YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/14689
KARAR NO : 2015/8676
KARAR TARİHİ : 16.12.2015
Tebliğname No : 11 – 2011/294245
MAHKEMESİ : İstanbul 46. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 28/09/2010
NUMARASI : 2008/117 (E) ve 2010/915 (K)
SUÇ : 213 Sayılı Kanuna Aykırılık
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Her ne kadar, ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 gün ve 2008/250-13 sayılı kararında açıklandığı üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 5271 sayılı CMK’nın 231/6-c maddesinde işaret olunan zarar kavramının kanaat verici basit bir araştırma ile belirlenebilir, ölçülebilir maddi zararlara ilişkin olduğu, manevi zararların bu kapsama dahil edilmemesi gerektiği, zarar koşulunun ancak zarar suçlarında dikkate alınması gereken bir unsur olduğu, defter ve belge ibraz etmemek suçunda somut bir zarardan söz edilemeyeceği ve sanığın kasıtlı bir suçtan sabıkasının da bulunmadığı anlaşılmakta ise de, mahkemece bu konuda yalnızca katılan kurumun zararının giderilmemesine dayanılmayıp, duruşmadaki tutum ve davranışlarına atıf yapılmak suretiyle, “mahkemeye olumlu kanaat veren tam bir pişmanlık halinin sözkonusu olmaması nedeniyle ileride suç işlemekten çekinmesine sebep olacağı noktasında olumlu kanaat oluşmadığından” şeklindeki gerekçesiyle sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verildiği, verilen 5 ay hapis cezasının ise TCK’nın 50. maddesi uyarınca 3000 TL adli para cezasına çevrilmiş olup TCK’nın 51. maddesinin uygulanamayacağı cihetle mahkemenin kararında bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1- Dosyada mevcut vergi suçu ve vergi inceleme raporlarında sanığın yetkilisi olduğu şirketin faaliyetine devam ettiğinin belirtilmesi, defter ve belgelerin ibrazı için çıkartılan yazının işyeri adresinde çalışanına tebliğ edilmiş olması sebebiyle faaliyetini sürdürdüğü anlaşılan sanığa 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 139/2. maddesinde öngörülen istisnalardan birinin varlığı önceden belirlenmeden yapılan tebligatın hukuki geçerliliği bulunmadığı cihetle, yüklenen suçun yasal unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
2-Kabule göre ise;
Kararın gerekçe bölümünde; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7/2. maddesi gözetilerek, 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 5728 sayılı Kanun’un 276. maddesiyle 213 sayılı VUK’nın 359/a-2. madde ve fıkrasında yapılan değişiklik öncesi ve sonrasındaki bütün hükümleri olaya ayrı ayrı uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle lehe Kanun’un tespiti gerektiği gözetilmeden, temel cezanın 5728 sayılı Kanun’un yapılan değişiklikten önceki 213 sayılı VUK’nın 359/a-2. maddesi uyarınca belirlenmesi, bu hapis cezasının paraya çevrilmesinde maddenin 5728 sayılı Kanun ile değişmeden önceki halinde belirtilen “hükmedilecek hapis cezasının para cezasına çevrilmesinde hapis cezasının her bir günü için sanayi sektöründe çalışan 16 yaşından büyük işçiler için yürürlükte bulunan asgari ücretin bir aylık brüt tutarının yarısının esas alınacağı” hükmüne rağmen, 5237 sayılı TCK’nın 50. maddesi gereğince yapılması suretiyle karma uygulama yapılarak eksik ceza tayin edilmesi,
Kanuna aykırı ve sanık ve müdafiinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, HÜKMÜN BOZULMASINA, CMUK’nın 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı itibariyle sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 16.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.