YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/14310
KARAR NO : 2015/8384
KARAR TARİHİ : 10.12.2015
Tebliğname No : 7 – 2013/348838
MAHKEMESİ : Adana 13. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 17/09/2013
NUMARASI : 2013/254 (E) ve 2013/551 (K)
SUÇ : 7258 Sayılı Kanuna Aykırılık
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Açılan kamu davasının niteliğine göre, suçtan doğrudan zarar görmeyen S.. B..’nın davaya katılma ve hükümleri temyize yetkisi bulunmadığından, şikayetçi vekilinin temyiz inceleme isteğinin 5320 sayılı Kanun’un 8/1.maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE, 10.12.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Sayın Daire çoğunluğu ile aramızdaki hukuki uyuşmazlık; T.C. Gençlik ve Spor Bakanlığı S.. B..’nın davaya katılma ve hükmü temyiz etme hakkı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinin önsorun olarak belirlenmesine ilişkindir.
Bilindiği üzere futbol ve diğer spor müsabakalarında şans oyunları düzenlenmesi konusu önemi gereği 7258 sayılı Kanun ile düzenlenerek; bu konuda Gençlik ve Spor Bakanlığı S.. B..’nın tek karar alıcı, uygulayıcı ve denetleyici kurum olduğu söz edilen Kanun’da düzenlenmiştir. Gerçekten, adı geçen Kanun’un 1. maddesinde “Yurtiçinde ve yurtdışında spor müsabakaları üzerine sabit ihtimalli ve müşterek bahis oyunlarını oynatmak üzere, Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı, tüzel kişiliği haiz S.. B.. kurulmuştur “ normu yer almaktadır.
7258 sayılı Kanunun 2/1-(b) maddesinde; “Spora dayalı bahis ve şans oyunlarına yönelik mevzuata aykırı iş ve eylemlerin önlenmesi için gerekli denetimleri yapmak, faaliyetlerde bulunmak ve tedbirleri almak” ve yine aynı maddenin (e) bendinde ise, “izinsiz olarak spora dayalı bahis ve şans oyunları düzenleyen, başbayilik veya bayilik faaliyetinde bulunan veya kurallara aykırı hareket eden gerçek ve tüzel kişilere uygulanacak yaptırımlara ilişkin esasları belirlemek ve bunlar hakkında gerekli yasal işlemleri yapmak” hususları Gençlik ve Spor Bakanlığı S.. B..’nın görev ve yetkisi olarak düzenlenmiştir.
Görülmekte olan davada anılan Kanun’un 5. maddesinde suç olarak tanımlanan “Kanunun verdiği yetkiye dayalı olmaksızın spor müsabakalarına dayalı sabit ihtimalli ve müşterek bahis veya şans oyunlarını oynatmak ya da oynanmasına yer veya imkân sağlamak” ile “yurt dışında oynatılan spor müsabakalarına dayalı sabit ihtimalli veya müşterek bahis ya da şans oyunlarının internet yoluyla ve sair suretle erişim sağlayarak Türkiye’den oynanmasına imkân sağlamak” fiilleri davaya konu edilmiştir.
7258 sayılı Kanunun suç olarak tanımladığı (kısaca) “Kanun’un verdiği yetkiye dayanmaksızın bahis oynatmak ve buna aracılık etmek” olarak tanımlanabilecek fiillerin hukuki olarak takibini yapmak görevi ve yetkisi ise, anılan Kanun ile S.. B..’na verilmiştir. Gerçekten Kanun 2/1-(b,e) maddelerinde Başkanlığa, spora dayalı bahis ve şans oyunlarına yönelik mevzuata aykırı iş ve eylemlerin önlenmesi için;
-Gerekli denetimleri yapmak, faaliyetlerde bulunmak ve tedbirleri almak,
-İzinsiz faaliyette bulunan veya kurallara aykırı hareket eden gerçek ve tüzel kişilere uygulanacak yaptırımlara ilişkin esasları belirlemek ve bunlar hakkında gerekli yasal işlemleri yapmak,
görev ve yetkisi tanımıştır. Anılan düzenlemede söz edilen “gerekli yasal işlemleri yapmak” şeklindeki görev ve yetkinin suç faiilleri hakkında adli mercilere ihbarda bulunmak ile kamu davasına katılmak yetkisini de içerdiği şüphesizdir. Gerçekten Kanun’un 1. maddesinde söz edilen S.. B..’nın kuruluş amacı ile 2. maddesindeki “görev ve yetkileri” gözetildiğinde anılan Başkanlığın, somut davaya konu edilen suçla korunan hukuki değerin sahibi olarak bu hukuki değeri koruma görevi ve yetkisi bulunduğu, bu itibarla atılı suçtan doğrudan zarar gördüğüne kuşku bulunmamaktadır.
