Yargıtay Kararı 19. Ceza Dairesi 2015/19783 E. 2015/7985 K. 02.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/19783
KARAR NO : 2015/7985
KARAR TARİHİ : 02.12.2015

Tebliğname No : 7 – 2014/13729
MAHKEMESİ : Çorlu(Kapatılan) 3. Sulh Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 15/01/2013
NUMARASI : 2011/117 (E) ve 2013/461 (K)
SUÇ : 4320 Sayılı Kanuna Aykırılık
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
6284 sayılı Kanun’da zamanaşımına ilişkin bir düzenleme bulunmaması nedeniyle Kanun’un Anayasa’ya aykırılığı idiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasına gerek olmadığına Ü.. H… U… karşıoyu ve oyçokluğuyla karar verilerek yapılan incelemede;
Hükümden önce, 20.03.2012 tarih ve 28239 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve aynı gün yürürlüğe giren 08.03.2012 gün ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un 23/1. maddesi ile 14.01.1998 tarihli ve 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun’un tümüyle yürürlükten kaldırıldığı, anılan kanunun 13/1.maddesinde “Bu kanun hükümlerine göre hakkında tedbir kararı verilen şiddet uygulayan, bu kararın gereklerine aykırı hareket etmesi halinde, fiili bir suç oluştursa bile ihlal edilen tedbirin niteliğine ve aykırılığın ağırlığına göre hakim kararı ile üç günden on güne kadar zorlama hapsine tabi tutulur.” şeklindeki düzenleme ile tedbire muhalefet eyleminin yaptırımının yeniden düzenlendiği, tanımlar başlıklı 2. maddesinin (c) bendinde ise hakim tanımının Aile Mahkemesi hakimini ifade edeceği düzenlemesi karşısında tedbir kararlarına aykırılık halinde görevli mahkemenin Aile Mahkemesi olduğu ve bu nedenle görevli mahkemenin yeniden düzenlendiği anlaşıldığından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 02.12.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi
Muhalefet Şerhi
Daire çoğunluğu ile aramızdaki görüş farklılığı iki noktada toplanmaktadır:
1-4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun yerine çıkarılan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da zorlama hapsi gerektiren fiiller için zamanaşımı hususunun düzenlenmemesinin hukuk devletine, dolayısıyla belirlilik, hukuki güvenlik ve ölçülülük ilkelerine aykırılığı
nedeniyle iptali için Anayasa Mahkemesine başvuru yapılmasının gerekip gerekmediğine,
2-4320 sayılı Kanun’un yürürlükte bulunduğu dönemde verilen tedbir kararına aykırı davranış nedeniyle 6284 sayılı Kanun uyarınca faile zorlama hapsi verilip verilemeyeceğine, dolayısıyla 4320 SK’na muhalefet suçundan açılan davada, anılan Kanun’un yürürlükten kaldırılması nedeniyle fail hakkında derhal beraat kararı verilip verilemeyeceğine ilişkindir.
1-5237 sayılı TCK ile birlikte suçlarda cürüm ve kabahat ayırımına son verilmiş, TCK’nda sadece suçlar düzenlenmiştir. Kabahatler için ise karşılığında idari yaptırım öngörülen Kabahatler Kanunu çıkarılmış, daha önce suç teşkil eden birçok eylem suç olmaktan çıkarılarak kabahat olarak düzenlenmiştir. Kabahatler karşılığında uygulanacak olan idari yaptırımlar, idari para cezası ve idari tedbirler olup, İdari tedbirler de, mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirler olarak açıklanmıştır. Kabahat eylemleri için, verilecek idari para cezalarının miktarı ve niteliğine bağlı olarak 3 ilâ 8 yıl arasında değişen soruşturma zamanaşımı (m. 20), para cezaları için 3 ilâ 7 yıl arasında değişen yerine getirme zamanaşımı süreleri, keza TCK’nda da bazı suçlar dışında (m. 77, 78, 94/2) insan öldürme dahil, bütün suçlar için, 8 yıl ile 30 yıl arasında değişen asli dava zamanaşımı, temel olarak da 10 ile 40 yıl arasında değişen ceza (infaz) zamanaşımı süreleri öngörülmüştür.
