YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/10619
KARAR NO : 2015/9642
KARAR TARİHİ : 30.12.2015
Tebliğname No : …
Tehdit ve 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun’a muhalefet suçlarından sanık … 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-1.cümle, 43/2, 4320 sayılı Kanun’un 2 (iki defa), 62 (iki defa) ve 52. (bir defa) maddeleri uyarınca 6 ay 7 gün hapis ve iki kez 1.500,00 Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Sulh Ceza Mahkemesinin 19/10/2010 tarihli ve … esas, … karar sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, sanığın deneme süresi içerisinde yeni bir suç işlemesi nedeniyle anılan Mahkeme tarafından daha önce verilen hükmün açıklanmasına, 5237 sayılı Kanunun 106/1-1.cümle, 43/2, 4320 sayılı Kanun’un 2 (iki defa), 62 (iki defa) ve 52. (bir defa) maddeleri uyarınca 6 ay 7 gün hapis ve iki kez 1.500,00 Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Asliye Ceza Mahkemesinin 05/12/2014 tarihli ve… esas, …karar sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 11/05/2015 gün ve … sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21/05/2015 gün ve … sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre, 4320 sayılı Kanun’un 20/03/2012 tarih ve … sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 08/03/2012 tarih ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un 23. maddesi ile yürürlükten kaldırıldığı, 4320 sayılı Kanun ile koruma kararına aykırı davrananlar için üç aydan altı aya kadar hapis cezası öngörülmüş iken 6284 sayılı Kanun’un 13/1. maddesinde üç günden on güne kadar zorlama hapsinin öngörülmüş olduğu, bu haliyle işlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimsenin cezalandırılmayacağı nazara alındığında, sanığın yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;
6284 sayılı Kanun’da zamanaşımına ilişkin bir düzenleme bulunmaması nedeniyle Kanun’un Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasına gerek olmadığına üye… karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verilerek yapılan incelemede;
Kanun yararına bozma isteğinin, sanık hakkındaki 4320 sayılı Kanun’un (mülga) 2/son maddesi uyarınca (2 kez) 1.500,00 TL. adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin hükme yönelik olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, Asliye Ceza Mahkemesinin 05/12/2014 tarihli ve … esas,… karar sayılı kararının CMK’nın 309/4. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 30/12/2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Muhalefet Şerhi
Daire çoğunluğu ile aramızdaki görüş farklılığı,
1- 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun yerine çıkarılan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da zorlama hapsi gerektiren fiiller için zamanaşımı hususunun düzenlenmemesinin hukuk devletine, dolayısıyla belirlilik, hukuki güvenlik ve ölçülülük ilkelerine aykırılığı nedeniyle iptali için Anayasa Mahkemesine başvuru yapılmasının gerekip gerekmediğine,
2- 4320 sayılı Kanun’un yürürlükte bulunduğu dönemde verilen tedbir kararına aykırı davranış nedeniyle 6284 sayılı Kanun uyarınca faile zorlama hapsi verilip verilemeyeceği, 4320 SK’na muhalefet suçundan açılan davada, anılan Kanun’un 20 Mart 2012 tarihi itibariyle yürürlükten kaldırılması nedeniyle fail hakkında derhal beraat kararı verilip verilemeyeceği, bu nedenle de kanun yararına bozma talebinin kabulü ile hükümlünün 4320 SK’na muhalefet suçundan iki kez mahkumiyetine ilişkin kararın bozulmasından sonra, müteakip işlemin mahkemesince yerine getirilmesine mi yoksa sanığın beraatine karar verilerek, cezanın çektirilmemesine mi karar verileceğine ilişkindir.
1- 5237 sayılı TCK ile birlikte suçlarda cürüm ve kabahat ayırımına son verilmiş, TCK’nda sadece suçlar düzenlenmiştir. Kabahatler için ise karşılığında idari yaptırım öngörülen Kabahatler Kanunu çıkarılmış, daha önce suç teşkil eden birçok eylem suç olmaktan çıkarılarak kabahat olarak düzenlenmiştir. Kabahatler karşılığında uygulanacak olan idari yaptırımlar, idari para cezası ve idari tedbirler olup, İdari tedbirler de, mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirler olarak açıklanmıştır. Kabahat eylemleri için, verilecek idari para cezalarının miktarı ve niteliğine bağlı olarak 3 ilâ 8 yıl arasında değişen soruşturma zamanaşımı (m. 20), para cezaları için 3 ilâ 7 yıl arasında değişen yerine getirme zamanaşımı süreleri, keza TCK’nda da bazı suçlar dışında (m. 77, 78, 94/2) insan öldürme dahil, bütün suçlar için, 8 yıl ile 30 yıl arasında değişen asli dava zamanaşımı, temel olarak da 10 ile 40 yıl arasında değişen ceza (infaz) zamanaşımı süreleri öngörülmüştür.
