Genel Kurulu ile Özel Daire Kararları ile evvelden bugüne istikrarlı olarak yerleşmiş Yargıtay uygulamasına ve öğretiye göre, olağanüstü, istisnai ve dar kapsamlı bir denetim yolu olup, her türlü hukuka aykırılığın öne sürülüp incelenmesine elverişli bir denetim yolu olmadığından, hukuk güvenliği ve kesin hükmün otoritesinin korunması amacıyla hakimin takdir ve kanaatine, yargısal takdir hakkına, gerekçenin hukuka aykırı veya çelişkili olmasına, tutuklama, tahliye, arama ile cevap ve düzeltme hakkına ilişkin hususlar KYB konusu edilemeyeceğinden, talebin öncelikle bu gerekçeyle reddine karar verilmesi gerektiğini düşündüğümüzden,
2- Cevap ve düzeltme hakkına ilişkin kararın KYB yoluyla esastan incelenebileceği, bu itibarla gerekçesinin olup olmadığı veya yeterli olup olmadığına ilişkin olarak da, bu kararlar, evrak üzerinde duruşma açılmadan müteferrik (değişik) iş nev’inden verilen, bir ceza davasına, suçlamaya veya hukuki uyuşmazlığa dair olmayan, cezai veya hukuki sorumluluğa delil teşkil etmeyen, CMK’nun 223. maddesinde gösterilen ve bir mahkemece verilen hüküm ve kararlardan olmayıp, sulh ceza hâkimliğince verilen, CMK’nun 230/4. maddesine göre “belirtilen hükümlerin dışında kalan başka karar”lardan olduğu gözetildiğinde, kararın “somut hiç bir gerekçe” içermediği iddia edilemeyeceğini düşündüğümüzden, Daire çoğunluğun kararına katılamıyoruz.