4320 SK’nun 1. maddesi uyarınca, Aile Mahkemesi Hakiminin verdiği koruma kararına aykırı davranan eş veya diğer aile bireyleri hakkında, fiil başka bir suç oluştursa bile üç aydan altı aya kadar hapis cezasına hükmolunuyordu. Buna göre suçun asli zamanaşımı süresi TCK’nun sekiz yıl, uzatmalı zamanaşımı süresi on iki yıl idi. 14.01.1998 tarih ve 4320 sayılı Kanun’un uygulamaya cevap vermediği düşünülerek, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun 8 Mart 2012 tarihinde TBMM’nde kabul edilerek, 20 Mart 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 4320 sayılı Kanun’da suç olarak düzenlenen tedbir kararına aykırılık eylemleri 6284 sayılı Kanun ile suç olmaktan çıkarılmış, yerine zorlama hapsi getirilmiştir. Kanun’da şiddet uygulayan için öngörülen zorlama hapsi ne bir suç karşılığında öngörülen hapistir, ne de Kabahatler Kanunu kapsamında uygulanan bir yaptırım türüdür. 6284 sayılı Kanun, yargılama usulü, genel ve özel hükümlerini kendi içinde barındıran özel bir yasadır. Bu yönüyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na benzemekle birlikte içinde bir çok belirsizlik barındırmaktadır (Gbi. Bkz.: U.. H…., Kadın ve Aile Bireylerine Yönelik Şiddete Karşı 6284 Sayılı Kanunun Getirdikleri, B.. B..D.., Sayı: 101, Temmuz-Ağustos 2012). Bu belirsizlik ve Anayasaya aykırılıklardan biri de zamanaşımı hususudur.
Zamanaşımı kurumu, bir anlamda suç siyaseti gereği devletin kovuşturma ve cezalandırma hakkından vezgeçmesidir. Niteliği itibariyle de olumsuz bir muhakeme şartı olduğundan, failler hakkında kovuşturma yapılmasına, kovuşturma açılmışsa ceza verilmesine engel olur.
Anayasa Mahkemesi, bir çok kararına dayanak yaptığı hukuk devleti ve belirlilik ilkesini şu şekilde tanımlayıp, açıklamaktadır (özetle): “Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması ve kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını bilmelidir. Birey ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını belirler. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.” (Any.Mhk., 10.10.2013, 2013/83E., 2013/116 K.).
“Hukuk devletinde, Yasa koyucunun Anayasa’nın açık kurallarıyla birlikte, hukukun bilinen ve tüm uygar ülkelerde benimsenen ilkelerine uygun davranması gerekir. Kamu düzeninin korunması, güven ve huzuru bozan eylemlerin etkili bir biçimde önlenmesi için yasama organı, anayasal sınırlar içinde, değişik cezalar öngörebilir. Ceza alanında düzenleme yaparken, Anayasa’nın temel ilkelerine ve ceza hukukunun ana kurallarına bağlı kalmak koşuluyla, toplumda belli eylemlerin suç sayılıp sayılmamaları, suç sayılanların hangi tür ve ölçüde yaptırımlarla karşılanmaları gerektiği, yasa koyucunun görevleri arasında sayılmıştır.” (Any. Mhk., 5.1.2006, 2005/55 E., 2006/4 K.)
Anayasa Mahkemesinin bazı kararlarında, itiraz konusu kurallarda bir eksik düzenleme olup olmadığı tartışılmış ve esastan görüşülerek karara bağlanmıştır. (29.1.2014, 2013/115 E., 2014/16 K.) Dolayısıyla her suç ve kabahat için cezalandırılmayı önleyen belli zamanaşımı süreleri öngörülmesine, bu sürenin işlemeyeceği suçların da açıkça belirtilmesine karşılık, 6284 sayılı Kanun uyarınca zorlama hapsi gerektiren eylemler için zamanaşımı süresinin öngörülmemesi veya zamanaşımı süresinin işlemeyeceğinin açıkça belirtilmemesi, Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi ile bu ilkenin uzantıları olan belirlilik ve hukuki güvenlik ilkelerine aykırı olduğu gibi, bunun kanunkoyucunun bilinçli tercihi olduğunun kabul edilmesi de ölçülülük ilkesine aykırıdır.
2-6284 sayılı Kanun’dan önce yürürlükte bulunan 4320 sayılı Kanun’un konusu, aile içi şiddetin önlenmesi yoluyla ailenin korunmasıydı. 4320 SK’nun 1. maddesi uyarınca, Aile Mahkemesi Hakiminin verdiği koruma kararına aykırı davranan eş veya diğer aile bireyleri hakkında, fiil başka bir suç oluştursa bile üç aydan altı aya kadar hapis cezasına hükmolunuyordu (m.2). 20 Mart 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6284 sayılı Kanun, 4320 sayılı Kanunu yürürlükten kaldırdığına ve 6284 sayılı Kanunda da aynı fiiller suç olarak düzenlenmediğe göre, 4320 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan yerel mahkemelerde derdest olan veya karara bağlanıp temyiz incelemesi için Yargıtay’da bekleyen dosyalar için, zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmaksızın CMK’nun 223/9. maddesi uyarınca derhal beraat kararı verilmesi, kesinleşip infaz edilmekte olan ilâmların infazına son verilmesi, infaz için bekleyenler infaz edilmeden geri çekilmesi ve bu suçtan adli sicil kayıtlarının tekerrüre esas alınmaması gerekmektedir.