4320 SK’nun 1. maddesi uyarınca, Aile Mahkemesi Hakiminin verdiği koruma kararına aykırı davranan eş veya diğer aile bireyleri hakkında, fiil başka bir suç oluştursa bile üç aydan altı aya kadar hapis cezasına hükmolunuyordu. Buna göre suçun asli zamanaşımı süresi TCK’nun sekiz yıl, uzatmalı zamanaşımı süresi on iki yıl idi. 14.01.1998 tarih ve 4320 sayılı Kanun’un uygulamaya cevap vermediği düşünülerek, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun 8 Mart 2012 tarihinde TBMM’nde kabul edilerek, 20 Mart 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 4320 sayılı Kanun’da suç olarak düzenlenen tedbir kararına aykırılık eylemleri 6284 sayılı Kanun ile suç olmaktan çıkarılmış, yerine zorlama hapsi getirilmiştir. Kanun’da şiddet uygulayan için öngörülen zorlama hapsi ne bir suç karşılığında öngörülen hapistir, ne de Kabahatler Kanunu kapsamında uygulanan bir yaptırım türüdür. 6284 sayılı Kanun, yargılama usulü, genel ve özel hükümlerini kendi içinde barındıran özel bir yasadır. Bu yönüyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na benzemekle birlikte içinde bir çok belirsizlik barındırmaktadır (Gbi. Bkz.: …. … Kadın ve Aile Bireylerine Yönelik Şiddete Karşı 6284 Sayılı Kanunun Getirdikleri, Barolar Birliği Dergisi, Sayı: 101, Temmuz-Ağustos 2012). Bu belirsizlik ve Anayasaya aykırılıklardan biri de zamanaşımı hususudur.
Zamanaşımı kurumu, bir anlamda suç siyaseti gereği devletin kovuşturma ve cezalandırma hakkından vezgeçmesidir. Niteliği itibariyle de olumsuz bir muhakeme şartı olduğundan, failler hakkında kovuşturma yapılmasına, kovuşturma açılmışsa ceza verilmesine engel olur.
Anayasa Mahkemesi, bir çok kararına dayanak yaptığı hukuk devleti ve belirlilik ilkesini şu şekilde tanımlayıp, açıklamaktadır (özetle): “Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden biri “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması ve kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gereklidir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını bilmelidir. Birey ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını belirler. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.” (Any.Mhk., 10.10.2013, …E., … K.).
“Hukuk devletinde, Yasa koyucunun Anayasa’nın açık kurallarıyla birlikte, hukukun bilinen ve tüm uygar ülkelerde benimsenen ilkelerine uygun davranması gerekir. Kamu düzeninin korunması, güven ve huzuru bozan eylemlerin etkili bir biçimde önlenmesi için yasama organı, anayasal sınırlar içinde, değişik cezalar öngörebilir. Ceza alanında düzenleme yaparken, Anayasa’nın temel ilkelerine ve ceza hukukunun ana kurallarına bağlı kalmak koşuluyla, toplumda belli eylemlerin suç sayılıp sayılmamaları, suç sayılanların hangi tür ve ölçüde yaptırımlarla karşılanmaları gerektiği, yasa koyucunun görevleri arasında sayılmıştır.” (Any. Mhk., 5.1.2006, … E., … K.)
Anayasa Mahkemesinin bazı kararlarında, itiraz konusu kurallarda bir eksik düzenleme olup olmadığı tartışılmış ve esastan görüşülerek karara bağlanmıştır. (29.1.2014, … E., …K.) Dolayısıyla her suç ve kabahat için cezalandırılmayı önleyen belli zamanaşımı süreleri öngörülmesine, bu sürenin işlemeyeceği suçların da açıkça belirtilmesine karşılık, 6284 sayılı Kanun uyarınca zorlama hapsi gerektiren eylemler için zamanaşımı süresinin öngörülmemesi veya zamanaşımı süresinin işlemeyeceğinin açıkça belirtilmemesi, Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesi ile bu ilkenin uzantıları olan belirlilik ve hukuki güvenlik ilkelerine aykırı olduğu gibi, bunun kanunkoyucunun bilinçli tercihi olduğunun kabul edilmesi de ölçülülük ilkesine aykırıdır.
