Yargıtay Kararı 19. Ceza Dairesi 2015/17696 E. 2015/6123 K. 26.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/17696
KARAR NO : 2015/6123
KARAR TARİHİ : 26.10.2015

Tebliğname No : KYB – 2015/312498

Sayaç harici ayrı tesisattan su bağladığı iddiası ile A. Ö.hakkında Gaziantep Su ve Kanalizasyon İdaresi Tarifeler Yönetmeliğinin 35. maddesi uyarınca 694,00 Türk lirası kaçak su bedelinin tahsiline dair Gaziantep Su ve Kanalizasyon İdaresi (GASKİ) Genel Müdürlüğü Abone İşleri Dairesi Başkanlığı Kaçak Kontrol Şube Müdürlüğünün 06/02/2014 tarihli ve A-74820 sayılı tutanağına yönelik itirazın kabulü ile kaçak su bedelinin iptaline ilişkin Gaziantep 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 08/04/2014 tarihli ve 2014/421 değişik iş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 08/09/2015 gün ve 59042 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14/09/2015 gün ve KYB.2015-312498 sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre; 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun kanunilik ilkesi başlıklı 4. maddesindeki, “‘Hangi fiillerin kabahat oluşturduğu, kanunda açıkça tanımlanabileceği gibi; kanunun kapsam ve koşulları bakımından belirlediği çerçeve hükmün içeriği, idarenin genel ve düzenleyici işlemleriyle de doldurulabilir. Kabahat karşılığı olan yaptırımların türü. süresi ve miktarı, ancak kanunla belirlenebilir”, hükmü gereğince, İdarî para cezasının Kanunla düzenlenmesi gerektiği, müsnet kaçak su eylemi için uygulanan bedelin ise mahiyeti itibari ile idari para cezası olmadığı, anılan Kanun’un 28/1-b maddesi gereğince, başvuru konusu idari yaptırım kararının sulh ceza mahkemesinde incelenebilecek kararlardan olmadığı veya başvuranın buna hakkı bulunmadığının anlaşılması hâlinde, başvurunun reddine karar verilir hükmüne göre, başvurunun reddine karar verilmesi yerine, yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309.maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;
Kanun yararına bozma konusu yapılan eylemin, şebeke suyunu kuyu tesisatına bağlayarak sayaç harici kullanım olması karşısında; abonelik esasına göre yararlanılabilen suyun sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi eyleminin 5237 sayılı TCK. nın 163. madde 3. fıkrasında yazılı suçu oluşturacağı, zararın giderilmesinin de aynı Kanun’un 168. madde 5. fıkrası uyarınca etkin pişmanlık olarak değerlendirilebileceği, 5393 sayılı Belediyeler Kanunu’nun 15/1-d maddesinde vergi, resim ve harç dışındaki özel hukuk hükümlerine göre tahsili gereken doğal gaz, su, atık su ve hizmet karşılığı alacakların tahsilini yapmak veya yaptırmak yetkisinin belediyelere verildiği, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun ücrete tabi işler başlıklı 97. maddesinde “Belediyeler bu Kanunda harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet (…) için belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkilidir. Belediye’ye tekel olarak verilmiş işler kendi özel hükümlerine tabidir.” hükmünün yer aldığı, Gaziantep Su ve Kanalizasyon İdaresi Tarifeler Yönetmeliğinin 32/ 1- d maddesinde de tahakkuk ettirilen kaçak su bedeli nedeniyle abonenin öncelikle idareye başvurması gerektiğinin belirtilmesi dikkate alınarak, muterizin
haksız eylem niteliğindeki kaçak su cezasına karşı öncelikle Gaziantep Su ve Kanalizasyon İdaresi (GASKİ) Genel Müdürlüğüne başvurması, sonuç alamadığı takdirde hukuk mahkemeleri nezdinde dava yoluyla uyuşmazlığın çözümlenmesi yoluna gitmesi gerektiği, mevcut olayda ise Kabahatler Kanunu kapsamında verilebilecek idari para cezasının bulunmaması nedeniyle bu Kanun hükümlerinin uygulanamayacağı anlaşıldığından ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, Gaziantep 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 08/04/2014 tarihli ve 2014/421 değişik iş sayılı kararının CMK’nın 309/4-c maddesi uyarınca aleyhe tesir etmemek üzere BOZULMASINA, 26/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.