Yargıtay Kararı 19. Ceza Dairesi 2015/20393 E. 2017/7895 K. 10.10.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/20393
KARAR NO : 2017/7895
KARAR TARİHİ : 10.10.2017

MAHKEMESİ :İcra Ceza Mahkemesi
SUÇ : 2004 Sayılı Kanuna Aykırılık
HÜKÜMLER : Beraat, Mahkumiyet

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre;
1-Sanık … hakkında kurulan beraat hükmüne yönelik incelemede;
Eyleme ve yükletilen suça yönelik şikayetçi vekilinin temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,
2-Sanık … hakkında kurulan hükümlere yönelik incelemede;
A-İİK’nın 331. maddesinden kurulan hükme yönelik incelemede;
Kıymet takdiri tutanağında şikayet dilekçesi içeriğinde belirtilen taşınmazdan sökülen parçaların mevcut olduğu ve taşınmazın bu hali ile ihaleye çıkarılıp şikayetçi alacaklı tarafından satın alındığı, eylemin şikayetçinin zilyetliğine geçtikten sonra yapıldığı ve TCK’nın 141-147. maddelerinde yaptırıma bağlanan “hırsızlık suçunun” oluşabileceği anlaşılmakla, anılan suç nedeniyle gereğinin takdiri için Cumhuriyet savcılığına ihbarda bulunulması gerekirken unsurları oluşmayan alacaklısını zarara uğratmak kastiyle mevcudu eksiltmek suçundan sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Kabule göre de;
Dava ve cezanın İİK’nın 354. maddesinde belirtilen hallerde düşeceğinin karar yerinde gösterilmemesi,
02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde değişiklik yapılarak madde içeriğinden “etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile” ibaresinin çıkarılması nedeniyle özel bir etkin pişmanlık hükmü olan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 354. maddesinin aynı Kanun’un 331. maddesinde düzenlenen suç yönünden
uzlaşma kurumunun uygulanmasına engel teşkil etmemesi, suçun işlenmesinden sonra fail ile mağdur arasındaki çekişmeyi bir uzlaştırmacının girişimiyle kısa zamanda tarafların özgür iradeleriyle ve adli merciler daha fazla meşgul edilmeden sonuçlandırmayı amaçlayan uzlaşmanın soruşturma ve kovuşturmalarda mutlaka öncelikle uygulanması zorunlu bir maddi ceza ve ceza muhakemesi hukuku kurumu olması ve İcra ve İflas Kanunu’nun 354. maddesinin yerine geçip anılan maddenin uygulanmasını ortadan kaldırmaması karşısında, sanık hakkında 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik CMK’nın 253, 254. maddelerinin uygulanması zorunluluğu,
B-İİK’nun 345/a maddesinden kurulan hükme yönelik incelemede;
Şikayet dilekçesinde sanığın hangi sermaye şirketini temsilen şirketin iflasını istemediğinin bildirilmemesi nedeniyle sanığın beraatine karar verilmesi yerine yazılı şekilde sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi,
Kabule göre de;
Dava ve cezanın İİK’nın 354. maddesinde belirtilen hallerde düşeceğinin karar yerinde gösterilmemesi,
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 75. maddesinin birinci fıkrası uyarınca uzlaşma kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, yalnız adli para cezasını gerektiren veya kanun maddesinde öngörülen hapis cezasının yukarı sınırı altı ayı aşmayan suçlar önödemeye tabi olup, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 345/A maddesinde öngörülen suçun cezasının üst sınırının üç ay hapis cezası olduğu ve suç tarihi itibariyle uzlaşma kapsamında bulunmadığı gözetilerek, sanık hakkında önödeme ihtaratında bulunulup sonucuna göre durumun tayini gerekirken anılan ihtarat yapılmadan mahkumiyet kararı verilmesi,
Kanuna aykırı ve sanık … müdafisinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 10.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.