2- 6284 sayılı Kanun’dan önce yürürlükte bulunan 4320 sayılı Kanun’un konusu, aile içi şiddetin önlenmesi yoluyla ailenin korunmasıydı. 4320 SK’nun 1. maddesi uyarınca, Aile Mahkemesi Hakiminin verdiği koruma kararına aykırı davranan eş veya diğer aile bireyleri hakkında, fiil başka bir suç oluştursa bile üç aydan altı aya kadar hapis cezasına hükmolunuyordu (m.2). 20 Mart 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6284 sayılı Kanun, 4320 sayılı Kanunu yürürlükten kaldırdığına ve 6284 sayılı Kanunda da aynı fiiller suç olarak düzenlenmediğe göre, 4320 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan yerel mahkemelerde derdest olan veya karara bağlanıp temyiz incelemesi için Yargıtay’da bekleyen dosyalar için, zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğine bakılmaksızın CMK’nun 223/9. maddesi uyarınca derhal beraat kararı verilmesi, kesinleşip infaz edilmekte olan ilâmların infazına son verilmesi, infaz için bekleyenler infaz edilmeden geri çekilmesi ve bu suçtan adli sicil kayıtlarının tekerrüre esas alınmaması gerekmektedir.
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da ise şiddet uyguladığı için hakkında anılan Kanun’un 5. madde uyarınca önleyici tedbir kararı verilen kimsenin bu karara aykırı hareket etmesi halinde, fiili bir suç oluştursa bile hâkim kararıyla zorlama (tazyik) hapsine tabi tutulmaktadır (m. 13). Zorlama hapsi için; 6284 SK kapsamında verilmiş geçerli bir önleyici tedbir kararı bulunmalı, bu karar, şiddet uygulayan faile usulüne uygun şekilde tefhim veya tebliğ edilmiş olmalı ve bu kararda, tedbir kararına aykırı davranılması hâlinde hakkında zorlama hapsi uygulanacağı ihtarı mutlaka yer almalı, böylece kişi, verilen karar ve sonuçları hakkında hukuken aydınlatılmalıdır. 4320 sayılı Kanuna göre verilen koruma kararları için herhangi bir yasa yolu öngörülmemiş, uygulamada da bu kararların kesin olduğu kabul edilmiştir (… HD., 12.07.2004, … E, … K.). 6284 sayılı Kanun uyarınca verilen tedbir kararları ise itiraz yasa yoluna tabi kılınmıştır (6284 SK m. 9, Uygulama Yönetmeliği, m. 34).
6284 sayılı Kanun’un 23/3. maddesinde “Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce 4320 sayılı Kanun hükümlerine göre verilen kararların uygulanmasına devam olunur” hükmü mevcuttur. Bundan maksat, 4320 sayılı Kanun’un 1. maddesi uyarınca Aile Mahkemesi Hakimi tarafından (6284 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 20 Mart 2012 tarihinden önce) verilen koruma kararlarının salt 4320 sayılı Kanun’un yürürlükten kaldırılması nedeniyle hükümsüz kalmasını önlemek ve 20 Mart 2012 tarihinden sonra da, 6284 SK anlamında birer önleyici tedbir kararı niteliğindeki koruma kararlarının geçerliliklerini sağlamaktır. Bu kararların verildiği andan itibaren kesin olduğu yukarıda belirtilmişti. 6284 sayılı Kanun’un 5. maddesine göre verilen önleyici tedbir kararlarına uyulmaması nedeniyle şiddet uygulayan failin zorlama hapsine tabi tutulması için, bu kararın kendisine tefhim veya tebliğ edilmesi, kararın tefhim veya tebliğinde, bu karara karşı gidilecek yasa yolu süresi ve merciinin gösterilmesi, karara aykırı davranılması hâlinde hakkında zorlama hapsi uygulanacağının açıkça belirtilmesi gerekir. 6284 sayılı Kanun’dan önce, 4320 SK’na göre verilen koruma kararlarında bu hususlar bulunmadığına, en azından itiraz hakkı tanınmadığına göre, aykırı davranan kimse hakkında tazyik hapsi de verilemeyecektir.
