Yargıtay Kararı 19. Ceza Dairesi 2015/1941 E. 2015/6331 K. 28.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/1941
KARAR NO : 2015/6331
KARAR TARİHİ : 28.10.2015

Tebliğname No : 11 – 2013/325157
MAHKEMESİ : İzmir 9. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 18/07/2013
NUMARASI : 2012/356 (E) ve 2013/414 (K)
SUÇ : 213 Sayılı Kanuna Aykırılık

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1-Sanıklardan Emel’ in 2006 ve 2007, Adil ve Kadir’ in ise 2007, 2008, 2009, 2010 ve 2011 takvim yıllarında sahte fatura düzenledikleri ve sanık Adil’ in şirkete ait istenen defter ve belgeleri ibraz etmediğinin iddia olunması, vergi inceleme raporlarında şirketin çok yüksek miktarlarda hasılat yapmış görünmesine karşın alımlarının cüzi kaldığı, araç ve gerecinin bulunmadığı ve kurulduğu 2006 yılından itibaren gerçek faaliyetinin olmadığının belirlenmesi, sanık Adil’ in, okuma yazmasının ve şirketle bir ilgisinin bulunmadığını, imza beyannamesi dışındaki belgelerde atılı olan imzanın kendisine ait olmadığını, 13.02.2007 tarihli hisse devir sözleşmesinden haberinin bulunmadığını ve sahte fatura düzenlemediğini ve diğer iki sanığın da sahte fatura düzenlemediklerini savunmaları karşısında; sahte fatura düzenleme suçunda suçun maddi konusunun fatura olması, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 227. maddesinin 3. fıkrasındaki ”Bu kanuna göre kullanılan veya bu Kanun’un Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır” şeklindeki düzenlemeye göre de faturaların Vergi Usul Kanunu’nun 230. maddesinde öngörülen zorunlu bilgileri içermesinin gerekmesi nedeniyle öncelikle dosya içinde bulunmayan 2010 takvim yılına ait suça konu faturaların onaylı suretleri getirtilip incelenerek, kanunda öngörülen şekil şartlarını taşıyıp taşımadığının tespit edilmesi, ardından 13.02.2007 tarihli hisse devir sözleşmesi, aynı tarihli 06308 yevmiye numaralı vekaletname, şirketin sanık Adil’ e devriyle alakalı diğer belgeler ve 2006, 2007, 2008, 2009 ve 2010 yıllarına ait faturalar üzerinde sanıklar yönünden imza ve yazı incelemesi yaptırılması, faturaları kullanan şirket yetkilileri veya kişiler dinlenerek yıllara göre sözü edilen faturaları kimden ve hangi hukuki ilişkiye dayanarak aldıkları ve bunlarla ilgili belgeler olup olmadığının sorulması, sanıklar Adil ve dava dışı şirket ortağı B.D. tarafından şirket işlerini yürütmesi için sanık Kadir’ e verilen vekaletnamede fatura düzenleme yetkisi bulunmadığı cihetle; bu konuda B. D. tanık sıfatıyla dinlenmesinden sonra şirketi, yıllara göre fiilen kimin yönettiği de araştırılıp açıklığa kavuşturulmasından sonra sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının ayrı ayrı takdiri gerekirken eksik kovuşturma ve yetersiz gerekçe ile her üç sanığın sahte fatura düzenleme eylemleri ile sanık Adil’ in defter ve belge gizleme eyleminden ötürü mahkumiyet ve beraat kararları verilmesi,
2- Sanıklar Adil ve Kadir hakkında; 02.12.2011 gün ve VDENR-2011-2771/64 sayılı vergi suçu ve ekindeki vergi tekniği raporunun 2006, 2007, 2008, 2009 ve 2010 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek suçlarına ilişkin olduğu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 367. maddesi uyarınca dava şartı olan mütalaanın da vergi suçu ve ekindeki raporlara atıf yapılarak aynı suçlardan verildiği halde 05.04.2012 tarihli iddianamede mütalaa ve ekindeki raporlara kısmen aykırı şekilde “2006, 2007, 2008, 2009, 2010 ve 2011 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek” suçlarından kamu davası açıldığı, 2011 takvim yılında sahte fatura düzenlemek suçundan verilmiş bir mütalaa bulunmadığı dikkate alınarak, açılan davada CMK’nın 223/8. madde ve fıkrası gereğince durma kararı verilerek, idareden, ”2011 takvim yılında sahte fatura düzenlemek” suçundan 213 sayılı VUK’nın 367. maddesi gereğince dava şartı olan mütalaanın verilip verilmeyeceği sorularak sonucuna göre sanıklar Adil ve Kadir’ in hukuki durumlarının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde mahkumiyet ve beraat kararları verilmesi,
3- Kabule göre ise;
a- Sahte fatura düzenlemek suçunun 213 sayılı VUK’nın 359. maddesinin (b) fıkrasındaki cezanın alt sınırının, 08/02/2008 tarih ve 26781 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 23/01/2008 tarih ve 5728 sayılı Kanun’un 276. maddesi ile “on sekiz ay” dan, “üç yıl” hapis cezasına yükseltilmiş olması karşısında; sanık Emel yönünden 2006 ve 2007, Kadir yönünden ise 2007 yılından uygulama yapılırken suç tarihi itibariyle yürürlükte olan Kanun hükmüne göre on sekiz ay olması gereken temel cezanın altı ay, yine sanık Kadir yönünden 2008, 2009, 2010 ve 2011 yıllarından uygulama yapılırken de suç tarihi itibariyle üç yıl olması gereken temel cezanın on sekiz ay olarak belirlenmesi suretiyle eksik ceza tayini,
b- Sanık Emel yönünden aynı takvim yılı içerisinde birden fazla sahte fatura düzenlenmesi nedeniyle 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesi uyarınca arttırım yapılmadan noksan ceza tayini,
c- Sanık Adil hakkında iddianame ile 2007, 2008, 2009, 2010 ve 2011 yıllarında sahte fatura düzenlemek ayrıca 2011 yılında defter ve belgeleri gizlemek suçlarından dava açılmasına karşın mahkemenin gerekçe, kısa karar ile hükümde 2007 yılındaki 359/b-1 ve 2008, 2009, 2010, 2011 yıllarındaki 359/a-2 suçlarından beraat kararı verilmek suretiyle hükümlerin karıştırılması,
d- Suç tarihi itibariyle engel adli sicil kaydı bulunmayan sanıklar Emel ile Kadir hakkında yüklenen “sahte fatura düzenlemek” fiili nedeniyle bir zararın bulunup bulunmadığı ve bu zararın ödenip ödenmediği katılan kurumdan sorulup araştırılmadan, sanık Emel yönünden CMK’ nın 231. maddesi yönünden hiç değerlendirilme yapılmadan, sanık Kadir yönünden ise zarar giderilmediğinden bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
e- Sanık Kadir hakkında 2008, 2009, 2010 ve 2011 takvim yıllarına ilişkin hükmedilen uzun süreli hapis cezalarının ertelenmesi karşısında, TCK’nın 53/3. maddesi uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasının (e) bendinin uygulanmasının takdire bağlı olduğu, (c) bendi yönünden ise sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından fıkra hükmünün uygulanamayacağı ve (a),(b),(d) bentlerinin uygulanmasının zorunlu olduğunun gözetilmemesi,
Kanuna aykırı ve katılan vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak hükümlerin BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 28.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.