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da ise şiddet uyguladığı için hakkında anılan Kanun’un 5. madde uyarınca önleyici tedbir kararı verilen kimsenin bu karara aykırı hareket etmesi halinde, fiili bir suç oluştursa bile hâkim kararıyla zorlama (tazyik) hapsine tabi tutulmaktadır (m. 13). Zorlama hapsi için; 6284 SK kapsamında verilmiş geçerli bir önleyici tedbir kararı bulunmalı, bu karar, şiddet uygulayan faile usulüne uygun şekilde tefhim veya tebliğ edilmiş olmalı ve bu kararda, tedbir kararına aykırı davranılması hâlinde hakkında zorlama hapsi uygulanacağı ihtarı mutlaka yer almalı, böylece kişi, verilen karar ve sonuçları hakkında hukuken aydınlatılmalıdır. 4320 sayılı Kanuna göre verilen koruma kararları için herhangi bir yasa yolu öngörülmemiş, uygulamada da bu kararların kesin olduğu kabul edilmiştir (2. HD., 12.07.2004, 2004/8367 E, 2004/9372 K.). 6284 sayılı Kanun uyarınca verilen tedbir kararları ise itiraz yasa yoluna tabi kılınmıştır (6284 SK m. 9, Uygulama Yönetmeliği, m. 34).
6284 sayılı Kanun’un 23/3. maddesinde “Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce 4320 sayılı Kanun hükümlerine göre verilen kararların uygulanmasına devam olunur” hükmü mevcuttur. Bundan maksat, 4320 sayılı Kanun’un 1. maddesi uyarınca Aile Mahkemesi Hakimi tarafından (6284 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 20 Mart 2012 tarihinden önce) verilen koruma kararlarının salt 4320 sayılı Kanun’un yürürlükten kaldırılması nedeniyle hükümsüz kalmasını önlemek ve 20 Mart 2012 tarihinden sonra da, 6284 SK anlamında birer önleyici tedbir kararı niteliğindeki koruma kararlarının geçerliliklerini sağlamaktır. Bu kararların verildiği andan itibaren kesin olduğu yukarıda belirtilmişti. 6284 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre verilen önleyici tedbir kararlarına uyulmaması nedeniyle şiddet uygulayan failin zorlama hapsine tabi tutulması için, bu kararın kendisine tefhim veya tebliğ edilmesi, kararın tefhim veya tebliğinde, bu karara karşı gidilecek yasa yolu süresi ve merciinin gösterilmesi, karara aykırı davranılması hâlinde hakkında zorlama hapsi uygulanacağının açıkça belirtilmesi gerekir. 6284 sayılı Kanun’dan önce, 4320 SK’na göre verilen koruma kararlarında bu hususlar bulunmadığına, en azından itiraz hakkı tanınmadığına göre, aykırı davranan kimse hakkında tazyik hapsi de verilemeyecektir.
Somut olayda, sanığın mağdur olan eşine karşı gerçekleştirdiği şiddet eylemi nedeniyle, Çorlu Aile Mahkemesi tarafından, dosya üzerinden 18.06.2010 tarihinde eşine ve aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerine 4320 SK uyarınca 6 ay süreyle şiddete veya korkuya yönelik söz ve davranışlarda bulunmamasına… karar verilmiş, bu karar sanığa 28.06.2010 tarihinde tebliğ edilmiştir (Tebligat, sanığın 6 ay süreyle uzaklaştırıldığı ev adresine Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre yapılmıştır. Mahkeme kararı ile yaklaşmaması gereken bir adrese yapılan bu tebligat hukuken geçersizdir). Sanığın koruma süresi içinde 14.10.2010 tarihinde uzaklaştırıldığı eve gittiğinin tespit edilmesi sonucunda hakkında 21.04.2011 tarihli iddianameyle 4320 SK’na muhalefet suçudan kamu davası açılmış, sanık hakkında 15.01.2013 tarihli kararla, 4320 SK’na muhalefet suçundan mahkumiyet kararı verilmiş, sanık hükmü temyiz etmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere, hüküm tarihinden önce 20 Mart 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6284 sayılı Kanun ile 4320 sayılı Kanunu yürürlükten kaldırıldığından ve 6284 sayılı Kanunda da aynı fiiller suç olarak düzenlenmediğinden, sanığın mahkumiyetine karar verilemeyeceği gibi, 4320 sayılı Kanun’a göre verilen koruma kararına dayalı olarak sanık hakkında 6284 SK kapsamında zorlama hapsi de verilemez. CMK’nun 223/9. maddesine göre derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemeyeceğine göre, 6284 SK’na göre Aile Mahkemesinin görevli hale geldiği gerekçesiyle yerel mahkemenin kararının bozulmasında hukuki yarar bulunmadığından, mahkumiyet hükmünün bozularak, CMK’nun 223/9. maddesi uyarınca sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun kararına katılmıyorum.