Somut olayda, sanığın o tarihte eşi olan müştekiye karşı gerçekleştirdiği şiddet eylemi nedeniyle, Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından, dosya üzerinden 01.02.2010 tarihinde eşine ve aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerine 4320 SK uyarınca 6 ay süreyle şiddete veya korkuya yönelik söz ve davranışlarda bulunmamasına… karar verilmiş, bu karar sanığa 23.02.2010 tarihinde tebliğ edilmiştir. Sanığın koruma süresi içinde tedbire aykırı davrandığının tespit edilmesi sonucunda hakkında iddianameyle 4320 SK’na muhalefet suçudan kamu davası açılmış, sanık hakkında Turhal Sulh Ceza Mahkemesinin 19.10.2010 tarihli kararıyla, 4320 SK’na muhalefet suçundan mahkumiyet kararı verilip, CMK’nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanması geri bırakılmış, deneme süresi içinde kasıtlı suç işlediğinden, 05.12.2014 tarihli kararla açıklanması geri bırakılan karar olduğu gibi açıklanmış ve temyiz edilmeden kesinleşmiştir.
Bu karara karşı, kanun yararına bozma talebinde, 4320 SK’nda koruma kararına aykırı davrananlar için üç aydan altı aya kadar hapis cezası öngörülmüş iken, 20 Mart 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6284 sayılı Kanun ile 4320 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılıp 6284 sayılı Kanun’un 13. maddesinde aynı fiiller için zorlama hapsi öngörülmüş olup, işlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre kimsenin cezalandırılamayacağından, anılan kararın bozulması talep edilmiştir.
Burada Dairenin öncelikle bazı usul sorunlarını tartışarak çözmesi gerekmekteydi.
A- Şahsen katılmayıp, muhalefet şerhi yazmakla birlikte Dairemiz, 4320 sayılı kanuna muhalefet suçundan temyize gelen dosyalarda, verilen hükmün esasına girmeden, hükümden önce veya sonra yürürlüğe giren 6284 SK’na göre bu hususta Aile Mahkemelerinin görevli hale geldiği gerekçesiyle yerel mahkemenin kararını sair yönlerden incelenmeksizin bozulmaktadır (… CD., 15.10.2015, … E.,…K.). Bakanlığın KYB talebinde, mahkemenin görevsizliğine yönelik açıkça bir talep bulunmamaktadır. Ceza Genel Kurulu’nun 17.08.2007 gün ve … ve 02.10.2007 gün ve … sayılı kararlarında vurgulandığı üzere, yasa yararına başvuru nedeniyle yapılan inceleme sırasında Bakanlığın istem yazısında ileri sürülmeyen ve sonuca etkili bulunan başkaca hukuka aykırılıklar görüldüğünde, bu yönlerden de başvuruda bulunulmasını sağlamak bakımından Bakanlığa ihbarda bulunulması, bu hususlarda da başvuruda bulunulması halinde tüm hukuka aykırılıkların bir defada giderilmesi gerekmektedir. Bakanlığın KYB talebinde kararı bozulması istenen mahkemenin görevsizliğine ilişkin bir talep bulunmadığından, bu hususta da başvuruda bulunulması sağlandıktan sonra bir karar verilmelidir.
B- Mahkemece verilen karar, görev husus gözardı edilerek bozulması halinde ise, karar tarihinden önce 20 Mart 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6284 sayılı Kanun ile 4320 sayılı Kanunu yürürlükten kaldırılmış ve 6284 sayılı Kanunda aynı fiiller için zorlama hapsi (m. 13) öngörüldüğü, yukarıda açıklandığı üzere, bu halde mahkumiyet kararı verilemeyeceği gibi, 4320 sayılı Kanun’a göre verilen koruma kararına dayalı olarak sanık hakkında 6284 SK kapsamında zorlama hapsi de verilemeyeceği gibi, CMK’nun 223/9. maddesine göre derhâl beraat kararı verilebilecek hâllerde durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemeyeceğine göre, mahkumiyet hükmünün bozularak, CMK’nun 309/4-d maddesindeki “Bozma nedenleri, hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerekiyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder.” kuralı gereği Daire, kararı bozmakla yetinmeyip, verilmesi gereken kararı da (ki bu ancak beraat kararı olabilir) vermeliydi. (CGK., 26.05.2009, … E., … K.)
Açıklanan nedenlerle, sayın çoğunluğun kararı bozmakla yetinip, müteakip işlemlerin mahkemesince yerine getirilmesine ilişkin kararına katılmıyorum.