7258 sayılı Kanun’un 2/1-(e) maddesinde yer verilen “izinsiz olarak spora dayalı bahis ve şans oyunları düzenleyen, başbayilik veya bayilik faaliyetinde bulunan veya kurallara aykırı hareket eden gerçek ve tüzel kişilere uygulanacak yaptırımlara ilişkin esasları belirlemek….” görev ve yetkisinin S.. B..na verilmiş olması bu bakımdan önem arz etmektedir. Öyle ki uygulanacak yaptırımların esalarını belirleme yetkisi dahi tanınan İdarenin atılı suçtan doğrudan zarar gördüğüne kuşku bulunmamaktadır. Bu itibarla, S.. B..’nın Kanun’da açıkça ortaya konulan kuruluş amacı ile 2. maddesindeki “görev ve yetkileri” gözetildiğinde kamu davasına katılma yetkisi bulunduğunun kabulü gereklidir.
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 2012/7.MD-1423 Esas, 2013/260 Karar sayılı ve 28.05.2013 tarihli içtihadında 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununa aykırı hareket etme suçundan açılmış bir davada ilgili kurum olan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun suçtan doğrudan zarar gördüğüne ve davaya katılabileceğine karar vermiştir. Ceza Genel Kurulu kararında aynen şu gerekçelere yer vermiştir:
“… Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun kamu düzenine ilişkin hak ve yetkileri, görevleri ve gelirleri dikkate alındığında, kullanıcıların telsiz cihaz veya sistemlerini kurumun düzenlemeleri ve telsiz ruhsatnamesinde belirtilen esaslara uygun olarak kurmak ve kullanmak mecburiyetinde olmaları, bu konuda kurumun denetim yükümlülüğünün bulunması, rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı uygulamaların giderilmesine yönelik tedbir alma yetki ve sorumluluğunun olması, işletmecilerden alınacak idari ücretler, kurum hizmetleri karşılığında ödenen ücret ve izin tarifeleri uyarınca yapılan ödemelerin bir bölümünün kurumun doğrudan gelirleri arasında sayılması hususları gözönüne alındığında, kurumdan gerekli izni almadan jammer cihazını kullanma şeklinde tarif edilen ve 5809 sayılı Kanuna aykırılık suçunu oluşturduğu iddia edilen eylem sonucunda katılan kurumun doğrudan zarar gördüğü kabul edilmelidir.
Bu itibarla, işlendiği iddia edilen 5809 sayılı Kanuna aykırılık suçundan doğrudan zarar gören Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanlığı’nın bu suçla ilgili kamu davasına katılmaya ve hükmü temyiz etmeye hak ve yetkisi bulunduğundan, hükmün esasının incelenmesine geçilmelidir.”
Ceza Genel Kurulu’nun yukarıda söz ettiğimiz içtihadında dayandığı gerekçelere aynen katıldığımız gözetildiğinde; S.. B..’nın (kısaca) “Kanun’un verdiği yetkiye dayanmaksızın bahis oynatmak ve buna aracılık etmek” olarak tanımlanabilecek fiillere ilişkin olarak suç olarak tanımlanan bu fiillerin gerçekleştirilmesine ilişkin denetimleri yapmak, faaliyetlerde bulunmak ve tedbirleri almak, izinsiz faaliyette bulunan veya kurallara aykırı hareket eden gerçek ve tüzel kişilere uygulanacak yaptırımlara ilişkin esasları belirlemek ve bunlar hakkında gerekli yasal işlemleri yapmak görev ve yetkileri dikkate alındığında, somut uyuşmazlıkta 7258 sayılı Kanuna aykırılık suçlarından doğrudan zarar gördüğü ve açılan kamu davasına katılma ile hükmü temyiz etmeye hak ve yetkisi olduğuna kuşku bulunmamaktadır.
Açıklanan gerekçelerle, somut uyuşmazlıkta suçla korunan ve ceza normu ile yaptırıma bağlanan hukuki değerin sahibi olan ve bu itibarla suçtan doğrudan zarar görmüş olan ve davaya katılma hakkı bulunan S.. B..’nın davaya katılma ve hükmü temyiz etme hakkı bulunduğu gözetilerek öncelikle uyuşmazlığın önsorun olarak belirttiğimiz bu husus yönünden çözümlenmesi gereklidir. Bu itibarla, suçtan doğrudan zarar gören anılan Kurum’un davaya katılma ve hükmü temyiz etme hakkı bulunduğu kabul edilmeksizin yokluğunda muhakeme yürütülerek uyuşmazlığın çözümlenmesinin ve temyiz isteminin reddine karar verilmesinin CMK’nın 234. maddesine ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve AİHS ile güvence altına alınmış olan adil yargılanma ilkesi ile hak arama özgürlüğüne aykırı olduğu kanaatiyle Sayın Çoğunluğun temyiz isteminin reddi yönündeki düşüncesine katılamıyorum.